obama'ya verilen nobel ödülünden sonra kendisine verilen nobel'i neden reddettiği daha net anlaşılmış ve ruhuna dualar edilmiş son derece delikanlı bir fransız abimiz.
" nobel armağanı'nın batı bloku'na özgü bir armağan olmadığını biliyorum. bugünkü durumuyla nobel batılı yazarlara ya da doğu'nun başkaldıran yazarlarına özgü bir ödüldür. sözgelişi bu armağan güney amerika'nın en büyük şairlerinden neruda'dan esirgenmiştir. nobeli çoktan alması gereken aragon'un adı hiçbir zaman söz konusu edilmemiştir. armağanın mihail şolohov'dan önce boris pasternak'a verilmesi de üzücüdür. nobel armağanı'nı kazanan tek sovyet eseri(pasternak'ın eserini kastediyor), o ülkede yasaklanmış, dışarıda basılmış bir kitap olmamalıydı. gene de denge öbür yönde bir davranışla sergilinibilirdi : cezayir savaşı günlerinde, 121lerin bildirisi'ni imzaladığımız günlerde, nobel armağını'nı seve seve alırdım. çünkü o armağan yalnız bana değil, uğrunda savaştığımız özgürlüğe de onur kazandırırdı. bu yapılmadı." sayfa 487.
sartre'nin " bugünkü durumuyla nobel batılı yazarlara ya da doğu'nun başkaldıran yazarlarına özgü bir ödüldür " sözünün bugünde geçeriliğini koruması ilginç.
işin daha da ilginç yanı, sartre'nin 1964'te yaptığı bu konuşmada " armağanın mihail şolohov'dan önce boris pasternak'a verilmesi de üzücüdür " demesinden sonra 1965 nobel edebiyat ödülü'nü mihail şolohov'un almasıdır. demek ki baya bir tesir etmiş sözleri.
yakın dönemde yaşamış, tartışmasız en iyi filozoftur kendisi. felsefe ve sosyoloji tarihini bütünüyle ele aldığımızda da kesinlikle göz ardı edilmeyecek, gelmiş geçmiş en mükemmel düşünürlerdendir.
beni "bütün insan" diye hadsiz nitelemelere gitmesine başta karşiyim(iflah olmaz bir nietzsche aşığıyım), fekat kaldırıp başını semaya baktığında gördüğün eşsiz güzelliği bana bıkkınlık verici, dayanılmaz bir işkenceye çevirmeyi becerir o mehmet ali erbil oynaklığındaki diline tüm saygımla eğilirim.
Hümanistik tavırla baştan beri ele aldığını beyanda bulunur bay sartre bu "existentialism" mes'elesini, amma ve lakin ortaya koyduğu varoluş ereği(ereksizlik?) ile canımdan can alır, her günümü ayrı zehir eder(idi) benim. Başıma gelmedi değil, cidden, tek bir an bile olsa bulunduğum vaziyetin içinden tüm faktörlerden(zaman, mekan, özne) bir anda soyutlaşarak sıyrılma durumuna girdiğimde yaşadığım sahnenin olağandışılığıyla ona bu sefer, bu bulantı mevzuuyla ilgili büyük hak verdim(bir insan evladı bunu mutlaka yaşamlı). Etkisinde uzun zaman yaşamaya devam ederken binbir ızdırapla, biraz öğretisinden, telkinlerinden uzak dura dura, zaten bekleniyor olana, hayatın devinimine koyverdim gitti kendimi.
Baştan beri etkin altına aldığın bu dille artık hayatımı zindan edemezsin bayım. Yoo yoo, buna izin vermiycem bay sartre; börtü böcekten, ottan boktan alabileceğim ahir hazzıma dokundurtmam (burası ticarethane değil müdür bey, okull.. yıktırmam, yıkamazsınız). Hayattan soğuttu bu herif, iki kuruşluk keyfimiz vardı ortalama ömrümüzde, ondan da aldırmaz oldu şam şeytanı dürzü. Sartre dan uzağım. Iyim iyim şimdi, bişiyim yok.
yazarın kurumsallaşmaması gerektiğini savunarak 1964 yılında nobel edebiyat ödülü'nü reddetmiş ve fakat bu hareketiyle "nobel'i reddeden adam" olarak daha katmerli bir kurumsallaşma yakalamıştır.
orhan pamuk asla sartre gibi kişilikli bir insan olmadığı için orhan pamuk'tan bir red beklemek abestir. orhan pamuk medyanın çeviri mafyalarının avrupa fonlarının pohpohladığı gözümüzde büyüttüğü ve şişirdiği bir yazar, sartre ise varoluşçu felsefenin temellerini atmış bir düşünür, bir fikir adamıdır. red konuşmasıyla, orhan pamuk'un kabul konuşmasını karşılaştıracak olursak açık ve net anlayabiliriz.
sevgili orhan pamukçuğumuzun kabul konuşmasında tüm dünya halklarına ve edebiyat camiasına verdiği o önemli ve anlamlı mesaj neydi?
siyasal etkinliklerinin, yazar tarafını bazen maskelemiş olmasına karşın, sartre, son derece düzenli bir zihinsel çalışma yürüterek, gününün altı saatini yazmaya vermiş, edebi nesne sartre'a göre "yalnızca hareket halindeyken varolan bir topaçtır. onu ortaya çıkarmak için, adına okumak denen somut bir eyleme ihtiyaç vardır." yazmak, okurun özgürlüğüne çağrıda bulunmaktır. sartre, 15 nisan 1980'de paris'te öldü. sartre'ın önemli kitapları arasında özgürlüğün yolları, bulantı, gizli oturum, kirli eller, sözcükler, duvar sayılabilir.... ayrıca yayınlanmış ya da bitirilemeyerek yayınlanmamış birçok yapıtı vardır.
üç yaşından beri sol gözü görmeyen, 70 yaşından sonra iki gözü de görmeyen yazar, eşi simone de beauvoir bu tarihten itibaren son çıkan eserleri okuma konusunda yardımcı olmuştur kendisine fakat yeni bir eser yazmasına imkan vermemiştir bu aksaklık.
de gaulle'ün, usta bir pragmatizmle hakkında, "fransa'dır" dediği, nobel ödülünü reddetmiş felsefeci. entelektüel işlevin yeniden tanımlanmasında gramsci ve foucault ile birlikte söz sahibi olan üç isimden bir tanesidir. varoluşçudur.