Ne yazık ki toplumumuzun büyük bir kısmı kaderin gerçek anlamını bilmiyor ve bu yüzden
de herkes yapılan hataları kaderde buluyor. Öyle ki bu durum şarkılara da yansımış. Çeşitli sanatçılar
duygu ve düşüncelerini aktarırken kimi zaman kaderi suçlu görerek yapmıştır bunu. Bunlara çeşitli örnekler verilebilir:
Kader utansın Kader ayırdı bizi elimizden ne gelir
Ben ne yaptım kader sana Kader kurbanıyım
Kader örmüş ağlarını azar azar örnekler çoğaltılabilir.
Kader nedir ki bu kadar suçlu gösteriliyor? Acaba kader gerçekten suçlu mudur yoksa biz kaderi
yanlış mı biliyoruz. Galiba insan tanımadığının düşmanıdır sözü burada da geçerliliğini koruyor.
Kaderi tam olarak tanımadan bilmeden onun hakkında epey yorum yapıyoruz. Kaderin tanımını tam
anlamıyla bilirsek onunla ilgili yanlışlıklardan da kurtulmuş olacağız.
Allahın, olacak şeylerin zamanını, yerini vs özelliklerini bilmesine 'kader' , bu şeylerin
zamanı gelince Allah tarafından yaratılmasına ise 'kaza' denir.
Allahın ezeli ilmiyle, bizim dünyada neler yapacağımızı ve nasıl bir hayat süreceğimizi önceden bilmesi kaderimizi oluşturuyor. Yoksa o kaderimizi yazdığı için, onları yaşamaya zorlamıyor. Allah ömrümüzde bize yollar ve tercihler sunmuş.Bu tercihleri yapmak için de akıl vermiştir. Bizim bu tercihlerden hangisini seçeceğimizi de önceden biliyordu. Bunun adı kaderdir. O zaman suç Allaha ait değil, o tercihi kendi aklıyla yapan bizlere aittir.
Allah, insana bir seçme özgürlüğü vermiştir. insan bu özgürlüğünü istediği gibi kullanır. Bu esnada yaptığı hataların faturasını kadere yükleyemez. Örneğin hayatında hep hırsızlık yapıp hapse giren bir insan ben kader mahkumuyum diyemez.
Çünkü isteseydi hapse girmezdi. Kaldı ki kader, Allahın önceden her şeyi bilmesidir.O halde her şey kaderdir. Çünkü Allah her şeyi biliyor. Ancak her şeyin kader olması insanı suçlu olmaktan çıkarmaz. Bir insan hırsızlık yapsa da kaderdir, yapmasa da kaderdir.Ama ne yaparsa yapsın sorumluluk o insana aittir.
Kader, Allahın bilmesidir, Allahın yönlendirmesi ya da yaptırması değildir. Bir insan, Allah önceden bildiği için bir davranış sergilemez,öyle davranacağını Allah bilmiştir. Mesela bilim adamları, güneş tutulmasının zamanını önceden biliyorlar. Şimdi şöyle bir soru soralım: Bilim adamları bildiği için mi güneş tutulması olur,yoksa güneş tutulması olacağı için mi bilim adamları bilmiştir? Elbette ki ikincisidir doğru olan.
Bir insan kalkıp da Bilim adamları bildi, güneşle ilgili öyle şeyler yazdığı için güneş de tutuldu diyemez.
Aynı şekilde insanlar da kaderi yani Allahın bilmesini bahane ederek işlemiş oldukları suçtan
kendilerini kurtaramazlar. Bir insan Allah böyle yazmış, alınyazım buymuş ,ben ne yapayım
diyerek günah işleyemeyeceği gibi,günah işledikten sonra kendisini suçsuz çıkaramaz. Dünyada
var olan ve var olacak her şey kaderdir. Yani Allahın bilgisi dahilindedir. Bu durumda insan ne
yaparsa yapsın kader olmuş olur. Ama sorumluluk insana aittir.
Örneğin; öğrencilerini sınava alan bir öğretmen bir soruyu yanlış yapan öğrencisine doğru cevabı söylese o sınavın bir anlamı kalır mı? Elbette ki kalmaz. Aynen bunun gibi bu dünyada bir imtihan içindir. imtihanda olan bizler kötülük yapacakken Allah hep engel olsaydı o zaman imtihanın,cennet-cehennemin bir anlamı kalmazdı. Allah-haşa- kuluna yanlışı yaptırıp sonra da Neden yanlış yaptın?diye sormaz.
Kul doğru yolu seçerse Allah onu yaratır, Kul yanlışı seçerse Allah da onu engellemez.
Çünkü bunu kul istemiştir.Kul neyi isterse Allah onu verir.
Allah, geçmişi de geleceği de en iyi şekilde bilendir. Bizi imtihan için dünyaya göndermiştir. Daha doğrusu imtihanımızın sonucunu kendi gözümüzle görelim diye göndermiştir.
Bir öğretmen imtihana girmeden sıfır almayı kabullenemiyorsa insanlar da Allahım belki ben iyi şeyler yapardım, ben ne yaptım da cehenneme atıldım diyebilirdi. Aslında en başta tabi ki, Allah istedi ve yarattı. Ondan hesap sorma gibi bir hakkımız yoktur. Kendi büyüklüğünü kullarına göstermek için de yaratmıştır bu alemi, şeklinde yorumlarda bulunmamız da mümkündür.Her şeyin en iyisini O bilir.
Elimizden olmayan şeyler de var elbet.Mesela hangi milletten olacağımızı, hangi ana babadan olacağımızı veya ne
kadar bir ömür süreceğimizi sadece Allah bilip takdir eder. Bizim bunlarda bir irademiz yoktur.Zaten bunlarda bir sorumluluğumuz da yoktur.
Peki özürlü doğan insanların suçu neydi? Özürlü doğmamız için suçlu olmamız gerekmiyor. Şunu asla unutmayalım Allah hiçbir kuluna
asla ve asla haksızlık yapmaz. Ne veriyorsa nasıl yaratmışsa bir hikmeti var ki yaratmıştır. Aslında biz Allaha bir şey vermemişiz ki Allahım neden öyle yaptın? diye sorma hakkına sahip olalım. Hayatın bir imtihan olduğunu geçici olduğunu unutmamalı ve her durumda Allaha şükretmeliyiz. Özürlü biri isyan ederek o halinden kurtulamaz; ama Allaha şükredip dua ederek hem dünyada hem de ahirette çok şey kazanacaktır.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: Allah, hiçbir kişiye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmez. (Bakara suresi, 286) Bundan şunu anlıyoruz dünyanın herhangi bir yerinde yaşayıp kendisine peygamberlerin ya da kutsal kitapların emirleri ulaşmamış insanlar hangi gerçekleri öğrenmeye güçleri yeterse ondan sorumludur.
örneğin; bir binanın çatısında dursan, sağdan ve soldan aynı hızda gelen iki araç görsen ve bir yere not etsen ama onlar birbirinden haberdar olmasa, "bu araçlar bu hızla gelmeye devam ederse, tam şu noktada çarpışırlar" dedin ve not ettin diye mi çarpışırlar? yoksa sen sadece çarpışacaklarını görebildiğin için mi önceden söylemiş ve not etmiş olursun?
yani kısaca; kader yazıldığı için yaşanmıyor, yaşayacağın bilindiği için yazılmış,
yaptığın her şeyin sorumluluğu senin.
bir türlü ısınamadığım filmdir. karekterler gerçekçi olsa da geçişler çok zayıf kalmış. filmin başında pısırık bir izlenim çizen karekterin filmin sonuna doğru nasıl piçleştiği, enseye tokat, göte parmak konumuna geldiği gizemini korumaktadır.
bir kadın uğruna, hayat nasıl sikilirin güzel bir örneğini sunan Zeki Demirkubuz filmi.
sizin sevdiğiniz, sizi sevmeyen ve hiç sevmeyecek olan kadınlara selam olsun.
Herkesin inandığı bir şey vardır bu amına kodumun hayatında ...
Benimkisi de sensin ne yapayım ... ...
Geçen gece çocuk hastaydı, ilacı bitmiş, almak için dışarı çıktım
Sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz
Birden durup dururken içim cız etti
Bi baktım yine aynı karın ağrısı, öyle özlemişim ki seni
Dönerken bi meyhane gördüm
Bi içeri girdiğimi hatırlıyorum bi de rakıya yumulduğumu
Arkasından en az dört cigaralık
Sonra gözümü bi açtım karşıdan karlı dağlar geçiyor
Bi daha açtım başımda bi çocuk "kalk abi" diyor, "Kars'a geldik" ...
Otobüsten indim yürümeye başladım
Dedim "Allahım nerdeyim ben, burası neresi"
Sonra güç bela burayı buldum, kapının önünde durup düşündüm
Dedim Bekir, bu kapı ahiret kapısı, burası sırat köprüsü
Bi kere geçersen bi daha geri dönemezsin, iyi düşün dedim
Düşündüm ... düşündüm ... ama olmadı ... dönemedim
Sonra "Bak Oğlum" dedim kendi kendime
Yolu yok çekeceksin, isyan etmenin faydası yok kaderin böyle
Yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi...
Yürek acısı bir demirkubuz filmidir. Sonra bu tipler derya alabora olur, haluk bilginer olur masumiyette. (410.a atıftır) sonra masumiyet güven kıraç olur. Hayat holivuddan, sanat ticari filmden ayrılır, cipe binen ağa, amcasının karısını düzen yakışıklı dizilerinden sıtkın sıyrılır gelirsin bu tarafa. Gel hele. Yaklaş.
Hayatin herzaman senin cizdigin yollardan olusucak bazen dogru bazen yanlis yollar seciceksin bazen en dogru gelen yol en yanlis yol olucak senin icin.. Kendi kararlarini vericeksin hep kendi istediklerini yapicaksin ama kaderinide seveceksin! Kaderini sevmezsen mutlu olamazsin..
kimilerine göre saçmalıktır, mümin olup ta inanmayanların bahanesi bellidir,
''allah insanları bildiği bir imtihandan geçirmez''.
inananlara da sorulan klasik soru, '' madem kader diye bir şey var karşıdan karşıya geçerken bile sağa sola bakıyorsun? '', hadi sağa sola bakmadan geç te göreyim seni, nasılsa kaderin belli,
- öyle demiyormuydun?
şimdi iyice araştırılınca iş daha da farklıymış diyor insan, işin içinde gayb, kaza ve takdir de varmış.
size söyleyeceğim şu sevgili sözlük kaderin sözcük anlamı ile ilgili kavram karmaşası mevcut dilimizde, yani kader bize anlatıldığı gibi değil,
kesinlik olarak beynimize çivilenen kader asıl kader değil yani, sadece adını kader koymuşlar.
insanların da isyan ettiklerinde beynimize işlenmiş kadere ok fırlatmaları bundandır.
kuran da geçer bazı yerlerde, bu dünya da başınıza gelen musibetler kendi elinizle yaptıklarınızdandır?
bu da benim söylediğim kaderin kesinlik dahilinde olmadığını doğrular nitelikte,
bu meseleyi en yakın dostumla paylaştığım da terslendim,
agnostik bir bakış açısı içerisindeymişim ona göre,
ben iki yüzlü bir insan değilim, karşıma böyle bir şey çıktığında merak etmek verilecek en doğal tepkidir,
günümüzde allaha inanmak takım tutmak gibi bir şey , yani felsefi ve bilimsel ispatlarla açığa çıkarılması mümkün olmadığı için islama inananların çoğunun ateistlerce kuru kuru inanmakla suçlanması benim şu an daki durumumla özdeş,
çocuk bana diyorki madem allaha inanmışsın fazla kurcalama bu kader meselesini alimler bile çözememiş sen mi çözeceksin,
iyi de abicim ben onu demiyorum, madem her şey belli, necip fazılın dediği gibi (sevmem kendisini ama herif doğru demiş) ''sonunda yokluk olacaksa o zaman bu varlık niye?''
işte tüm bunlar varken ortada gel de şüpheye kapılma,
bir an şüpheye kapılırsan imanın gider diyor,
sevgili geniş görüşlü arkadaşım benim amacım ateistler gibi bug bulup çirkefliğe yatarak karalama yapmak değil,
koca evren elbette kendiliğinden oluşmadı, ben yüce bir gücün varlığına sonuna kadar inanıyorum,
sorun iletişimde sanırım, ya ayetler bizi yiyecek ya da biz ayetleri,
fakat içimde hep umut var hesaplaşma ve affedilme umudu, eğer gerçekten cennet ve cehennem varsa inancımla değil insanlığımla oraya
gitmek isterdim ama bakalım ''kader'' neyi gösterecek!!.
Varlığına inanmak istediğim halde artık inanamadığım olgu. insan cevabını bulamadığı herseye kader deyip geÇiyor. Şu da var bazen insan son kararlarını iradesinin dışında da verebiliyor. Sonra oturup keşke öyle demeseydim keşke böyle yapmasaydım demekte kader oluyor herslde.
konusunu açtığında karşınızdaki dindarın şekilden şekilde girip kırım kırım kıvrıldığını göreceğiniz konudur. aslında öyle değildir de böyledir öyle denmemiştir böyle denmiştir diyerek can çekişirler.
Gercekten insanlara önceden yazılmış bir yazı var mi bilmiyorum ama o bilinmeyendeki gizemli şeylerin arkasindan bakıp kendini salmak istiyor insan. Nasılsa müdahale edemeyecegim bir şeye bir sekilde suruklenecegim, alması gereken şekli alacagim diye düşünmek iyi geliyor. Yoksa her sey cok can sıkıcı oluyor. " olamaz mi olabilir " diyoruz bir sürü sey icin. En azından böyle düşünmek daha cazip geliyor. Kader mevzusundan uzaklastim sanırım. Neyse taş gibi de bir filmdir aynı zamanda kader. Izleyin Masumiyet'ten sonra.
allah' ın bireyler için yazdığı tüm olası senaryoların diğer olası senaryolarlar çaprazlanarak sonsuz bir döngü oluşturduğu bir sistem bütünü. Hangi yolu seçeceği ise insan iradesine bırakılmış.
Çok güzel bir film herkese tavsiye ederim. Konu masumiyetin aynısı ama bazı detaylara girerek sanki ordaki bazı merak edilen ve eksik kalan noktalara ışık tutuyor.
2006 yapımı zeki demirkubuz filmi. seyredin seyrettirin.
oyunculukları için vildan atasever ve ufuk bayraktar'ı kutluyorum. dün seyretme fırsatı bulabildim ancak. ama neden bu zamana kadar seyretmemişim demedim. demek zorunda mıyım amk? seyredin ama. güzel şey.
rabbimin geleceği bildiğinin ve aynı zamanda fiillerimizin karar ve sorumluluğunun bizde olduğunun, yani kader ve kazanın üç açıklaması:
birincisi: allahın gelecek hakkında bilgisi cebri yani zorlayıcı bilgi değildir. "o biliyor demek ki olacak" düşüncesi yanlıştır.
ikincisi: allah zamandan münezzehtir, zaman insanı sınırlar. ben bu yazıyı ancak şimdi yazabiliyorum. 5 dakika sonra yazabilmem için, zamanın ilerleyip, "5 dakika sonra" dediğim anın "şimdi" olmasını beklemem gerekiyor ki bu acizlik allahta yoktur, zaman onu sınırlamaz. bu yüzden bizim için bazen geçmiş, bazen şimdi, bazen de gelecek olan zaman, onun için her zaman "şimdi" olur. bu yüzden şimdiyi her zaman bilebilir.
üçüncüsü: insan, zıt durumları mantık olarak da amel olarak da bir araya getiremeyecek kadar acizdir. bu acziyet allahta yoktur. o öyle güçlüdür ki zıt durumları ve tezat olayları birleştirip aynı anda yaşatabilir ve yaratabilir.
Bir yazar arkadaşa mesajla da anlatmıştım, buraya da kopyalayayım dedim.