271.
Yağmur, yağmur damlalarının düşüşü, sesi ve toprakla birleştiğinde ortaya çıkan koku.
272.
Sokaklarda daha az insan,daha az yalan; daha fazla samimiyet daha fazla huzur.
273.
kar, sessizlik, soğuk, ferahlık daha ne olsun?
275.
mont ve bot. küçük, kıllı ve sevimli göbeğim böylece kamufle oluyor, uzun sayılmayan boyum bot ile arşa ulaşıyor. sevgiler efendim.
276.
dışarda unutulan yemeğin evin buzdolabı ile aynı derecede soğuk olması nedeniyle bozulmaması. ben başka iyi bir yan göremiyorum
277.
götümüz donuyor ve bazıları bunları güzel buluyor. ya evsizleri düşün adamlar öldü belki de. sokakta bile görünmüyorlar artık.
278.
Nice aşıkların ilk kez birbirlerinin elini tutması, sarılması, öpüşmesidir efendim.
281.
Kars'ta yaşayan biri olarak lapa lapa yağıp penceden izlemediğin sürece yok arkadaş güzel yani yok. soğuk yani. üşümenin neresi güzel ?
282.
Bedeni dinç tutması. Daha fazla yağmurlu olması. Sıcağın kıymetini öğretmesi.
283.
Sohbet , muhabbet , neşe , samimiyet . Battaniye sıcaklığı .
284.
Her yerin bembayaz olması insanın içi ferahlıyor.
285.
üşüdükten sonra sıcak bir ortama girmek.
286.
kara bastığında çıkan ses.
288.
Gece güzel uyuabilmek.en kötü yanıda sıcacık yataktan kalkıp işe gitmek.
289.
kar yağması. her yer bembeyaz, sessiz daha ne olsun süper bir şey.
290.
Kar yağması ile birlikte oluşan beyazlık...
291.
sıcak içeceklerin daha kıymetli daha güzel olduğu zevkle içilmesi, özellikle (bkz: ıhlamur ). istanbula pek kar yağmıyor ama şöyle anadoludaki gibi 1 metre kar yağsa güzel olur.
292.
En sağlıklı uyku kışın uyunur. O yorgan var ya o yorgan bence insanoğlunun en büyük icadıdır. Keşke yazın da yorganla uyunabilse.
297.
üste giyilen gocuğun ceplerini kullanarak neredeyse bir kamyon eşya taşıyabilmektir kış. tüm cepler full.
297.
cenap şehabettin'in elhan-ı şita şiirini hatırlatır:
Günümüz Türkçesi ile Elhân-ı Şitâ
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş,
Eşini gâib eyleyen bir kuş
Eşini kaybeden bir kuş
gibi kar
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar.
Geçen ilkbahar günlerini arar.
Ey kulûbun sürûd-i şeydâsı,
Ey kaplerin çılgın şarkısı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
Ey güvercinlerin şiirleri,
O baharın bu işte, ferdası
O baharın işte bu, yarını
Kapladı bir derin sükûta yeri
Kapladı bir derin sessizliğe yeri
karlar
karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar
Ki suskunca her an ağlar.
Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyaz rîşe-yî cenâh-ı melek
Melek kanadının bir beyaz püskülü
gibi kar
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar.
Seni solgun bahçelerde arar.
Sen açarken çiçekler üstünde
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpaze
Ufacık bir çiçekli yelpaze
Na’şın üstünde şimdi, ey mürde,
Naaşın üstünde şimdi ey ölü
Başladı parça parça pervâze
Başladı parça parça uçmaya
karlar
karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar.
Ki gökyüzünden düşer düşer ağlar.
Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar;
Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
Küçücük, beyaz başlı baykuşlar
gibi kar
gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Sizi dallarda, yuvalarda arar
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
Gittiniz, gittiniz siz ey kuşlar
Şimdi boş kaldı ser-te-ser yuvalar.
Şimdi boş kaldı baştan başa yuvalar,
Yuvalarda –yetîm-i bî-efgân!
Yuvalarda feryatsız yetim
Son kalan mâi tüyleri kovalar
Son kalan mavi tüyleri kovarlar
karlar
karlar
Ki havada uçar uçar ağlar.
Ki havada uçar uçar ağlar.
Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
Ey kışın gökyüzü, elinde yığın yığındır
-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter
Yasemin yaprağı, güvercin kanadı, ıslak bulut…
Dök ey semâ, revân-ı tabîat günûdedir.
Dök ey sema, tabiatın ruhu uykudadır.
Hâk-i siyahın üstüne safî şükûfeler!
Kara toprağın üstüne temiz çiçekler
Her şâh-sâr şimdi –ne yaprak, ne bir çiçek!
Her çalı şimdi –ne yaprak ne bir çiçek
Bir tûde-yi zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümîd
Bir gölgeler yığını ve siyah renkli ve ümitsiz
Ey dest-i âsumân-ı şitâ, durma, durma çek
Ey kış göğünün eli, durma, durma çek
Her şâh-sârın üstüne bir sütre-yi sefîd.
Her çalılığın üstüne bir beyaz örtü
Göklerden emeller gibi rîzân oluyor kar,
Göklerden emeller gibi dökülüyor kar
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar,
Her tarafta hayalim gibi koşturuyor kar
Bir bâd-ı hamûşun per-i safında uyuklar
Sessiz bir rüzgârın temiz kanadında uyuklar
Tarzında durur bir aralık, sonra uçarlar.
gibi durur bir ara, sonra uçarlar
Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân
Soldan sağa, sağdan sola titreyip kaçarak
Gah uçmada tüyler gibi, gah olmada rîzân
Kâh tüyler gibi uçuyor kâh dökülüyor
Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun
Karlar, sessizlik çalgılarının bütün şarkıları
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun
Karlar, ruhlar âleminin bahçelerinin bütün çiçekleri
Dök hâk-i siyah üstüne, ey dest-i sema dök
Dök kara toprak üstüne ey semanın eli dök
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök
Ey semanın eli, cömertlik eli, kışın eli dök
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi
Bahar çiçekleri yerine beyaz karı
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümidi
Kuş şarkıları yerine ümit sessizliğini.