artvin - şavşat yöresinde olayın abartıldığı lakaplardır. adamın birine takılan bok osman lakabı köye mal edilmiş, ve ilgili köy bok osman olarak bilinmiş zaman içerisinde.
rivayet edilir ki, ahmet tarlada çalıştığı birgün kendisine sessizce yaklaşan bir ayı tarafından dağa kaldırılır.
hakikaten de ayı adamı yaralamamış, öldürmemiş, önüne katıp hırpalaya hırpalaya mağarasına götürmüş...
aklınız hemen muzurluğa çalışmasın, ayı adama tecavüz etmemiş ( ya da etmişse bile ahmet böyle birşeyden bahsetmemiş)
ayı hergün yuvanın ağzını kaya ile kapatıp avlanmaya gidermiş. yuvaya döndüğünde ahmet e de yiyecek getirirmiş.
çiğ ve pis eti adamın önüne atarmış. adam yemeyince de adama bir iki sille atıp zorlarmış.
kimi zaman yuvadan çıkarken yuvanın ağzını tam kapatmazmış.
ahmet bir iki kaçmaya yeltenmiş, bakmış ki ayı kapının önünde pusuya yatmış onu gözlemliyor, ahmet feyk olduğunu anlayıp kaçmaktan vazgeçmiş.
birkaç ay böyle geçtikten sonra ahmet birgün fırsatı bulup kaçmış.
saç sakal birbirine girmiş, üstte elbise namına birşey yok.
köyün yakınlarına varıp millete ses etmiş.
millet ilk etapta tanımamış, meczup biri zannetmiş.
fakat yaklaştıklarında, bu kişinin aylardır kayıp olan ahmet olduğunu anlamışlar.
ahmeti giydirip yedirip içirdikten sonra hikayesini dinlemişler.
ve devamında ayıyı öldürmüşler.
o gün bu gündür, adamın ismi ayının ahmet...
hatta adam öldü, lakap ailesine miras kaldı.
şimdi bile evlatları ayıgiller olarak zikredilir.
Bizim oralarda lakaplar hızlı söylenir. O yüzden yazı diliyle konuşma dili farklı algılanır. Mesela "yaabaalar" diye bir sülâle var. Yazı dilinde "Yakup Ağalar" diye geçer. Bir de "taat ali" gil var. Onlar da "Takavut Ali" gildir aslında. Bir de bizim sülâle var; "horozlar" diye. "Horozlar" da neyse amk...