devlet taklidi yapan işgalci kampıdır. dünyaya vahşet, gerilim ve terör saçmasıyla ünlüdür. kendi içine kapalı, dış dünyaya güveni olmayan varlıklı bir toplumdan meydana gelmiş bir oluşumdur. Allah onları kendileri gibilerinden korusun cümlesi, kendileri için söylenebilecek en hayırlı temennidir.
barış ve istikrarla arasında haza 180 derece fark olan devlet. nihat genç'in ifadesiyle: "zalim kral olsa; arada bir huzur verir, nefes aldırır. oysa israil, 60 yıllık tarihinde bir gün huzur vermemiştir. hergün kan, hergün gözyaşı." barış nere, israil nere?
kahpeligin bile şerefi oldugunu hatırlatan ülke, bu kahpeliktende öte bir ülke, bebeklerin kendilerine füze attıgını iddia eden ülke bu. ismail heniye görünce sahabe görmüşüm gibi hissediyorum, sizin sonunuzun elinde oldugu bir kaç kişiden bir tanesidir kendisi, suikast yapamıyorsunuz eskisi gibi neden, hizbullah ananızı beller diye mi?
terörist ülke. insanın kanını donduran, insanlığından utandıran ülke. yaptığı aleni soykırımı bütün dünyanın gözü önünde devam ettiren ve hatta devam ettirecek ülke. nerdesiniz ey özür dileyen aydınlarımız nerdesiniz? iki çift laf ettiniz mi bebeğiyle oynarken tepesine düşen bombayla can veren dört yaşındaki kız çocuğu üstüne? bu ne iki yüzlülüktür be sözlük? nerde şu insan hakları havarisi ülkeler? yaşam hakkı en kutsal hak değil miydi? ne oldu?
israilini bilinçaltını yorumlayan müthiş yazının başlığıdır.ali bulaç tarafından kaleme alınmıştır
-----
israil!
1,5 milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze 18 aydır abluka altında. Hakikatte Nazilerinkini geride bırakan bir temerküz kampı söz konusu. Altyapı tahrip edilmiş, elektrik yok, ilaç ve gıda maddelerinin girişi yasak. Temiz su sıkıntısı had safhada.
Bugüne kadar işgal edilmiş topraklar dışında eylem yapmamış, israillilerden başka hiç kimsenin kılına dokunmamış olan Hamas, 6 aydır susuyordu. israil kaale bile almadı. Barack Obama'nın seçilmiş olması ve yeni yönetimin önümüzdeki dönemde Pakistan-Afganistan bölgesini öncelikli ilgi alanı ilan etmiş olması bazılarını belli belirsiz bir umuda sürüklemiş olabilir. Türkiye'nin de inisiyatif almasıyla belki bir barış olabilirdi. Türkiye, Suriye buna hazırdı. Başbakan Erdoğan haklı olarak "Bu saldırı bize karşı da bir saygısızlık" diyor.
israil'in ne yapmaya çalıştığını doğru anlamak lazım. Bilinmesi gereken ilk şey şu: israil hiçbir söz ve eyleminde samimi değil. Zahiri ile zamiri birbirini tutmuyor. Sebebi basit: israil barış istemiyor. Tuhaf gelebilir, israil'i korkutan en büyük etken, barış ihtimalinin belirmesi, barışa zorlanması. Barış demek israil'in kendi asli toprakları üzerinde yüzde 22'lik bölümde dahi Filistinlilerin varlığını tanıması; yayılma stratejilerinden vazgeçmesi demektir. Dışa yaydığı etkili propagandaya rağmen, Siyonist israillilerin bilinç altında "Halksız toprak, topraksız ulus" fikri yatar. Onlara göre Filistin toprakları üzerinde yaşayan bir halk yok, Filistinliler halk filan değil, insan bile değiller. Varlık zincirinde cansızlar, bitkiler, hayvanlar, insanlar, israiloğulları ve Tanrı var. israiloğulları Tanrı ile insanlar arasında bir halkayı teşkil ederler. Filistinliler, Vadedilmiş Topraklar üzerinde pürüz çıkaran yaratıklar hükmünde, diğer halklarla aynı varlık mertebesinde oldukları bile şüpheli.
israil, Tanrı'nın yeryüzündeki emri, arzusu ve yürüyüşüdür. (Ne kadar da Hegelyen ya da Hegel ne kadar Yahudice düşünmüş!) israil, Tanrı'yla beraber yürür. Rav Yitshak'a kulak verelim: "Tora öncelikle bir kanun kitabıdır. O zaman kitaba Roş Hadeş-Yeni Ay emrinin verilişinin anlatımıyla başlamak gerekir. Çünkü bu Yahudilerin bir millet olarak aldığı ilk emirdir. Ancak bu şekilde olmamış ve Tora öncelikle Yaratılış'ın anlatımını seçmiştir. Bunun sebebi Tanrı'nın tüm evrenin Yaratıcısı ve tek Hakimi olduğunu herkesin bilmesini sağlamaktır: (Tanrı) Halkına yaptığı işlerdeki kuvveti anlattı- onlara milletlerin topraklarını vermek için. (Teilim 111:6) Diğer milletler, Kenan Ülkesinde yaşayan yedi milletin topraklarını ele geçirecek olan Beni israil'i eşkıyalıkla suçladığı takdirde, Beni israil onlara: 'Tüm evren Tanrı'ya aittir. Evreni O yaratmıştır ve onu, kimi uygun görürse ona verir. Başlangıçta bu toprakları diğer halklara vermek nasıl O'nun isteği idiyse, şimdi onlardan alıp bize vermek de yine O'nun isteğidir' şeklinde cevap verecektir." (Tora ve Aftara, l. Kitap, Bereşit,1; 1. Yaratılış; ilk Gün, s. 3)
Bu teolojik arka plana göre dünyevi politik ve askerî strateji belirleyen bir devletten asla barış çıkmaz. Nil'den Fırat'a kadarki topraklar üzerinde milletlerin toprakları da bu şekilde ellerinden alınacaktır. Çünkü Tanrı evrenin Yaratıcısı ve tek Hakimi'dir, evren O'nundur, bu toprakları seçilmiş kavme, israiloğulları'na vermiştir. israil'in tanrısı bu! Veren de O, alan da O!
-fakir fukara araplar, sefil şerefsiz filistinliler haklı olamaz namık anlıyor musun beni.
+peki her türlü tekniğin olduğu, paranın bok gibi aktığı, kişi başına üç bilgisayar düşen israil?
-anamı siksin gıkımı çıkarmam.
bu zihniyete sahip sempatizanları vardır malesef. zihniyetinize ve parası olanı haklı gören anlayışınıza tüküreyim.
populasyonu birbirine ne pahasına olursa olsun kenetlenmiş bir avuç insandan oluşan ve etrafını çevreleyen 250 milyonluk arap toplumunun her defasında ağzına sıçan, hiçbir şekilde vatandaşının kanını yerde koymayan gıpta edilesi devlet...
kutsal saydıkları cumartesi günü hiçbir iş yapılmamasını isteyen musevilik dinine tabidirler. hatta apartmanlarındaki asansörlerine cumartesi günleri düğmeye basıp iş yapmamaları için akıllı otomatik sistem kurdurturlar. ama aynı millet yine bir cumartesi günü 350 den fazla sivil masumu öldürecek ve 1500 e yakın insanı yaralıyacak bombaları, füzeleri ateşlemek için düğmeye basmaktan çekinmezler.
yani "söz konusu vahşet ve katliamsa gerisi teferruattır" onlar için.