Hele ki özel halk otobüsü denen illet mesela. Kim abi bunlar? Kim seçiyor bunların şoförlerini? Kim bu magandalar? Iett'nin hiç söz hakkı yok mu bunlar üzerinde? Ben bu konuyu çok merak ediyorum özellikle.
istanbul'da yaşayan arkadaşlar, eğer bir durakta beklerken, metro, metrobüs vs. geldiğinde inenlere yer vermeyip kendinizi içeri atmaya zorluyorsanız ve eğer bir gün denk gelirsek acayip söverim size haberiniz olsun.
Zincirlikuyu Metrobüs durağında içeriye girmeye çalışırken arkadan itip de istemeden başka insanlara temas etmeme neden olan yavşaklara da apayrı sövüyorum haberiniz olsun.
istanbul’da yaşıyorsan, toplu taşıma bir ulaşım aracı değil, bir karakter gelişim süreci bana göre.
1. Hafta Umut ve Navigasyon
ilk gün metrobüse bindim. Kapı açıldı, insanlar içeri girdi ama ben giremedim. Çünkü fizik kuralları izin vermedi. Ayakta kalanlar değil, ayakta duranlar vardı. Google Maps bana “34AS” dedi. Ama 34AS, bir otobüs değil, bir yaşam biçimiymiş. ilk hafta boyunca her durakta “Acaba burası mı?” diye panik yaşadım. Çünkü tabelalar, sadece yerli halkın çözdüğü bir şifre gibi.
2. Hafta Kabullenme ve Mikro Travmalar
Otobüs şoförleriyle göz teması kurmamayı öğrendim. Çünkü göz göze gelirsen, “durakta ineceğim” demek zorunda kalıyorsun. Bir gün minibüste “Arkaya doğru ilerleyelim” dendi. Arkaya ilerledim, ama minibüsün arkası yoktu. Bir başka gün, tramvayda biri bana “Sen de mi Marmaray?” dedi. Ne demek istediğini hala bilmiyorum.
3. Hafta Felsefi Sorgulamalar
Bir sabah otobüs gelmedi. 45 dakika bekledim. Sonra geldi. Ama durmadı. O an düşündüm: “Gerçekten var olan bir şey, durmuyorsa, var mıdır?” Bir başka gün, metrobüste biri bana “Seninle aynı durakta iniyoruz” dedi. Bu bir flört müydü, yoksa bir tehdit mi?
4. Hafta Stockholm Sendromu
Artık otobüsün fren sesinden hangi marka olduğunu anlayabiliyordum. Minibüslerde para uzatmak bir refleks haline geldi. Bir gün markette de “Şunu arkaya uzatır mısınız?” dedim. Son gün, dolmuşta şoför bana “Sen hep bu saatte mi biniyorsun?” dedi. Gözlerim doldu. Tanınmak, istanbul’da bir lüks.
Sonuç: 1 ay sonunda hayatta kaldım. Ama artık başka biriyim. Toplu taşıma bana sabrı, stratejiyi ve koltuk kapma refleksini öğretti.