istiflenmiş cesetlerin içinden çıkardım ağabeyimi

entry2 galeri0
    2.
  1. başı eller arasına alıp derin-derin düşünme zamanıdır.

    - zira, sözün bittiği yerdir bu yer.
    1 ...
  2. 1.
  3. "Gözü dönmüş yobazlar yaktıkları adamın hemşehrileri olduğunu biliyor muydu..." 2 Temmuz 1993'te Sivas Madımak Oteli'nde katledilen aydınlardan biri olan şair Uğur Kaynar'ın kardeşi ağabeyini anlattı. Uğur Kaynar'ın yaşam ve şairlik serüvenine birinci elden tanıklık ettiğini söyleyen ve kendisi de şair olan Soner Kaynar, "36 yıllık kısacık ömrüne beş kitap sığdırdı, çalışkan bir şairdi" sözleriyle tanımladığı ağabeyini, "günün 24 saatini şiirle yaşardı. Sivas'a da şairlik misyonu gereği kitaplarını imzalamak için gitmişti" sözleriyle andı.

    işte Sivas katliamının 18. yılında Soner Kaynar'ın tanıklığıyla 2 Temmuz ve sonrası...

    3 TEMMUZ SABAHI SiVAS'TAYDIK

    "Katliam haberini alır almaz gece yola çıktık. 3 Temmuz 1993 sabahı Eşi Serap Kaynar, Metin Altıok'un eşi Nebahat Altıok ve Uğur Kaynar'ın bacanağı irfan Demirkol'la birlikte Sivas' taydık. Şehrin girişi ağır silahlarla donatılmış komandolarca kuşatılmıştı.Valiliğe ulaşana kadar üç kez arama kontrol noktasında durdurdular, askerlerin başında ki bir yüzbaşı Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in burada olduğunu sıkıyönetimden de öte bu durumun bundan kaynaklandığını açıklama ihtiyacı duymuştu.

    CEBiNDEN ELLi LiRA VE BAFRA SiGARASI ÇIKTI

    Savcı teshiş için beni çağırdı. Üst üste istiflenmiş cesetlerin arasından çıkardım ağabeyimi. 'Evet' dedim, 'bu Uğur Kaynar'dır.' Eşyalarını getirdiler. Otopside parçalanmış giysilerini ve sağ kolu yanmış gömleğini. Cebinde bugünkü parayla 50 lira, yeni açılmış bir paket Bafra sigarası ve ağızlık hepsi bu kadar. Acaba gözü dönmüş yobaz katiller yaktıkları adamın hemşehrileri olduğunu biliyor muydu? Günler sonra bulduğum meşhur çantası içerisinde bir peçeteye yazılmış son dörtlüğünde şöyle sesleniyordu: "...öldüğümde / doğduğum yere gidiyorum / yıllarca süren bir hasret ve bilinmezliği / işte böyle yeniyorum..."

    YAKANLARDAN MISINIZ, YAKILANLARDAN MI?

    Uğur Kaynar'ın kardeşi veya ülkemizin demokrasi mücadelesinde öldürülen diğer aydınların yakını olmak ağır bir yüktür. Bunu taşıyanlar bilir. Örneğin Sivaslı olduğunuzu bilen komşunuz "...yakanlardanmısınız? yakılanlardanmısınız?..." diye sorar size. Dilinizin ucuna çok şey gelir söyleyemezsiniz. Acınızı saklayarak susmak en iyisidir.

    KATLiAMDAN BEŞ SAAT ÖNCE ÇEKiLEN FOTOĞRAF

    1979 yılında yattığı Mamak Cezaevine görüşmecisi iki haber getirdi. Babası ölmüştü birde kızı olmuştu. Cezaevi koşullarında, insan yaşamındaki önemli bu iki olgunun iç içe geçtiği bu haber Uğur Kaynar'ın iç dünyasında derin izler bırakmıştı. Ne zaman Madımak Otelinde merdivende oturan üç has şairin fotoğrafını görsem, yüzlerindeki derin hüzün bana bu ölüm acısını ve doğum müjdesini hatırlatır. Madımak otelinin merdivenlerinde saat 3 sularında çekilen bu fotoğrafta 5 saat sonra yaşanacak katliamı şair sezgisiyle hissettiklerine inanırım.

    ŞAiRLiĞiNi BESLEYEN DAMAR, KEDERLi ANADOLU TOPRAKLARIYDI

    Uğur Kaynar, 1978, 1979 ve 1980 sonrası çeşitli aralıklarla Mamak Cezaevinde yattı. 12 Eylül öncesi verilen anti-faşist mücadelenin önemli figürlerindendi. Şentepe direnişinde, ODTÜ işgalinde, Çorum olaylarında,T uzluçayır'da, Piyangotepe'de nerede bir faşist saldırı varsa Uğur Kaynar ve arkadaşları ordaydı. 1983 yılında cezaevinden çıktı. 1988'den itibaren kendini şiire adadı. Şiirini ve şairliğini besleyen ana damar büyük acılara tanıklık etmiş kederli Anadolu topraklarıydı."

    Soner Kaynar'ın, ağabeyi Uğur Kaynar'ın ardından yazdığı şiir:

    KARDEŞiME TÜRKÜ

    Buruk bir sessizlik saklardın

    dağıtırdı saçlarını Mayıs

    saklardım geceyi gözlerine

    gelirdin

    geldiğin yerden

    dağ kokulu öpüşler getirirdin

    CiNATINA binerdin

    sen ki

    sokağın yangına ateşle koşan şairiydin

    ekmeğin yoktu

    tuzun da

    tütünün de.



    Yürüdük

    bir sevdayı yüreğimize basarak

    ayak izlerimizden

    sokaklarda

    kaygılı yüzler karşılardı bizi

    ben yalnızlık

    derdim adına

    sen hüzün

    sen ki

    sokağın yangına ateşle koşan şairiydin

    ekmeğin yoktu

    tuzun da

    tütünün de.



    Sahi biz seninle

    hiç türkü söylemedik mi

    alınlarımızı güneşe de mi vermedik

    sahi biz seninle

    hiç bahara da mı çıkmadık

    "...bahar annemizin yemenisinde solgun bir çiçek miydi?..."

    kent varoşlarında

    fabrika yollarından

    bu ihanet yangınından

    dağlar daha mı yüceydi

    yani dağlar mı ürküttü yüreklerimizi.



    Sen ki

    sokağın

    menekşe yüzlü çocuklarının

    yüreklerine

    vurgundun

    ve gecesinde

    oynaşan yıldızlarla

    sancıyan

    bir sessizliği kuşanıyordu bedenin

    şiirse

    yaralı bir ceylan gibi

    dolanıp dururdu damarlarında

    ekmeğin yoktu

    tuzun da

    tütünün de.



    Aşkınam

    aşkınam

    aşkınam

    bir şair ölür

    ekmeksiz

    tuzsuz

    ve tütünsüz

    artık

    yalnızlığıma yürüyorum bu sokaklarda

    acıyla kanıyor

    bastığım kaldırım taşları

    hoşça kal şair dostum

    insan kardeşim.

    Soner KAYNAR
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük