hepsi nerdeyse birbirinin aynısı olan, her 250 metre arayla türeyen avm'leri gezmek saçmadır efendim. Gezmek istiyorsanız her bir tarafı nerdeyse denizle çevrili olan istanbul'un sahillerini gezmek daha mantıklıdır. bir rus atasözü derki; çirkin kadın yoktur, çok avm vardır.
ama gerek varsa atatürk havalimanı yanında bulunan, pistdeki uçakların kalkışlarını izleyebileceğiniz flyinn tavsiyemdir.
Yarıçıplak kızlar ve ünlüler görmek isterseniz (bkz: Akmerkez)
Nezih bir ortamda firil firil, ferah ferah oturmak isterseniz (bkz: Metrocity) (mahallelere nispeten uzak kaldığı için bi parça tenha olur)
Varoş sosyete yankesici züppe tiki kro Allah ne verdiyse aynı sudan içip el ele kucak kucağa oturmak ve ucuzluk görmek isterseniz: (bkz: Mecidiyeköy Profilo)
Aradığınız mağazaları bulmak için bi nevi Diablo oyununda gibi yukarı aşağı sağa sola koşuşturmak, ikinci kattaki b bloktan girip bsu sefer becerdim Adidas mağazasına geldim derken kendinizi yangın merdiveninin ortasında bulmak, dimdik merdivenlerinden kanyonlara bakıyormuş hissini yaşayıp arasıra yuvarlanmak, Araplar, Pakistanlılar, Mısırlılar, Lübnanlar, Faslılar ve cavır cavır konuşup beyninizi miken çocuklarıyla çok-uluslu multi-etnik ortamlarda ben dünya vatandaşıyım demek isterseniz (bkz: Cevahir) (kesinlikle tavsiye edilmez).
Avm'ler müze oldu da bizim mi haberimiz yok?
edit: gezmek için değil de, alışveriş yapmak için veya resturant'da, cafe'de oturmak için, sinema'ya gitmek için uygun olanlar;
(bkz: istinye park)
(bkz: kanyon)
(bkz: akmerkez)
(bkz: ataköy plus)
bu avmler yüzünden pazarlar, çarşılar unutuldu. ben karşıyım arkadaş gitcen çarşıya yapcan pazarlığını satıcı - müşteri diyalogları gibisi var mı? pazara da gitcen örn: bizim burdaki perşembe pazarı.