Bir alevi deyişi olan zahit bizi tan eyleme sarkisi esliginde istanbul'u ruslarin elinden kibris'i ingilizlere vererek kurtaran aptulhamitli ve menderezli 565. Yil reklamıyla beyin yakmiş tarihsel vaka.
istanbul alındıktan sonra fatih bundan ders çıkarıp bizanstan kalan surların zayıflıklarını gördüğü için gözcülük yapılması için 3 kule daha ekleterek yedikuleyi yaptırmıştır.
Elbette o konuda başarısız kaldığımız için, hatırlamak istemediğimizden... Budapeşte'nin, Belgrad'ın, Bükreş'in, Atina'nın, Sofya'nın, Kahire'nin, Kudüs'ün, Şam'ın, Bağdat'ın, Mekke'nin, Medine'nin elden gidişini her sene anmaya kalksak işi gücü bırakıp "profesyonel ıskatçı" yazılmamız gerekecek değil mi lan ampul beyinliler?
evet ben saçma sapan ritüellerden hoşlanmıyorum ama şu fetih konusunda at izini it izinden ayırmak istiyorum;
Bir kere, istanbul'un fethini "biz" kutlamıyoruz, yani ben ve benim gibiler; küçük bir zümre kutluyor. Bu da dinci kesim. Dinci kesimin içinde de işi gücü olmayan küçük bir grup. Herkes namazında tesbihinde, bununla mı uğraşacak?
Ama o küçük grup, kendi kendine "Yunan da Selanik'in fethini kutlasa hoşumuza gider mi?" sorusunu sormuyor. Çünkü biz daima haklıyız. Biz fethederiz, kimse karışamaz.
Herif kendi dininden vazgeçip bizimkine gelince (Aleyk-ül islam!) el üstünde tutacaksın, bizimki başka dine geçerse öldüreceksin, öyle mi? Sonra da Avrupa'ya bok atıp "siz asıl kendinize bakın" diyeceksin...
Eloğlu Osmanlı imparatorluğu'na karşı bağımsızlığını kazanmak için ayaklanınca "Sırp isyanı, Mora isyanı, Arnavut isyanı" olur, biz yaparsak "istiklal harbi". Sonra da "tarihte ilk kurtuluş savaşını verdik" deyince yüzümüze tuhaf tuhaf bakarlar, niçin baktıklarını anlayamayız.
Acaba, beş yüz altmış dört yıldır Osmanlı-Türk damgasını asla silinemez şekilde vurduğumuz şehrin günün birinde bir kere daha elimizden gitmesinden mi korkuyoruz da, her sene bu fetih meselesini dönüp dönüp hatırlamaya ve özgüvenimizi yeniden doğrultmaya çalışıyoruz?
Yani gerçekten aklınız alıyor mu günün birinde Ayasofya'da yeniden çan çalabileceklerini, Süleymaniye'yi domuz ahırı yapabileceklerini falan? Her şeyden önce UNESCO izin vermez. Aklınız alıyor mu, kelaynak kuşu gibi kalmış bin beş yüz kadar Rum'un, bir milyon şehirli ve on dört milyon lumpen Türk'ü buradan sürüp çıkarabileceğini?
Hayır. Yunan ordusu gelse tükürükle boğarız. Ama gene de, "Ulubatlı Hasan donuna soyunmuş" bir arkadaşın surlar üzerinde okları hababam yemesi ve Hintli sömürge neferi Gungadin gibi düşüp düşüp kalkması şeklinde icra edilen müsamere hoşumuza gidiyor.
Çünkü bu arada çaktırmadan "üç hilalli bayrak" falan da açıyoruz (ama zemini kırmızı değil yeşil), yüreğimizi soğutuyoruz.
mesela önümüzdeki hafta sonu 29 ekim kutlamaları olacak, muhtemelen envai şebeklikler eşliğinde, bir tiyatrocuyu Atatürk kılığına sokup Şişli'den Dolmabahçe'ye götürmelerine götürecekler. ne diyeyim yani, buna mı kızayım, sinirleneyim?
o değil de ben bu entryi "milliyetçi ve muhafazakar" kesimi azıcık gıdıklayayım diye yazmaya başlamıştım, pek öyle olmadı. aykırılık yada çıkıntılık ile de hiç bir alakası yok. ben sadece bu memleketin sağcısından da solcusundan da, her türlü fraksiyonundan da bezdim arkadaş!
Fakat siz bana bakmayınız, her türlü ritüelinizi çeşitli maymunluklarla beraber sergileyiniz. sergilemezseniz yavşaksınız!
gerçekte ortaçağ'ın bitip yeniçağ'ın başlaması istanbul'un fethi ile italya ve diğer avrupa ülkelerine giden bizans uleması ile başlar. bu yüzden fetih yeniçağ'ın başlangıcı kabul edilir. asıl çağ değiştiren olay, avrupa'ya giden bilim adamlarının orada rönesans ve reform hareketlerini başlatmasıdır.
yoksa 29 mayıs günü fetih tamamlanınca fatih sultan mehmet 'dünyaya haber salın artık yeniçağ'a geçtik' filan dememiştir.
Öyle veya böyle güzel bir şehir miras kaldı bize. Onu koruyup kollamak yerine, heryere çöp atan, tükürüğünü eksik etmeyen, çekirdeğin kabuğunu umarsızca etrafa saçan bir millet olduk çıktık. Bildiğin içine zıçtık güzel şehrin. Bizden sonrakilere bırakacak hiçbirşeyimiz kalmadı. Yozlaştık ve insanlıktan yeterince uzaklaştık vesselam...
Gerçekte ortaçağ'ın bitip yeniçağ'ın başlaması istanbul'un fethi ile italya ve diğer avrupa ülkelerine giden bizans uleması ile başlar. Bu yüzden fetih yeniçağ'ın başlangıcı kabul edilir. Asıl çağ değiştiren olay, avrupa'ya giden bilim adamlarının orada rönesans ve reform hareketlerini başlatmasıdır.
Yoksa 29 mayıs günü fetih tamamlanınca fatih sultan mehmet 'dünyaya haber salın artık yeniçağ'a geçtik' filan dememiştir.
keşke fethedilmeseydi. keşke istanbul, konstantinopolis olarak edirnekapı-haliç arasında kalsaydı. kalsaydı da fatih'in emanet ettiği canım istanbul rantlarla, gökdelenler ile bu rezil hale gelmeseydi.
Pasifik çevresinde gerçekleşen büyük bir volkanik patlamanın istanbul'un fethinde önemli rol oynadığı gibi bir iddia var.
Kevin Pang: “Kuwae Adası’nın havaya uçmasıyla atmosferde saçılan toz ve gaz güneş ışınlarının bir kısmının yeryüzüne ulaşmasını engelleyip ve şafak inanılmaz kızıllıkta bir renge bürünmüştür. Bu kızıl ışık çok önemli bir manevi simge olan Ayasofya’ ya yansıyınca, “ Ayasofya yanıyor” algısı oluşturmuştur”.
“Ayasofya yanıyor” algısı, Fatih’in toplarının gümbürtüsüyle bir araya gelince, Bizans askerlerinde moral kalmıyor. 29 Mayıs 1453 de istanbul fethediliyor.
Ah yaşadığım şehir istanbul ! Seni ne kadar bir beton yığını halime getirseler de, her ne kadar semtlerinde nerden geldiği belli olmayan kültürsüz insanlar geziyorsa da kendimi seni sevmekten alıkoyamıyorum. Boğazdan her karşıya bakışım sana yeniden aşık olmamı sağlıyor. Bazen trafiğine küfretsem de, hatta bazen böyle şehir mi olur Anadolu'ya gitmek istiyorum ben desem de Beyoğlu sokaklarında attığım tek adım sana olan öfkemi bir saniyede dindiriyor. Ve martıları kıskanıyorum seni göklerden uzun uzun seyredebildikleri için.
Bana bu duyguları yaşatan Fatih'e sonsuz minnet duymamı sağlayan olay.