gecenin 4 ünde eski sevgilimin yakınındaki şüpheli erkekleri stalklıyorum. neden hiç bir fikrim yok. geri dönmeyecek bir şey olmayacak ama insan kendine engel olamıyor.
Kendimi artık şeyde hissediyorum sanki bir psikolojik bir deney yapılıyormuş da ben en çok ne kadar dayanabilirmişim onu test ediyorlar.
Beni bi salsanıza. Cidden.
Bir mayıs ikindisi mesela, çay demleyeceksin. Keyifle masaya oturacaksın, çayından bir yudum alacaksın ve uzun uzun susacaksın. Çayın tadı buruk, yalnızlığın tadı acı, gençliğinin en güzel günleri zulüm gibi gelecek.
Öldürmeyen acı güçlendirmeyecek seni. Herkes gibi sevmeye çalışacaksın ama sevemeyeceksin. En dolu yanlarını tükettiler senin. Kırık dökük, yarım yamalamak, parça parça bir adamsın şimdi sen.
insanlara sadece insan oldukları için verdiğim değer beni rahatsız ediyor ama bu huyumdan vazgeçemiyorum. Bu konuda en acımasız arkadaşımdan yardım almaya çalıştım o da bize senin gibi insanlar lazım dedi.. aloo ben kendime zararım.
Bir soru.
Değil. Bir emir.
içinden geçenleri yaz!
Tamam abi.
Bugün sevdiğim bir dostumla oturduk akşam bir yerde sohbet ediyoruz. Bana bittimi la Mustafa dedi. Bende evet Mustafacım bitti dedim. (bkz: adaş)
Ama kısa sürdü be olum dedi. Yok dedim abicim aslında gayet uzundu, biz ağzımızı ayırıp hayatı kaçırdık dedim.
Mecbur kaldık, yada daha vaktimiz var zannettik yada amaan Sonra yaparız dedik erteledik hep dedim.
Bitti arkadaşım biz hayatı kaçırdık dedim ama tamamını değil. Elbette yine güzel günler göreceğiz, eminim çok güzelde eğleneceğiz sadece eskisi gibi genç olamayacağız, Sadece en zevkli kısımlarını kaçırdık dedim. Şimdikilerde zevkli olacak elbet ama tabi ki o zamanların tadını alamayacağız dedim.
Ben çok kavga ettim dedi. Üniversitede çok savaştım herkesle, savaşmam gereken heryerde, herşeyle ve gençliğim yorulmama asla müsaade etmiyordu, kavgam ise genç olmama dedi. Üzüldü şöyle Bi sigara daha yaktı arkadaşım.
Dedim ben çok iyi Bir boktum sanki. Hayatım çalışmakla geçti. Borç ödemekle geçti, ailemi bir arada tutmakla geçti, yapmamam gereken bir evlilik yaptım tam 20 yılım çöp oldu. Bende kavga ettim canım benim dedim. Sen seni tanımayan ve aslada tanımayacak insanlarla o insanlar için kavga ettin.
Ben ise beni sevdiğini söyleyen, kıymetlileri olduğumu söyleyen insanlarla kavga ettim. Onlar dağılmasın, biz dağılmayalım, ailemiz -ailem bozulmasın diye kavga ettim.
Ben ne kazandım peki? Bitmiş evlilik ve sıfır birikim. Onun bunun götünü kurtarmak için it gibi çalıştım, hala da çalışıyorum ama bu sefer kendim için dedim. Fakat bende yoruldum abi dedim.
Ben çok yoruldum!!!
Dedim ve bende yaktım bir sigara.
O 41, ben 40 yaşımdayım.
Pişman olunmuş bir hayat, boşa harcanmış yaklaşık 15 20 yıl.
Bugün oturmuş genç bir arkadaşımızın -abi göle kampa gidelim mi sorusu üzerine açıldı bu sohbet. Baktık şöyle çocuklara eğlenmek istiyorlar, coşmak istiyorlar kanları kaynıyor hemde nasıl bir görseniz. Mükemmel bir organizasyon yapmışlar ve sabırsızlanıyorlar.
Bi onlara baktık, bir kendimize baktık. Enerjilerimizi ölçtük ve bu sohbet oldu sözlük.
Nerenize dinlediğiniz vallahi umrumda değil.
AMA, kavgalarınızdan kurtulun sözlük. Hayatı kaçırmayın. Hayatı yaşamayı sakın unutmayın!!!
Zira bir saatten sonra, bazı şeyler gerçekten iğreti duruyor üzerinizde.
Hadin iyi geceler.
Tabi mümkünse.
Sabahtan beri plan yaptım ve saat 23:30 gibi başladım. Plan tıkır tıkır işledi ve hoşlanılan kızla spontane gibi görünen ama her şeyi hesaplanmış bir randevu ayarladım. Aslında buraya yazacak kelimeyi bulamadım, randevu desen değil buluşma desen değil. Neyse. Tabi uygun şartları oluşturabilmek için bir arkadaşımdan da yardım aldım, kıza rastlantı imajı vermek için bizde arkadaşımla burdan geçerken 10 dk durup ufak bi işimizi hallettik sonra seni gördüm ayakları falan. Tabi durum arkadaşımı satmama el vermedi o da geldi bizle. Çocuğu severim ama keşke benim eve gitmem lazım falan bi bahane bulup ayrılsaydı. Gittik sahile oturduk. Neyse ya gerisini yazmak istemediğimi fark ettim. Anasını siktiğim hayatında ya allah vergisi zengin olacaksın ya da allah vergisi behlül. Ananı sikiyim hayat gibi.
hadi ben burada yeniyim de... bu gece sözlüğün 17/25 aralığı heralde... hala ifşa, tape dökülüyor ortaya.
bi de büyük turp diye bişi vardı di mi o zaman.
geçmiş geçmişte kalmıştır. insan yürürken geriye bakarsa ne olur, yolda ki önünde en küçük taşa bile takılsa takılabilir. ama arkasına bakıp yürümek yerine önüne baksaydı yürüseydi takılmazdı.
Dışarda özgürce kanat çırpan bir serçeyi yakalayıp, ufacık bir kafese kapatırsan ne olur biliyor musun? Kendini parçalar, o ufacık kafesin içinde ölene kadar kanat çırpar ve demir parmaklıklara kendini vura vura öldürür. Peki Okyanusun derinliklerinde yaşayan bir balığı tutup yine ufacık bir akvaryuma tıkarsan ne olur biliyor musun? Biliyorsundur gerçi, onun da sonu serçeninki gibi biter.
insan kadar aklı olmadığı bilinen, en basit zekalı hayvanlar bile özgürlüğünü, yaşamaya alıştığı yeri kaybettiğinde böylesine dehşet bir tepki verip hayatlarına son veriyorken, nasıl olur da insan gibi gezegenin en akıllı canlısının alışması ve kabullenmesi beklenir anlamıyorum.
beni etkilemedin hiçbir zaman. ne avuçlarını koklamak geldi içimden ne de parmaklarını sevmek. birçok kadını da sevmedim zaten. onlar adım attı ben de tuzak oldum, bekledim. aşkı ya da huzuru beklemedim. bekleyecek daha önemli şeylerim vardı.
Kalbin atmadığı saatler ve saatleri her gün tekrar eden insanlar var. Çöllerin dışında kalmış çöller, okyanusların sırtını çevirdiği okyanuslar var. Her şey birbirini sindirmeye çalışıyor.
Taşmak isteyip taşamıyorum, halim yok. Sürekli günleri tekrarlıyorum. Günlerin sırasını unutmaktan korkuyorum. Isı nasıl hesaplanır, dairenin alanı hesaplanırken pi kaç alınır, hatırımda. Gündelik her şey yavaş yavaş siliniyor. Buğu gibi. Günlerin sırası, aylar ve rakamların çağrıştırdıkları.
Doğum günüm, kimlik numaramın ilk üç rakamı ve kredi kartlarımın son dört hanesi, artık hiçbiri hatırımda değil. Dairenin alanı hesaplanırken pi üç virgül on dört alınır ve yarı çapı ile çarpılır. Biliyorum.
insan ne kadar çok düşünürse o kadar aciz bir varlık olduğunu fark ediyor. Aynaya bakmak istemiyorum, o görüntüye tahammül edecek cesarette değilim. Belki müzmin bir anksiyete belki varlığıma yönelik bir isyan, bilemiyorum. Ben sadece öfkeyi, kini, simsiyah zehir gibi nefreti hissediyorum.
Hiç kalbi atmadan yaşayan insanlar var, kendimden biliyorum.. iyi biri değilim, olmak ister miydim? Cevaplaması zor bir soru. Kim için, ne için? Galiba istemezdim. isteseydim bunu sormazdım.
Hayatta pi’nin üç virgül on dört alındığı hiçbir problem yaşamadım, insanlar yalın olmayı arzuluyor. Virgülleri ve küsuratları sevmiyor. Ben yine de dairenin alanını hesaplarken yarıçapı, üç virgül on dörtle çarpıyorum.
Toplardamarımdan akan sıcacık kirli kanın akışının ağırlığını hissediyorum. Bileklerim sızlıyor. Kalpsiz insanların da canı yanabiliyor, tuhaf bir şey bu. Şekersiz çaydan tat alabilmek gibi. Şekersiz çaydan aldığım tadı şekerli çaydan hiçbir zaman alamadım. Geometrik bir mesele değil, daha çok bilinçaltı ve biraz anatomi bilgisi.