türklerin çok hassas olduğu konudur. nitekim yunanlar istanbul'u işgal ettiniz dediğinde türkler gereksiz yere kızar; fakat bu serzeniş mantıksızdır. neden ? türkler açısından bu topraklar fethedilmiştir; diğer bütün uluslar açısından işgal edilmiştir. nitekim fetih kavramı islamiyetin getirdiği bir kavramdır, ki müslüman uluslar bile istanbul'un işgal edildiğini söyler.
örnek vermek gerekirse yunanların makedonya'yı, italyanların sardunya'yı, ingilizlerin irlanda'yı alması da kendileri açısından ''almak''tır, bizler açısından ve diğer herkes açısından işgaldir.
bu konuda hassas olmaya gerek yok yani. yunanlar kendi açılarından çok haklılar ve işgal olduğuna inanıyorlar, ki o açıdan ve objektif bakıldığında öyledir. evet, çoğu ulus işgalcidir.
bunun yanında osmanlı'ya ne kadar olumlu yansıdıysa bir o kadar da olumsuz yansımıştır bu olay. nitekim avrupa'nın gelişmesine reform ve rönesans'ın temellerinin atılmasına sebebiyet vermiştir. bu açıdan bir anlamda da osmanlı'nın sonunu hazırlamıştır.
1951 yapımı siyah beyaz türk filmi. yönetmen ve senaryo aydın arakon, yapımcı nazif duru ve murat köseoğlu, müzik nedim otyam. oyuncu kadrosu sami ayanoğlu, reşit gürzap, müfit kiper, cahit irgat, atıf avcı, kemal ergüvenç, turan seyfioğlu, nubar terziyan, vedat örfi bengü, türkan can, filiz tekin, neşet berküren, faruk savun, süheyl eğriboz, ercüment behzat lav, kemal tözem, vedat karaokçu, eşref vural, cem salur bulunmakta.
şşş fatih be istanbulu fethedmendeki sebeb cihad dimi birader, peki niye cihadın usüllerine uymadın niye askerlere ganimet vermedin, niye kendine ben artık roma imparatorluğunun padişahıyım dedin osmanlı yetmedimi canım sana ne ayak birader kendi egoların vardı onlarımı tatmin ettin.
Haliç'e çekilen zinciri yok etmek tabiki akıllara gelmiş bir şeydir. Fakat zincire müdahale olacağını tahmin eden bizans, zinciri harika bir pusu ile güvence altına almıştır. Zinciri yakmak için gemi yaklaşırsa anında bertaraf edilebilirdi. Bunun için gemiler karadan yürütüldü. Yürütülen gemiler öyle devasa gemiler değildi. Osmanlı zamanında kullanılar kadırga tarzı tekneydi. Büyük küçük birçok boyutu olan bu kadırgaların en küçüğü yürütüldü. Aynı zamanda bu yaşanan olay bizans surlarından görülmüştür. Fakat gemiler o kadar hızlı bir şekilde suya indirilidiği için yeterli tedbiri alamadan kendilerini savaşın içinde bulmuşlardır. Bu olay böyledir.
Türk tarihi açısından şanlı bir olay ve şu an bu güzel şehirde yaşayabilmemizin nedeni fakat bu tarihi olay pek çok safsata ve hikayeyle anlatılıyor tarihimizde, tabi yunan tarihindede aynı safsatalar var örneğin ayasofyadan ışık çıkmış heryer zifiri sis olmuş, bir melek gelmiş imparatoru uçurmuş, tekrar şehir elegeçirilince rahipler tekrar görünecekmiş falan filan. Benim anlayışıma göre Türk toprakları arasında çük gibi kalmış olan istanbul tarihçilere göre 80000 -300000 arasında asker sayısı olan Türk ordusu tarafından çepeçevre sarılmıştı ve şehri savunan 7000 askerin surlarda açılacak bir gedik karşısında hiç bir şansları yoktu. John Julius Norwich ve Alexander Vasiliev gibi tarihçilere göre şehir fethedildikten sonra katliam yağma tecavüz gırla gitti, venedikli cerrah Nicolo Barbaro da şehirde büyük bir katliamın olduğunu yazdı. ingiliz tarihçi David Nicolle şehir halkının latin işgalindekinden daha iyi düzeyde muamele edildiğini yazdı. Tüm tarihçilere göre Ayasofya gibi önemli yerler hariç şehrin 3 gün boyunca yağma edilmesine izinverildi, şehir halkının büyük kısmıda ayasofyaya sığındı. 3 gün sonra Fatih orduları surların dışına çıkarttı . istanbulun 1200 lü yıllardaki nüfusu 500000 iken 1453 de şehir nüfusu 30000 e kadar düşmüştü, bunun nedenide Türklerin şehri fethedeceği belli oldukça insanların şehirden kaçmasıydı. Birde hadis var bu istanbulun fethi ile ilgili , kafamı kurcalayan olay eğer bu hadis sahih ise istanbulun fethinde osmanlıya katılmış binlerce sırp askerinin durumu nedir.
bir çağ kapatılıp yeni bir çağ açılmıştır, sanırım önemi buradan gayet net anlaşılmaktadır.
not: türk tarihinde istanbul iki kere elde edilmiştir, birincisi istanbul'un fethidir
ikincisi ise atatürk tarafından işgalden kurtarılmasıdır, (bkz: 6 ekim istanbul'un kurtuluşu).
ikisi birbirinden farklı ve son derece önemli olaylardır, kıyaslamak anlamsızdır.
1453 te gerçekleşen türklerin istanbulu yurt edinmeye başladığı tarih..
fatih sultan mehmedin başarısı ve bizansın o tarihlerde yok denecek kadar zayıflaması ve az askerinin olması sayesinde kazanılmış bir zaferdir
evet istanbul 557 yıldır bizde 558 olmayada şunun şurasında ne kaldı ..
Bir savaşta insan sadece kendi teknolojisinin durumunu değil, rakibinin de hangi yeni teknolojileri karşısına çıkarabileceğini hesaplamalıdır.
Konstantinopol şehri yedi yüzyıldan daha uzun bir süre islam dünyasının saldırısına uğramıştır. Önce 7. ve 9. yüzyıllar arasında Araplar, sonra da 12. yüzyılda bölgeye gelen Türkler. Şehri kurtaran o gün için ileri teknoloji sayılabilecek Rum Ateşiydi. Neft ve ziftten oluşan bir karşımdı bu. O günün napalm bombası diyebileceğimiz formülü saklı olan bu gizli madde gemilere yükleniyor ve bronz bir toptan ateşleniyordu.
Elli metreden daha geniş bir alan içerisinde tahtadan yapılmış hiçbir gemi yaklaşamıyordu. Buna benzer alev atan mancınıklar da kale duvarlarında sabit bir biçimde duruyorlardı. Böylece yedi yüzyıl boyunca şehir saldırılara göğüs gerebilmişti. imparatorluğun geri kalanı parça parça elden çıktıysa bile şehir Bizans'ın elindeydi.
15. yüzyıl başlarında Roma imparatorluğu'ndan geriye kalan bu şehir ve birkaç küçük Ege adaşıydı. 1451'de daha sonra "Fatih" unvanını alan II. Mehmet tahta geçti ve yedi yüzyıllık amacı gerçekleştireceğine ant içti. Güçlü Konstantinopol şehri Osmanlı kılıcına boyun eğecekti. Mehmet, kenti alma konusunda parlak fikirlerle gelen herkesin Hıristiyan, Müslüman ya da Musevi olmasını önemsemeksizin ödüllendirileceği haberini her yere saldı.
Top yapımındaki yeniliklerin yaygınlaşması henüz birkaç nesillik bir olaydı. Önceki toplar küçüktü, yararsızdı ve hedefi tutturamıyordu. Ancak kısa bir mesafe içinde isabet sağlayabiliyorlardı. Barut zamansız patlayabilirdi, tehlikeliydi ve içindeki kömür, sülfür gibi maddeler nakliye sırasında ayrılıyordu. Bunları bir arada tutmak için geliştirilen teknikler henüz piyasada değildi.
Dolayısıyla bu yeni silah sistemi çok ses çıkaran bir oyuncaktan daha fazlası gibi gözükmüyordu. Aslında Wright Kardeşlerin yaptığı ilk uçak da tehlikeli bir uçurtmaydı ancak arkasından gelen Messerschmitt ve Spitfire'lar çok şeyi değiştirdi.
Macaristan hükümdarı Urban toplara bayılırdı. Barutun zamansız patlaması ve isabet sorunlarına bir çare bulmayı başardı. Eğer topların boyutu ve güçleri artırılırsa doğru yere isabet etmesinin çok önemi kalmayacaktı. Devasa büyüklükteki top mermisi nereye düşerse düşsün büyük bir alana zarar verecekti. Hayallerindeki silah tam bir canavardı, bir tondan daha ağır ve 120 cm. çapındaki bir top mermisini atabilecek bir top. Bu süper topu destekleyecek 90 cm. çaplı mermi atabilen küçük toplar, küçük taşlarla yüklü mancınıklar kuşatılmış bir şehirden gelebilecek her türlü saldırıya karşı bu büyük topu da koruyabilirdi.
Bu silahların imal edilmesinin büyük bir paraya mal olacağını söylemeye gerek yok. Süper silah beraberinde büyük bir asker gücü ve yüzlerce ton barut gerektirecekti.
Urban bu silahın zafer kazandıracağını biliyordu ve iyi bir silah tüccarı gibi bu fikri satmak için dolaşmaya başladı. Akla ilk gelen müşteri adayı tabii ki Konstantinopol'dü. II. Mehmet'in orduları Çanakkale Boğazının doğu tarafında toplanıyordu ve Osmanlı Türkleri Bizans'a karşı kutsal bir savaş ilan etmişti. Urban'ın teklifini ilk olarak imparator XI. Konstantin'e götürülmesinde mutlaka az da olsa din ve ırk birliğinin etkisi vardı.
Hazırladığı süper silahların planlarını göstererek buna sahip olacak herhangi bir şehrin tüm saldırıları kolayca püskürtebileceğini anlattı. Bu güçlü silahtan atılacak bir mermi, yüzlerce saldırganı öldürebilir ya da bir gemiyi batırabilirdi. Düşman karşılarına aynı büyüklükteki silahlarla çıksa bile onları daha kullanamadan etkisiz hale getirilebilirdi.
Ancak Urban reddedildi. Danışmanlar denenmemiş silahlara para harcamaktansa o parayla biraz daha kiralık asker tutulabileceğine karar verdi. Herhalde Bizans, Urban'ın bir silah tüccarı olduğunu ve bir dahaki durağının Boğazın öte yakası olacağını düşünememişti. II. Mehmet teklifi hemen kabul etti ve Urban'la bu silahları hazırlaması için anlaştı.
Bir yıl sonra Mehmet'in ordusu şehri kuşattı. Kuşatmanın kaderini Urban'ın dev topları belirledi. Silahlar Bizanslıların Rum Ateşlerinin menzili dışına yerleştirildi. Ayrıca bu silahların yapılması için harcanabilecek parayla tutulan askerlerin oklarından da uzaktı.
Surlar yıkıldı, Türkler içeri girdi ve XI. Konstantin öldürüldü. Urban'ın silahlarını reddeden danışmanların da Konstantin ile birlikte öldüğünü düşünmek isteyebilirsiniz ancak bu tür bir adalet nadiren gerçekleşir.
Urban'ın silahları Türklere satma fikri uzun vadede yanlış bir karar olabilirdi. istanbul artık Türklerin önünde bir engel değildi, dahası Osmanlı imparatorluğu'nun başkenti olmuştu. Bu da tüm Güneydoğu Avrupa'nın savaş alanı haline gelmesi demekti. Dahası Türkler Viyana'ya kadar uzanacak ve Urban'ın kendi ülkesi bir savaş alanına dönecekti. Malını satıp para kazanma tutkusu Macaristan'ın bugün bile korkulu rüyası olan, beş yüz yıllık bir çatışmaya neden olmuştu.