bugün

Güvercin gerdanlığı: (tavkü’l hamame)Güvercinlerin boynunda bulunan halka biçimindeki tüyler, klasik islam edebiyatında, boyna geçen ve ölünceye kadar çıkmayan “aşk zinciri” sembolü olarak kullanılmaktadır.
GÜVERCiN GERDANLIĞI-iBN HAZM
"her dudakta aynı rezil şikayet: yaşanmaz bu memlekette! neden? efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu, bu lâğım kokusu, bu insan ve makine uğultusu mu? hayır, onlar türkiye'nin insanından şikâyetçi. insanından, yani kendilerinden. aynaya tahammülleri yok. vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır."

bu ülke, cemil meriç.
"şurası kesin ki bu dünyada neredeyse bütün insanların hayatları boyunca paylarına düşen iş-güç, tasa kaygı, zahmet meşakkat ve sıkıntıdır. fakat bütün arzuları dilekleri daha doğar doğmaz yerine getirilmiş olsaydı eğer, insanlar ne ile doldururlardı hayatlarını ve ne ile geçirirlerdi zamanlarını? varsayalım insan soyu kaldırılıp her şeyin kendiliğinden gelişip olgunlaştığı, sütlerin balların yerden kaynadığı, yiyeceklerin dallarından koparılmayı beklediği; herkesin gönlünden geçirdiğini hiç vakit kaybetmeksizin önünde bulduğu ve elde etmekte hiç güçlükle karşılaşmadığı 'utopia' ülkesine götürüldü; o zaman ne yapardı bu insanlar? ya can sıkıntısından ölürlerdi ya da kendilerini asarlardı ya da olmadı birbirlerine düşer, kavga dövüş birbirlerini boğup öldürürlerdi, böylece kendilerini şimdi tabiatın onlara yazdığından daha büyük bir acı ve ıstıraba uğratırlardı. dolayısıyla böyle bir insan soyu için başka bir tablo, başka bir hayat uygun değildir."

hayatın anlamı, arthur schopenhauer.
genellikle insanin icini karartan turden olurlar efendim, zaten hep icimizi karartan seyler bizde iz birakir. mutlu insanlariz ama mutsuzlugun izi kalir zaten o yuzden. neyse, velhasil kelam, soyle buyurmus baris bicakci; "Bizim buyuk caresizligimiz Nihal'e asik olmamiz degil, sesimizin disaridaki cocuk seslerinin arasında olmayisiydi. asil caresizlik buydu."
1."Savaşa giden demircinin önce örsü ve çekiciyle vedalaştığını söylerler."
2-"iki insan birbiriyle tam bir uyum içinde yaşarsa, konuşmadan ya da yarım sözcüklerle bile anlarlar birbirlerini."
3-.Boşuna dememişler: Halk bir denizdir, derin yeri de vardır, sığ yeri de... diye.
4-Demiri nasıl tavında dövmek gerekiyorsa, çekiç darbelerini nasıl soğutmadan indirmek gerekiyorsa, her kelimeyi de öyle tam zamanında söylemek gerekiyor. O anı geçirince söz soğuyor, katılaşıyor,insanın yüreğine taş gibi oturuyor ve bu ağırlığı kaldırıp atmak hiç de kolay olmuyor.

toprak ana- cengiz aytmatov.
Tanrinin bile bir cehennemi varsa ve bu cehennem insanliga duygudu sevgi ise herkesin cehennemi elini uzatsa tutacagi yerdedir.
"Bence hicbir koşul seni sevdim diyip bırakacak kadar orospu çocuğu olmamali." ama oluyo yani olabilir.
"Hayatınıza girdiğim için beni affedin bilge hanım" ve
"o mehmet öğretmeni son görüşüm oldu".
görsel
ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta.bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi.ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor.
''bir kıza aşık olmuştum. onu görmek için altı saat yol almam gerekiyordu. bir sabah, treni kaçırdım. aşık olmaktan vazgeçtim.''
"Ben devrimci değilim ben deneyimsiz bir adamım. Böyle şeylerden anlamam ki. Ben bir tamirciyim. Kırılan ne varsa tamir ederim- yürek dışında."
en büyük günah hırsızlıktır.
Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalarsın. Karısını bir kocadan,
çocuklarını bir babadan mahrum
edersin. Yalan söylediğin zaman, bir
insanın gerçeğe ulaşma hakkını çalmış
olursun. Aldattığın zaman, bir insanın
doğruluk, adalet hakkını elinden alırsın. Çalmaktan daha büyük bir kötülük
yoktur.
Dünyanın lezzetini,zevkini, saadetini,rahatını isterseniz; meşru dairedeki keyfe iktifa ediniz. O keyfinize kafidir.
oğuz atay sen gerçek bi üstadsın.

"-elimde olmayan şeyler var olric.
+nedir efendimiz?
-elleri olric. elleri..."
...sonra o öldü, ben de tanrı bana kanser verdi sandım. benim kadınlık organlarımı günahkar ruhum gibi kokuşmuş ve kara bir şeye dönüştüreceğine inanıyordum. ama böylesi çok kolay olurdu. tanrı çok gizemli yollarla iş görür.
kim çizmeye kalkışsa yanlış çizerdi aşkı farkında değildiniz.
uğruna içilecek bir aşk yoktu. o yüzden içkiye hiç başlamadım...
--alıntı--
öyle ki, içlerinden biri ve en irisi tokatı yiyip devrilince öteki ikisi tabana kuvvet kaçmış, yaşıtları arasında en hızlı çocuk olan çakır onlara yetişememişti.
doğrusu, kaçan rum'a yetişmeye imkân yoktu. bu onlara tanrı vergisiydi.
--alıntı--

hüseyin nihal atsız

deli kurt
Sen meryem olursan bana göre bir rol yok. Ben meryem olursam çık gel, bu çocuk senden. Alper Gencer
“Bana insanlardan mı bahsediyorsun? insanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka bir şey değildir…”
Ruh Adam- Nihal Atsız.
yalnız seninle güçlüyüm. sen olmasan bir anlamım olamaz. sev beni.
ışığın ne kadar yüksekse aşman gereken karanlık da o kadar koyu ve ağır olmalı . çünkü ışığı yüksek olanların ilahi adaletten vazgeçme eşikleri de çok yüksektir. o yüzden şeytanın en büyüğü gelip seni vurur. son noktana gidinceye kadar!
telefonu tedirgin olduğu için açmamıştı diyelim ama mesajıma soğukkanlılıkla "hayır" yazabilirdi. cevap vermediğine göre onun gözünde benim gibi biri yoktu. Eğer onun gözünde yoksam ne kadar yokum diye düşünmeye başladım. bunun derecesini tayin etmeye çalıştım. bütünüyle mi yoktum acaba, yoksa kısmi bir yokluk muydu benimki? dünyada iki kişi kalsak mesela, arar mıydı?
Ne tuhaftır ki; itiraf, ifşaat, yanlış anda yapıldığı zaman hiçbir değeri kalmıyor. Çok erkense, kaldıramıyoruz. Hazır olmadığımız için değerini anlayamıyoruz. Çok geç gelirse, o fırsat kaçmış oluyor. Güvensizlik ve hayal kırıklığı çoktan büyümüş, kapı çoktan kapanmış oluyor. Iki durumda da , samimiyeti artırması gereken şey sadece aradaki mesafeyi artırıyor. Benim icin cok gecti artık. Anlatılacak hikayelerle ilgilenmiyordum .bizi birbirimize yaklaştırmayacaklardı, yaraları derinleştireceklerdi sadece..
Elimde eski bir aşktan kalmış, umut kırgınlıkları var. Biliyormusun zaman o kırgınlıkları bile düzeltemiyor.