jean paul sartre

entry440 galeri60
    334.
  1. kitaplarının ismini öğrendikten sonra karamsarlığı hobi olarak yaptığını düşündürmüştür. bulantı kitabını okurken baş ağrılarımın nedenini sorgulatmıştır. sonradan kitaptan biraz uzaklaşıp düşünmeye başlayınca bilincinizi ne kadar yönettiğini de göreceksiniz. baş ağrılarıma rağmen keyif alarak okudum kitabını.

    sıra diğer kitaplarında.

    edit: ek bilgi. varoluşçuluk felsefesinin kurucusu jean paul sartre değil bertrand russelldır. jean paul sartre için sadece varoluşçuluk felsefesinin duayeni diyebiliriz.
    1 ...
  2. 333.
  3. Batı'nın Doğu üzerindeki baskılarına karşı nobel ödülünü reddetmiştir ve bu tarihten sonra nobel sadece avrupalılara değil diğer ülkelerden kişilere de verilmeye başlanmıştır.
    1 ...
  4. 332.
  5. insanlar; onlara yukarıdan bakmak gerek. Işığı söndürüp pencereye geçiyordum: Yukarıdan birisinin onları gözleyeceğini akıllarına bile getirmiyorlardı. Önden görünüşlerine dikkat ederler, bazı da arkadan görünüşlerine, ama bütün gösterileri bir yetmişlik seyirciler için hesaplanmıştır. Zaten kim kalkar da bir melon şapkanın altıncı kattan görünüşünü düşünür? Omuzlarını ve kafalarını canlı renkler, göz alıcı kumaşlarla savunmayı bir yana korlar. insanoğlunun bu büyük düşmanıyla savaşmayı bilmezler: Kuşbakışı görünüşle.
    http://www.cafrande.org/s...ekrar-iceride-kalmasidir/
    4 ...
  6. 331.
  7. ara ara bu amcamızı düşünüp "simone de beauvoir ne kafa ütülemiştir feminiz feminiz be" diye içlenirim. bir am uğruna ya rab, ne güneşler batıyor! filozof da olsan böyle.
    1 ...
  8. 330.
  9. Her ne kadar Ikinci Dünya Savaşı sonrası Avrupayı kayıp kavuran, düşünsel karamsarlığın üzerinden yükselmiş olsa da Sartre felsefesi kendine özgün varoluşsal humanizma yaklaşımı ile fark yaratmakla kalmayarak sonraki kuşaklara yeni fikirler için alanlar yaratmıştır. Burjuva esintileri eleştirileri, aydınlanma felsefesini irdelediğimizde gereksiz bir önyargınun ötesine geçemeyecektir.
    1 ...
  10. 329.
  11. 328.
  12. sözcükler kitabında "ben küçükken sarışındım" geyiği yapan yazar. ya sarışın görmesek inanacağız da hem sen komple sarı olsan ne olur canım benim ya!
    1 ...
  13. 327.
  14. Eyvah o da popüler kültür malzemesi olursa felsefeden geriye ne kalacak.
    3 ...
  15. 326.
  16. Muhtemelen soyadı antredir.

    Nüfus memurunun azizliğine uğramıştır.
    2 ...
  17. 325.
  18. 324.
  19. 323.
  20. Özgürlük yolları üçlemesinin sahibi yazar, filozof.

    Ah iviç yaktın, kül ettin beni.

    (bkz: akıl çağı)
    (bkz: yaşanmayan zaman)
    (bkz: yıkılış)

    Ayrıca akıl çağı adlı kitabıyla nobeli kazanmış ama ödülü reddetmiştir.
    7 ...
  21. 322.
  22. "varlık ve hiçlik" kitabı tuğla gibidir ama bir başvuru kitabı olarak, uzun yıllara da yayılsa, ara ara açıp okumakta fayda vardır. tabii bu kült kitabı türkçeye kazandıran ithaki yayınları şüphesiz çok yerinde ve güzel bir iş yapmıştır.
    3 ...
  23. 321.
  24. durmadan kendi kendimin hiçlenişi olmaya mahkumum.
    6 ...
  25. 320.
  26. bana baktığı zaman...ondan bana bir şey geçerdi..

    bunun bittiğini düşündüm..

    şu an da bana baksaydı..bakışı gözlerin de kalır..bana kadar ulaşmazdı...

    yalnızdım..

    jean paul sartre / duvar
    8 ...
  27. 319.
  28. tuhaf bir heriftir. günümüz dünyasını felsefi açıdan çok iyi analiz ettiği için hayranlık duyduğum sayılı kişilerden de biri. günümüz ve kendisinden sonra çıkan "düşünürlere" bakarsak, düşünce dünyasına çok büyük katkı yapan son filozof diyebilirim kendi yorumumla. zira şuan ve muhtemelen bundan sonra felsefe "ölü" olarak devam edecek gibi görünüyor.
    3 ...
  29. 318.
  30. bulantı' sının kusmuğunu hala üzerimde taşıdığım sıkıntım.
    4 ...
  31. 317.
  32. insanlığın korkunç ve dehşet dolu durumunu ortaya koymuş büyük filozof, insanın tüm varoluşunun sorumluluğunun kendinde olduğu düşüncesini öyle herkes kaldıramaz. insanın aslında aşık olduğunda bile yine hedefin kendisi olduğu görüşünü ortaya atmıştır, eserlerini yahut aforizmalarını okurken bir yerden sonra aklınızda veya ruhunuzda bir kanama yaşamaya başlarsınız.

    '' "ben buradayım, kendi kendimin tadına bakıyorum; kanın ve pas kokulu bir suyun buruk tadını duyuyorum: bu benim kendi tadım; kendi kendimin tadıyım ben ve varım, yaşıyorum. varolmak, yaşamak, işte bu: susamadan, canı çekmeden kendini içmek! otuz dört yaş, otuz dört yıl! otuz dört yıldır kendimi tatmaktayım ve ihtiyarım! çalıştım, bekledim ve istediklerimi elde ettim: marcelle, paris ve hürriyet; artık bitti. artık beklediğim hiçbir şey yok." bu düşüncesini kim kaldırabilir, kim bu kadar zekice ve cesur kendisiyle yüzleşip rahatça hiçliğe inebilir. en büyük işkencenin, en dayanılmaz yükün, en dindirilmez acının varolmak olduğunu ortaya koymuş ve ölüm olmadan hayatın çok boş ve tamamlanmamış olacağını söylemiştir. insanın varoluşunun katlanılmaz yüküyle yüz yüze kalmasından sonra bulantı yaşamaya başladığını, hep uçurumla baş başa kaldığını söyler. en sevdiği nesnelerin ve kişilerin kölesi olmak istemez, onları bir süre sonra başkasına verir. açlığın en büyük özgürlük isteklerinden biri olduğu düşüncesini yakalamıştır, filozoflar arasında en güçlü psikolog göz kendisinindir, 100 yıl boyunca yanlış anlaşılan baudelaire'yi ilk tam doğru anlayan kişi kendisidir., projektör gibi gözleriyle sadece kendi dönemindeki değil eski çağlardaki zor anlaşılır kişilerinde düşüncelerini okumuştur.

    ''hayatımızın kum saatinden kumlar eksildikçe, bazı şeyleri daha net görmeye başlarız. '' sözü de onundur.anlayamayan okurların, hatayı yazarda aramamalarına açık kapı bırakacak kadar zor ve derin bir yazardır. o korkunç insanlık durumunu anladıktan sonra ortaya attığı çözüm ise schoepenhauer gibi bir idare etme, çekilen korkunç acıları azaltma düşüncesidir. hegel ve niçe gibi hayalperest ve çarpık görüşler ortaya atıp gaz insanları yanlış taraflara yönlendirmemiştir, onların temel üstüne koydukları bozuk yapı zamanla temelinde yıkılmasına neden olmuştu. kendisini yeterince karamsar olmaması sebebiyle schoepenhauer'in ardına koyarım, varoluşu schop'un irade dediği özden daha önemli görmesiyle öne geçebilir."bakılmak benim için ne anlama gelir?" sorusunu kendine sorup "üzerime doğrultulmuş silahtır" cevabını verir, "öteki"lere görünmeyi ise "öteki'ne göründüğümüz sürece kendimize köleyiz" şeklinde ifade eder."insan olmanın ilk koşulu,bir şiddet eylemine katılmayı dolaylı ya da dolaysız reddetmektir..." sözüylede pasif direniş taraftarı olduğunu gösterir. toplumsal bir simge olan sartre'ın görüşleri hakiki sartre'ın posasıdır ve tabi ki kitleler tarafından anlaşılamayıp yanlış yorumlanmıştır, kendisine olan önyargının sebebi diğer filozoflar gibi yalnız görünmemesidir, ancak o kalabalıklar içinde bir yalnızdır.söyledikleri çok derin ve derinlikleri anlam yüklüdür , cümlelerini en az beş defa okumak gerekebilir bazen. hepsinden önemlisi onu ve schopenhauer'i anlayabilmek için dünyaya baştan sonra hiçliğin hakim olduğunu, ne olursa olsun herşeyin kötü gelişeceğini, acıdan başka hiçbir seyi hissedemeyeceğimizi, umutların önceki çağlarda mezarlıklarda kaldığını kavramak ve yaşamak lazım gelir.bunları kabul etmeyen gayet iyimser birisinin schop ve sartre okuması boşunadır.onlar gitsin kabalıklarıyla kendilerini sarsan ve onlara bomboş vaatlerde bulunan (bkz: niçe) ve (bkz: hegel)'i okusun. aforizma hususunda da en önde schopenhauer ve sartre gelir.
    7 ...
  33. 317.
  34. Jean Jacques Rousseau dan sonra ismimi söylemeyi sevdiğim ikinci felsefeci kendisi.

    Evet sadece isminin söylenişini seviyorum.
    3 ...
  35. 316.
  36. sartre, sosyalist bir kişiliğe de sahipti. felsefesi heidegere göre daha öznel kaçsada (varoluşculuk açısından) sempatisi bende simone de beauvoir ile birlikte oldukça fazladır.

    http://www.uludagsozluk.c.../jean-paul-sartre-149567/
    2 ...
  37. 315.
  38. zamanında nobel ödülünü istememiş olan kişi. o zamanlar bütün basın kendisinin peşini kovalamıştı. sartre ise o sralarda kız kardeşinin evinde saklanmayı seçti. gerçekten de ilginç bir adammış.
    7 ...
  39. 314.
  40. 313.
  41. Bu gidiş gelişler yordu seni hep; Bir türlü yoluna girmedi bu hayat. isteklerin bir bir olurdu da ya sırası yanlıştı ya geç kalmıştı. Şaşırtıyordu bu sıralama seni, yolundan ediyordu. Darmadağın oluyordun. Hiçbir şeyin peşinden tutkuyla gidemedin, gitmedin belki de bilmiyorum. Uzaktan uzağa seyrederken seni hep içimde bir şeyleri düğümledin. Ağzımdan çıkacakları hep tarttım, hep hesapladım. Kırmaktan korktum seni hep. Zaten her şey ters bir de ben karartmak istemedim ortalığı. Şimdi şimdi anlıyorum yanlış yapmışım. Keşke korkmadan söyleseymişim düşündüklerimi. Belki o zaman omuzlarındaki yükü biraz hafifletebilir, bu sıkıcı dünyanın içinde belki uçuk da olsa bir renk olabilirdim. Siyah beyaz bir dünyaya hapsolacağını bilseydim, inan bana yapardım. Kırmaktan da, seni kaçırmaktan da korkmazdım. Bilemiyor işte insan. iyi yaptığını zannediyor hep. Zaten ne olursa hep bu yüzden olmuyor mu? Her şey olup bittiğinde bir bakıyorsun ki; geriye senden eser kalmamış. Başkaları hep senin için en iyisini istiyor, hep senin adına kararlar alıyor; sen de bir başkasının hayatını yaşıyorsun.
    Ama unutuyorsun; başkaları cehennemdir.
    5 ...
  42. 312.
  43. https://galeri.uludagsozluk.com/r/835765/+

    Simone de Beauvoir ve Che Guevara ile aynı karede küba da, 1960.
    7 ...
  44. 311.
  45. Varoluşçuluğun önde gelen düşünürlerinden, yazar filozof.

    "bana öyle geliyor ki yalnızlığa söz geçirmek olanak dışı."

    (bkz: bulantı)
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük