sabah güneşi doğmadan önce elinizde kahve ile meydandaki burgerking'in terasına çıkıp seyredildiğinde insana büyük bir haz veren cadde. Boydan boya bomboş bir cadde , geçenin günahını temizleyen çöpçüler , yerlerine yerleşen simitçiler ve işlerine yetişme çabasındaki insanlar.Kim bilir sizsinizdir onlar.
güzel olmasına güzel, üzerinde tarihi ve modern çizgiler bulunur, bu da iyi.
peki o apaçi kılıklı tiplere, ipini koparıp gelene geçene salça olan tiplere ne demeli?
bu kadar pembe bir cadde değil, bırak şimdi. bir kere adam gibi yolu yok! evet evet, aynen öyle, ucuz bir işçilikle ucuz malzemelerle kaplı bir yolu var.
hiç mi kimsenin dikkatini çekmedi? o yolda kaç kez o bozuk kaplamalara takılıp düşenler oldu.
sonra kalkmış birileri yok istanbulun en güzel yeri, yok en tarihi yeri bık bık bık...
en güzel yer dediğin caddenin adam gibi yol kaplaması, taşı yok, nasıl olacak?
onca turist geliyor, adamlar demiyor mudur bu ne biçim yol diye?
amacım istiklal caddesine kaka demek değil, güzelliğine güzel, orası ayrı.
saz, zurna, kemençe gibi ilkel ve hiç bir albenisi olmayan aletleri çalarak, para toplamaya çalışan kişileri barındıran caddedir. bir türk olduğum halde bu seslerden rahatsız olduysam turistleri hiç düşünemiyorum bile.
üstünden birçok insan geçiyor. Tanımaz gibi yapıyor bazıları ahbaplarını.. Bazı aylaklar insan yüzlerine değil bina cephelerinin büyüleyici güzelliğine bakarken, takılıyor ayakları taşlarına ortasından geçen onu ikiye bölen raylara.. Bugün ayaklarımızı yıkadı. Biraz sitemliydi istanbulun tavanı.. Düşündüm halep pasajında yağmurun şiddetinin biraz geçmesini beklerken. gitsem ispanyaya,afrikaya, meksikaya ve sonra ankaraya geri döneceğim ve turlayacağım tek yer.. Evim yollar ise mezarım bu cadde. Ölüye saygı olsaydı yüzyıllar önce gömülenlerin üstüne basmaz, yerleşim mekanları kurmazdık. Gömün işte beni de buraya. Mezar taşı mühim değil, o eski şanslı istiklale gömülü bedenlerden olmak istiyorum..
istiklal istanbullular için güzide bir eğlence yeridir. ama hakkındaki söylenenlerin hepsi abartıdır. bunu bizzat ilk kez o caddeden geçtiğimde farkettim. tarih 28 aralık 2010'du. bu sebeple havanın soğukluğuna bağlanabilir bahsettiklerim. ama saat 23 ya da 23.30 civarında iken arkadaşlarla çıktığımız kafeden, galatasaray lisesininin önüne doğru yürümüştük ki meydana doğru bakan tarafta tamamen in cin top oynuyordu. bi kaç tane mahalle sakini insan haricinde boş poşetler ve gazete parçaları uçuşuyordu cadde üzerine. gerçekten 24 saat uyumayan yerler için ise : (bkz: la rambla) (bkz: nowy swiat)
asıl cadde çekilmez derecede kalabalık ve karışıktır, döner kokoreç midye kokar. ama ara sokakları tenha loş atmosferiyle ezginin günlüğündeki şarkılar gibidir.