stiklal mahkemelerinin kuruluşları bakımından iki dönemde inceleyebiliriz. birinci dönem kurtuluş savaşı sırasında yürürlükte bulunan özellikle asker kaçaklığı, bozgun, yağma gibi durumlarla ilgilenen ve meclis hükumeti ve kuvvetler birliği sisteminin bir sonucu olarak meclisin yargı yetkilerini doğrudan kullandığı, üyeleri milletvekili olan mahkemeler, ikinci grup ise cumhuriyetin ilanı sonrasında cumhuriyet rejimine yani devrime karşı hareketlerde bulunanların (şeyh sait isyanı, hilafetin kaldırılması gibi) yargılandığı devrim mahkemeleri olarak adlandırabileceğimiz mahkemeler. uğur mumcu 1992 yılında cumhuriyet gazetesi'nde yazdığı yazıda bu mahkemeleri ''istiklal mahkemeleri "mahkeme" sayılmazlar. bunlar, savaş ve ihtilal dönemlerinde rastlanan anti-demokratik "infaz kurulları"dır.'' diye tanımlamıştır.
1930'lara özgü, dönemin "trend" ideolojisi olan faşizm kaynaklı bir uygulama idi ve geride kaldı. 2019 yılındayız ve artık bu tür uygulamalara ne gerek olması lazım ne de bir şekilde özlemle anılması. insanlar mars'a araç falan yollayıp karanlık tarafının fotoğraflarını super hd atıyor ama biz hala siyasi anlamda karşımızda yer aldığını düşündüğümüz insanları asmaktan falan bahsediyoruz. neden? çünkü ortadoğululuk bunu gerektirir.