artık ara sokaklarında dahi trafik olan, ormanlarının yok olmaya yüz tuttuğu her yerin dağdan inme kekolarla dolduğu, yan kesicinin fordçunun uğursuzun eksik olmadığı buna rağmen hergün binlerce insanın akın etmeye devam ettiği, bir zamanlar dünyanın en güzel şehri, günümüzün fabrikalarla ve döl israflarıyla dolmuş sikimsonik bir kasabası olan konstantinapolis'in içine düştüğü hal.
zamanında taşı toprağı altındır hadi ya bismillah diyerek gelenlerin hepsinin çocuklarına dahi araba almalarından sonra başedilemez bir trafik sorunu olan güzelim istanbulumuzun düştüğü halin basitçe özetidir. eskiden sahilden kaçalım, e-5 açıktır gibi laflar sarfederek birbirimizi oyalaya oyalaya buralara kadar gelmişizdir ve sonumuzda kötüdür. metrobüsü, otobüsü, tramwayı, taksisi, insanı.. herbişeyinin çivisi çıkmıştır.
çözümse basit koca bi kepçe ile 5-6 milyon insanı alıp başka bi yere nakletmektir.
ıstanbulun eskı halının kalmadığı dağdan glenın mağaradan cıkanın bel bağladığı bır yer olduğu durumudur. kaybetmememız gereken en ıyı şehrıde kaybetmışızdır evet. karmaşanın ınsan karışıklığının şiddetin pisliğin dolu olduğu bır kent olmuştur. artık eyvallah demek gerekır nasip.
muazzam şehir planlamasının yanı sıra, yoğun nüfusun bir getirisi olarak ortaya çıkan trafik çilesi ve bunların hiçbiri yetmiyormuş gibi başımıza peyda edilen suriyeli mültecilerle meydana gelen durumdur.