şimdiki neslin babaya yaslanarak bir biçimde aşmaya çalıştığı asıl problemi şimdiki neslin dayanacak babaları olmayacağından yaşayacağı bunalımlardan bunalım beğendiren sosyo-ekonomik problem.
türkiyeyi çin yapacağız diyen zihniyetin arka bahçesidir. bu şekilde üniversite mezunu bir genç en az 1500 lira alması gerekirken 500-600 liraya mecburen evet demek zorunda kalacaktır. böylelikle sermaye sahibi mutlu, çocukları iş adamı olanlar mutlu..
otuz yaşına geldikte sonra ihtiyaç duyulmayandır. insan rahata ve parasızlığa alışıyor. bir yaştan sonra para uğruna işverenin kahrı çekilir mi lan? **
şu an allah a şükür peder var. onunlayım daha. o yüzden işsizlik o kadar sıkıntı getirmez. ya peder olmasaydı ve işsiz kalsaydım ne olurdu. o kadar çok zor ki bir maddi gelirin olmadan iş bulabilmek. kpss sınavına girersin harç parası isterler eğitim seti alma ihtiyacın olur. ders çalışma döneminde ders çalışırsın lakin zorunlu ihtiyaçlarını nasıl gidereceksin. bir gelirin bile yok. sonunda ev sahibi kapı yolunu gösterir. paran yoksa kimse gözünün yaşına bakmaz kapı önüne kor. dışarılarda çeşmelerden anca su içer karnını doyurur, banklarda sabahlarsın. o kirada kaldığın evdeki eşyaların bile başına bela olur, koyacak yer bulamazsın. başka kiralık ev arasan kimse işsize ev vermez. çaresizlikten ne iş olursa yapmak istersin bu sefer aldığın 600 lira anca kira parasına gider. birde yanında senin eline bakan kardeşin anan varsa vay haline. kaldın ortada. en yakın akraban bile bir müddetten sonra tavrını değiştirir. acı gerçekleri görürsün.
can yakandır. koca insan olmuşsunuzdur hala babadan para alırsınız. günler sizin için bir şey ifade etmez. yerdeki paspasın bile bir görevi vardır sizin yoktur, en acısı da budur. zaman geçer gider, üzülürsünüz. en çok da yıllar geçer gider siz hala aynı yerdesinizdir. hem de suç sizin değilken ev insanı modundasınızdır. depresyona girmek bile lükstür artık. koltuk minderi olur hayata bir şekilde devam edersiniz. çünkü siz işsizsinizdir ve işiniz nefes alıp vermektir.
sorumluluğu ağır olana dert gibi, uykuyu haram eden insanı kendinden nefret ettiren birşey. içkiye kötülüklerin anası diyorlar yalan. yeryüzünde kötülüklerin büyük bir çoğunluğunun anası işsizliktir.
duvarlarla kanka olma durumudur. önceleri tatil lazımdı zaten denir.
sonra bir çok şeydir.
boşluktur. insanlarla araya girecek mesafedir.
dost sohbetlerinde bile bir aralık dalıp gitmedir.
işi olan insanlara nefretle baktırabilir.
hele işinden memnuniyetsiz olanlara bi kaşık su ile saldırtabilir.
15 ayın ardından çalışma azmini kaybetmiş, mesleğinden tiksinmiş, bölümü seçtiği güne lanet ettirmiştir insana.
hayatın bir döneminde işli olup aile ile maddi bağları yok etmiş insana çok zordur. aileden para istemektir çünkü işsizlik. uçan kuşa borçlanmak, kuşlar uçamasa kendini suçlu hissetmektir.
işten bahseden arkadaşların yanında duramamaktır...
pişmanlıktır. kaç yıl üniversite diye kıçımı yırtacağıma bir yere çekirdekten girsem şimdi meyve veren ağaçtım demektir.
aşka inancı kaybetmektir. aşık olmaya korkmaktır. tutup birine aşık olsam hangi para ile yanına gider buluşurum gibi garip ayrıntıları düşünmektir.
sınırsız e-posta giden kutusunun iş başvurusu mailleri ile dolup taşmasıdır.
sayın bakan kerhende olsa açıkladı her iş gücü sahibi 4 kişiden biri işsiz sebeb mi tabiki teget geçen dünyada ki ekonomik kriz.işi olan aç olmayan aç ne olacak sokaklaramı dökülsün millet.çözüm sanayiciler işçi alsın kim iktidar kim yönetilen belli değil.
kanser gibi günden güne eriten bişey insanı.
hele borç harç varsa birbir banka ekstreleri, ihtarnameler vs geliyorsa ne kadar iman sahibi olunursa olunsun
intiharı akla getirir çoğu.
böyle bir zamanda, eğer muzdaribi varsa bunu okuyan, tavsiyem şu olacaktır kendisine:
tevekkül edip, delirmiş gibi sabır iste rabbinden.
hidayete eriyorsun muhakkak.
her 3 gençten ikisi işsiz bu ülkede,ve her gün üniversiteler yeni mezun veriyor..onu bunu çözeriz diyen politikacılar acaba işsiz gençleri düşünüyorlar mı ? bu ülkede terör sadece doğu 'da değil,işsizliğin arttığı her yerde de terör var ama çare bulan maalesef yok.
genç nüfüstaki oran( ki bu da 15-24 yaşı kapsamakta) %24 le tirajikomik olan durumdur.yani her 4 kişiden 1 i boşta.kaldı ki, bu durum kayıtlara geçen kısmı. burda şöyle bir hatırlatma yapmadan de geçmeyelim, zorunlu tüketim malları arasında ''pinpon topunu'' gösteren bir zihniyetin yaptığı resmi bir çalışmanın sonucudur bu işsizlik rakamları.gerisini varın siz düşünün.
ama biraz da çuvaldızı kendimize batırır isek, üniversite mezunları sanki üni. bitirmek matahmış gibi iş beğenmemekteyiz.
Hatırladığım zamanlardan beri hep var olan, bir türlü çözülemeyen, iş adamlarının da umurundaymiş gibi dillerinden düşürmediği, ama asla umursamadiği gene iktidar ve muhalefetin de siyasi malzeme yapmaktan asla çekinmedikleri çekinmeyecekleri sorun.
enteresan olan, iş adamları da (bugün umit boynerin yaptığı açıklama) işsizliği bir sorun olarak görüyorlar, ama nedense %25 kar eden şirketlerinin kari %20 ye düşecek olsa ya personellerine zam vermekten veya prim vermekten vaz geçer, ya da eleman çıkarırlar, eleman ihtiyacını arttırmamak için yıllık izin gün sayısını devletin belirlediği asgari gün sayısından tutarlar.
devlet te hükümetler de buna bir çözüm bulmak yoluna gitmezler. avrupada bir çok ülkede 30 iş günü minimum izin zorunluluğu var ki bu Türkiyede olanın iki katı demek yani şöyle düşünelim, eğer her çalışana ekstra dan 3 hafta daha yıllık izin verir iseniz her 17 çalışan için fazladan bir kişi daha istihdam etmemiz gerekir. bu da toplam istihdamın %5 inden fazla istihdam yaratmanız anlamına gelir. ama tabii işverenlerin işiine gelmeyeceği için ve devlet te onlarin elind ebir oyuncak olduğu için (hay senin paradigmana sokayim kuhn) bunlar olmayacak şeylerdir.
ayrica bir de fazla mesai mefhumu vardir. insanlık sahibi olan bir işletme sahibi fazla çalıştırdığı personelim emeğini çalıp hırsızlık yapmaz, yani zaten çok paran var gariban çalışanının emeğini çalmaya ne gerek var, bir de mantiği var bunun eğer bir iş yerinde bir ayda yapılan toplam fazla mesai saati tek bir personelin bir aylık toplam mesaisine denk ya da yakın ise bir personele ihtiyaç var demektir. ama işveren için bu fazla mesai bedava olduğu için fazla personel almak yoluna gitmez. hani çalışanların da senin benim de bu işsizlikte suçumuz yok değil, bu memlekette esnek çalışma saatlerine uygun diye bir ilen verilebiliyor. ne demek bu fazla mesai yapacak ama bunun için para felan istemeyeceksin demek. niye senin benden daha çok mu paraya ihtiyacin var ki ben sana bedava çalışayim. ama devlet bunu bilir görür bişey yapmaz. öyle ki bankanın genel müdürlüğüne gidin akşam mesai sonrası çalışan tonla insan görürsünüz, bu doğrudur. ama banka tek kuruş fazla mesai ödemez ve bunun vergisini de ödemez ama devlet buna ses çıkarmaz. çünkü ranttan payina düşen bişeyler var devlet büyüklerinin de.
bir personelin bir aylık değil beş alık mesaisinden fazla mesai yapılan yerler var. ben daha önce çalıştığım bankada bir ayda toplam da 8 gün fazla mesai yapmiştim. ve bunu yapan tek kişi ben değildim, toplamda ortalama 4-5 personelin mesaisi kadar fazla mesai yapılıyordu birimde, bu ne demekti, yani banka patronu kuveytli bilmem kime her ay 5 türk vatandaşının maaşı hibe ediliyordu.
Bizim sistemimiz böyle işte. ne izin kullanılır ne izin parası ödenir patronlar dünyanin en zengin 1000 i arasına girerken personeller maaş alamaz kriz var diye zam alamaz. fazla mesai yapar işten atılır. hüküme teyet geçti der. olur biter.