Doğma büyüme kadıköylü olduğumdan mıdır nedir bilmem ama 50 tane şehir gezdim hepsini topla 3le çarp karekökünü al kendinin tanjant degerine böl, bi Kadıköy etmez gözümde.
bi karisti, bir duruldu ben de anlamadim.
caddede kosan insanlar,
patlama sesleri, ya mermi ya bomba
bi ara hafif bi gaz bulutu oldu operanin orda,
sonra insanlar da dagildi, gaz da,
garip.
sevemediğim ve ısınamadığım semt. çok kalabalık, hareketli, renkli ve zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacağınız özgür bir semt olmasına rağmen kalabalık ve hareketlilikten nefret etmemden dolayı hiç sevemedim burayı. münzevi olanlara göre değil burası.
karakteri olan yerdir kadıköy. esnafı, komşusu pek sever birbirini. fikirler farklı olsa bile orta yol bulmak isteyen insanlardır onlar. kokusu bile farklıdır, boğa heykelinden rıhtıma farklı, bahariye farklı bir hikaye gelir insanın aklına. anınız sıkkınken sokaklarında kaybolmanın en rahatlatıcı olduğu yerdir. güzel istanbul'un karakterini yansıtan son semtlerden biridir. merkezinin ruhu neredeyse tüm muhitlerde az çok hissedilebilir. kadıköylü olmak güzeldir.
en güzel en gülümseten anılar Kadıköy'de gizlidir belki. yalnız başına onu beklediğin günlerin, 13 saat yalnız ne yapılır sorusunun cevabıdır.
elele dolaşılmış sokaklar, alınan bir piyango biletidir, içilen kahvedir. tabak dolusu makarnadır. kafe pi'de içilen mojitodur, Bahariye'dir.
bekleyiştir. sonunda mutlaka gelendir. kucaklamaktır geleni, zamanın hem çok hızlı hem çok yavaş geçtiği yerdir.
ahşap bir yüzüktür, kaybedilince ağlanan. yenisini buldurandır Kadıköy.
işte bu yüzden Kadıköy de ben gibi kimsesiz kalmıştır artık. oradaki bekleyişler anlamsız, boynu bükük oracıkta durur. neredeyse her gece gelir beni tam kalbimden vurur.