Küçükken büyüyünce erkek olup askere gideceğimi sanıyordum (erkek fatmaydım da ben oralara hiç girmeyelim)
bisküviyi ekmek gibi yararlı sanıyordum
top allıklar varya onları sadece zengin kadınların alıp yiyebildiği şekerler sanıyordum * daha var da bitmez ki
Erikli suyun erik suyundan yapılmış olduğunu sanmak, içtiğimdeyse kendi kendimi doğrulamak istercesine ' gerçekten de erik tadı geliyor.' Diye içimden geçirmek.
Küçükken yazları birkaç haftalığına köye giderdim. Babaannem kümesteki tavuğu gece tilkinin kaptığını söyledi. Kelimelerle aram pek iyi değildir. Karıştırırım. Tilki dediğinde yerde kocaman timsahlar hayal ettim. Hatta kertenkeleleri de yavruları zannederdim. Birgün belgesel izlerken timsahı gösterip anneme anlattım. Annem beni aydınlatınca nasıl rahatladım. Bir de bizim köyde aslan olmadığını öğrenince çok sevinmiştim. Boşuna korkmuşum o kadar.
Dedemle gittiğimiz mescidin arka tarafında büyük, apartman boşluğu tarzı bir yerde depo vardı, uç kısmında alemli bir minber tepesi vardı, yukarıdan ışık vururdu, ben onu Allah'ın şapkası sanırdım.
Dedem bazen Allah'tan Cenab-ı allah diye bahsederdi, öyle deyince ben küçük bi tane daha allah var onun adı bu zannediyordum haşa.
Kına yakmayı kadının elini yakıp o beze sarmak zannediyordum, bunu evlenmek için çekilmesi gereken bir acı diye anlamlandırmıştım kendimce.
Dört ayağı bulunan bütün direkleri roket sanıyordum.
Zencilerin güneşte yana yana öyle olduğunu zannediyordum.
Edi pakbayram, edi sun, tarkakan, cüney tarkın, düdük Necmi, bunları bir kısmınızla paylaştığıma eminim.
Değişik, kuytu, küçük kapılar görünce onlar masal diyarı tarzı yerlere açılıyor diye hayal ederdim.
Evimizde dedemin yaptığı 4 tane filan tablo vardı, onları hayal dünyama alet ederdim mesela büyük bir çiçekli natürmort tablo vardı, ondaki yuvarlak, kapalı bir çiçeğin içinde tuvalet var babam orda kakasını yapıyor diye düşünürdüm.
Kadıköy'de çarşı girişinde çarşı taş fırın diye bir kebapçı var çoğunuz gitmiştir, ben çocukken orayı babam işletiyordu, kasada duran amcam bazen kasanın altından bi torba bozuk para çıkartıp kasaya koyuyordu, ben de kasanın altında bir hazine odası var zannediyordum, ne güzel günlerdi lan. Oranın üst katında dedemin çerçeveletip astığı "kadir gecesinde ay ve yıldızın yan yana gelmesi" olayının gazete haberi var hala duruyordu, görürseniz bana bir selam çakın.