Çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan. Bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika. Kaç yaşımdaysam, o kadar yıl sürer konuşmam. Çay pişiririz. Çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen. Sonra da sen anlatırsın: Sevdiğin filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin... hep sevdiğin şeylerden konu açarsın. Ben sıkılmam. Ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim. Seni hayal ederken keşfettim sıkılmamanın azametini. Bir insan, bir insanı sıkamaz. Bir insan canı isterse sıkılır. Hacimler açarım sana içimde, dolman için, oraya akman için. Hacimler açarsın bana; çağlayarak gelirim. Endişelenmen gereksiz,
beklemekte olduğun şey, ancak onu beklemeyi unuttuğunda gerçekleşir. bu, evrenin; ''sen bakarken soyunamıyorum'' deme şeklidir. diyerek olaya noktayı koymuş şairdir...
son günlerde sel yayıncılıktan sarı şey adlı kitabı piyasaya çıkan yazar, şair.
--spoiler--
küçük iskender, sarı ve lacivertin hüküm sürdüğü topraklardan, insanlardan, patolojiden aldığı aşk ve şiddetle Akdenizli bir ağıt yakıyor. Anadolu Afrika oluyor. Portakal Hollanda oluyor. istanbul tüm başkentler oluyor.
Recep Leonardo oluyor. Arabesk Blues oluyor. Ortadoğu'nun milli takımı çok uzaklarda amatör bir çete oluyor. Eşyalar şey, şeyler hiçbir şey oluyor. Sarı Şey, bizi daha da sarıyor, sardıkça sararıp sarpasarıyor.
işte şimdi tam da sara'rmak zamanı!
--spoiler--
"ben herhangi bir alfabede kullanimi az bir harf olarak ise baslayacagim. tevekkeli, vücut arazlarim da buna bagliymis. yürürken, kendimi profilden bir r harfine benzetiyorum canim."
şiirlerini okurken bir erkeğe yazdığını düşününce "ulan zevksiz ibne.." dediğim şairdir.
ama severim lan, sevilmez mi küçük iskender.
ayrıca kanat güner'e de şunları yazmış:
''..sen de biliyordun kanat, bu hikaye böyle bitecekti. istesen de istemesen de! aklıma takılan şeye yine güleceksin: orada mal bulmakta zorlanıyor musun kız?''