Benim de uzunca bir süre kafamı kurcalamış bir düşüncedir. “Beklememen lazım zaten” şeklindeki yorumlara katılmıyorum. insan olarak her şeyden bir fayda bekliyoruz. Dolayısıyla “iyi biri olmak” konusunda da en azından vicdani bir tatmin duygusunun hissedilmesi lazım. Eğer hissedilmiyorsa zoraki bir davranış olmuştur.
iyi biri olmak, bir amaç gütmez, işe yarayıp yaramaması konusuyla da ilgilenmez.
Sadece iyi biridir, şartsız şurtsuz, koşulsuz...
Mizacı budur, hayati böyle sevmektedir ve bu şekilde huzurlu hissetmektedir.
Gerisiyle ilgilenmez.
yaramaması diye bir şey yoktur, yaradığını görmemek, görmek istememek, iyi biri olmanın işe yaradığı şeyi beğenmemek vardır. bazı insanlara göre iyi biri olmanın bir işe yaramamasının, kendilerinde ki psikolojik açıklamasını iyi yapmak gerekir. kötü biri olmanın, her şeyi elinde tuttuğu sanılıp, yaptığı her iyi olmayan, zararı olan şeylerin yanına kar kalacağının yanılgısından oluyor sanırım. iyi biri olmak, kimilerine göre, yani genele göre iyi biri olmak, kurallara ayak uydurup, sıkıcılık gibi geliyor. kötülük yapmak, kötü biri olmak, kötü olanın tekelinde yaşanıyor, iyi biri olmak ise, iyilik yapmak, toplumun kuralları içerisinde size verilen bir görev olarak görülüyor sanki. sanki dediğime bakmayın, bu görüş açıları oldukça, rasyonel bir şekilde iyi biri olmanın, iyi olacağını anlatmak her zaman zor olur.
iyilik bazen kibir ve şiddetle gelen şeydir. herkese iyiliği salık veren uzakdoğu inançlarına bu yüzden uzağım. iyiliğin, el işi gibi, kendine göre bir mantığı olan, toplumsal dengeleri baz alınarak yapılacak bir tercihtir. insanların hoşuna giden şey iyi olamaz. doğru olan şeyi yapman iyidir ve bu genelde en büyük linç sebebidir. sen doğru oldun mu taş atanı bekle. ilk taşı atan birini kolayca bulacaksın. yani toz pembe bir iyilik yok.
Aslında hakkında yazılacak cok sey olan ve haklı bir tespittir. En güzel bertolt brecht'in bu siiri anlatır bu durumu.
madem iyisin
anladık iyisin,
ama neye yarıyor iyiliğin.
seni kimse satın alamaz,
eve düşen yıldırım da
satın alınmaz
anladık dediğin dedik,
ama dediğin ne?
doğrusun, söylersin düşündüğünü,
ama düşündüğün ne?
yüreklisin,
kime karşı?
akıllısın,
yararı kime?
gözetmezsin kendi çıkarını,
peki gözettiğin kimin ki?
dostluğuna diyecek yok ya,
dostların kimler?
şimdi bizi iyi dinle:
düşmanımızsın sen bizim
dikeceğiz seni bir duvarın dibine
ama madem bir sürü iyi yönün var
dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
iyi tüfeklerden çıkan
iyi kurşunlarla vuracağız seni
sonra da gömeceğiz
iyi bir kürekle
iyi bir toprağa.
Bir aralar ben de böyle düşünüyordum. Buna sebep; aptal yerine konulmalarımdı. Sonra farkettim ki; şu hayatta iyi bir şeyler yapmak en çok beni mutlu ediyor. O zaman çok işe yaradığını anladım. Neticede, Herkes fıtratına göre davranır.