kır düğünü, yazın batmak bilmeyen güneşin konukları karşılama faslında gözün içine içine girmesi, topuklu ayakkabının çimlere gömülmesiyle, abuk bir yürüyüş sahibi olmak, yan taraftaki tarladan sivrisinek istilasıdır. biz kır düğününün kaldırabilecek medeniyette değiliz daha, düğününde konvers giyen geline ne kadar yabancıysak kırdüğününe de o kadar yabancıyız. geçelim bu gavur özentisi adetleri, düğün sonunda kendinden geçmiş vaziyette kasap havasına ayak uydurmaya çalışmayacaksam yemişim ben o düğünü.
yazın yapılacak en güzel yeşilliklerin içinde yapılan düğün. zaten salonlar kapalı sıcak, hadi bir de sigara içen var içemeyen var. o yasak havalandırma nereye kadar. ama beyaz bir gelinlik ile eşinin o yeşilliklerin içinde görmek daha bir büyüleyici bee.
hayaldir, hayaldir de artık onunda boku çıkmıştır. kır düğünü dediğimiz şey underground filminin son sahnelerindeki tarzdan simultane olur, son derece basit olur, herkes oynar, dağıtır, mutlu olur, içer, sıçar. ama günümüzde öyle olmuyor, iş doğallıktan çıkıyor, efendim ufak masalar ve plastik sandalyelerde son derece rutin ve doğallıktan uzak yapılıyor, resmiyet kokuyor her şey. sadece adı kır düğünü, bir de ağaçlar, çimler var ki tek doğal yönü bana sorarsanız o, gerisi yapmacık.
not: kene mevsimi geldiğine göre kır düğünü de yalan oldu, en iyisi kışın yapmak.
bahçede, açık havada yapılan düğündür. davul zurnayla salonda lorke lorke eşliğinde tepinmekten yeğdir ve genelde gelin kızımızın tercihidir: "ayyy ben kır düüünüü istiyorum" şeklinde dile getirilir.