Tercüme bürosunda çalışanlar için, büro sahibinin dil bilmemesinin yanı sıra çeviri işini çok kolay, sıradan bir eylem olarak görmesi ve çalışanlara yani çevirmenlerine, bu düşüncesine göre davranması. Ayrıca, vahşi kapitalist patronlar gerçekten nefret uyandırıyor..
resmi konuşmalar, zoraki gülümsemeler, karşı masada oturan kişinin size karşı nefret kustuğunu bildiğiniz halde her şey normalmiş gibi gelip sizinle sohbet etmeye çalışması ve adil iş paylaşımı yapılmaması. ama yine de tüm bunları işin bir parçası olarak görmek lazım. kolay iş yoktur. kolay olsaydı adı iş olmazdı.
aynı şeyi 100 kere soran çaylak çalışma arkadaşları, her boku bildiğini zanneden yönetici vasıflı dingiller, dost görünüp arkadan dedikodunu yapan, elinden gelse ayağını kaydırmaya çalışacak aciz arkadaş görünümlü denyolar.
şişkin egoya sahip, küfürbaz patronlar. işçilerin bütün izinlerini (öğle tatili, çay saati, tam sürelli yıllık izin) kullanmasına müsade edilmesi, fakat idari kadroda olanların bunların hiçbirinden faydalanmaması (öğle tatili diye birşey olmaması, yemeği bitirip hemen gelmeye zorlanması, yıllık izni bölük pörçük kullanma gibi). kafa dengi hiç kimse olmaması. hakkınızı tam olarak alamamanız. bu örnekler çoğaltılabilir. nefret unsurları olduğu müddetçe işe giderken ayaklarınız hep geri gidecektir. pazartesi gününün gelmesini hiç istemeyeceksinizdir. öyle bir ortamda huzurlu olmadığınız gibi, iş veriminiz düşecek ve o yerde çalışmak daha da zorlaşacaktır. yapılması gereken, ayrılmak için ilk fırsatı yakaladığınız anda firmadan uzaklaşmak. inanın, çok daha iyi yerler mutlaka vardır.
not:bu yazdıklarım kişisel tecrübelerime dayanarak yazılmıştır. benim yakaladığım fırsat, askere gitmekti. ilginçtir, askerde o iş yerinden daha çok rahat ettim. *