isteyen istedigini soyleyebilir ama ulkemizi savasa sokmaya calısan bazı kesimler var turkiyenin askeri gucu ortada natonun en guclulerındeniz sorun bu degil ama ortada amerika faktoru var amerika orta doguda biraz daha kendine baglı bir ulke istiyor israilin istikrarsız davranısları amerikayı afganistan ve ırakdakiki zor duruma isralinde davranısları eklenmesiyle ustune bide iranın nukler tehlikesiyle bunun ustune kuzey korede amerikanın ıslerı iyice zor duruma sokuyor ama bu yuzden amerika yeni 1 numaralı yardımcısını aramaktan geciyor sonucları bizim icin cok agır olucak bir donemden geciyoruz anti semitizmin ulkemizde fırlamasıyla bı anlık alevle olusucaklardan dolayı bu donemin onemini cok farklıdır tabi bide bunun 3. dunya savasına fırlama olasılıgıda ortadadır.
--spoiler--
madde 1. gazze israil toprağı değildir. yani girişi ablukaya alamazsınız, kimin gireceğine karışamazsınız.
madde 2. olay uluslararası sularda gerçekleşmiştir. uluslararası sularda sadece ve sadece deniz haydutluğu ve köle ticareti yapılıyor ise sivil bir gemiye askeri müdahele yapılabilir ki onda bile silahlı bir karşılık
vermezse gemi... ateş açamazsınız.
madde 3. saldırıya uğrayan gemi türkiye tabiyetinde olduğu için hukuki olarak israilin hatay'a saldırmasından zerre farkı yoktur. ve savaş sebebidir.
madde 4. saldırıya uğrayan gemide türk vatandaşları olduğu için türkiye gemideki vatandaşlarını korumak, zarar gören vatandaşlarının zararlarını karşılamakla yükümlüdür. ayrıca zarara yol açan israil'e zararla
karşılık verme hakkına sahiptir.
madde 5. türkiye hukuki olarak bu operasyonu fiili bir savaş ilanı sayma hakkını saklı tutar ve savaş
ilanı olarak kabul ederse yapacağı müdahaleler meşru müdafaa kapsamına girer ve bm 51. maddesi gereği hiçbir devlet saldırgan taraf olan israil'e yardım edemeyeceği gibi türkiye'ye yardım etme sorumluluğu altına girer.
--spoiler--
iş bu, israil hem orantısız güç kullanarak, hem de kara sularında olmayan sivil gemiye silahla saldırarak uluslararası hukuku ihlal etmiştir. Buna rağmen, kendilerini haklı görmeleri anlaşılır değildir. Bu onların tarihine değil, tüm insanlık tarihine geçen kara bir leke olarak kalıcaktır. Nasıl ki, her 27 Mayıs ta darbeyi kurcalıyorsak, ve bugün o sahneden bir çok kişi hayatta değilse, aynı şekilde biz öldükten sonra bile bu olay konuşulacaktır. Belki, bile bile provokasyon amaçlı o gemiler gitmiş olsa da, yapılan şeyin haklı bulunacak bir tarafı yoktur. Yapılacak şey tabiki savaş değildir. Uzun vade de israil i dışlamak ve hatta yalnızlaştırmaktır. BM den çıkacak karara hiç güvenmiyorum. Balkanlarda binlerce müslüman kurşuna dizilirken de toplanmışlardı. Belki bi kınama alırlar ama sonra hepsi geçer. Verilecek tepki, israil e bu olayı unutturmayacak en etkili türden olmalıdır.
israilin gazzeye yardım konvoyuna saldırısı sonrası kamera karşısına geçen başbakan vekili bülent arınç açık konuştu: hiç kimse bizden bu olay sebebiyle israil'e savaş ilan etmemizi beklemesin. böyle birşey olmaz. mümkün de değil, doğru da değil.
one minute ile yapılana davosda drama dediğimiz için başbakan vekilinin bu açıklaması bizi şaşırtmadı. hele de 4 temmuz 2003 günü askerlerimizin başına çuval geçirildiğinde benzer açıklamaların yapıldığını anımsadığımızda, arınçın söylemi gayet normal geldi. o dönemde de hükümet, kamuoyunun nota beklentisine ne notası, müzik notası mı yanıtı vermişti!
arınçın açıklamasına katılmamamızdan kuşkusuz israile savaş açalım düşüncesi içinde olduğumuz anlaşılmasın. anlatmaya çalıştığımız şey şu
silah destekli poltika ihtiyacı
ordu neden vardır? elbette vatanı korumak ve kollamak için. ama gerektiğinde de politikanızı silahla desteklemek için. şimdi durduk yere savaş ilan etmeyeceğiz diyerek politikanızı silahla desteklememiş oldunuz. daha doğrusu, israilin hareket alanını genişlettiniz! bu açıklamaya ne gerek vardı? elbette savaş ilan etmeyin ama savaş ilan etmeyeceğiz kartınızı da peşinen masaya açmayın!
gerçi arınçın başbakan vekili olarak yaptığı kriz toplantısı da bir orduya ihtiyaç duymadığına dolaylı işaret ediyordu. nasıl mı? açalım:
arınç ergenekon sanığına akıl danıştı
israilin gazzeye yardım konvoyuna saldırısı sonrası başbakanlıkta yapılan kriz toplantısına kimler katıldı? başbakan vekili olarak arınçın başkanlık ettiği kriz toplantısına içişleri bakanı beşir atalay, genelkurmay harekat başkanı korgeneral mehmet eröz ve deniz kuvvetleri kurmay başkanı koramiral nusret güner katıldı. yani hükümet, askere akıl danışma toplantısı yapmıştı. hangi askere akıl danışıyordu hükümet? daha dün ergenekon sanığı olarak sorgulanan korgeneral mehmet eröze...! yani daha dün yandaş medyanın, arınça paraf atan komutan diye suçladığı askerimiz..!
işte iktidarın mavi marmaraya düzenlenen saldırıyla karşılaştığı bir başka çıplak gerçek de buydu. her fırsatta küçük düşürmeye çalıştıkları, her fırsatta terörist muamelesi yaptıkları, her fırsatta darbeci suçlaması getirdikleri askere akıl danışma pozisyonuna düşmüşlerdi!
neyse
gelin biz israilin neden saldırdığından başlayarak bundan sonra neler olacak konusuna kadar uzanan sorulara yanıt arayalım
saldırı bekleniyor muydu?
öncelikle belirtmek gerekir ki, her ne kadar israilin yardım gemilerine saldırması, insanlık dışı ve devlet terörü de olsa, kimse için sürpriz değildi!
israil iki haftadır, bu gemileri vuracağını belirtiyor, hatta gemilere yönelik yapacağı operasyona isim bile verip dünya kamuoyuna ilan ediyordu
ancak bu tehdide rağmen herhangi bir önlem alınmadı. bu durumda ortaya iki sonuç çıkıyordu. ya bu organizasyonu yapanlar israilin blöf yaptığını sandılar, ya da saldırıyı istediler!
israilin geçmiş terörist faaliyetleri sizce de blöf seçeneğini ortadan kaldırmaz mı?
ve de şu sorular yanıtını aramıyor mu sizce?
bundan birkaç ay önce, bu gemilerin uluslararası karasularda seyir evraklarını tamamlama sürecinde çıkan problemler nasıl çözüldü? idarenin yola çıkmasını teknik olarak doğru bulmadığı bu gemiler hangi ülke üzerinden evraklandırıldı? o toplantılarda, konvoy organizatörleri için en iyi ve en kötü senaryolar nelerdi? organizasyon hangi senaryonun gerçekleşmesini bekliyordu?
yardım konvoyunun yola çıkmasından önce neden uluslararası ortamın hazırlanması için tek bir politik adım atılmadı?
israilin açıkça saldıracağını ilan ettiği, yola bile çıkmasın tehdidini savurduğu bu yardım gemisine neden 11 aylık bir bebek yolcu olarak alındı?
aslında yanıt arayan o kadar çok soru var ki..?
ama gelin biz sorulara ara verelim ve krizin perde arkasına ışık tutalım.
abd kanatları altına israil karşıtılığı
aslında olanların ne anlama geldiğini anlamamız için son 1 yılda olanları çok kısa bir şekilde anımsamamız gerekecek.
abd devleti, amerikan yüzyılı için uygulamak zorunda olduğu bop stratejisinde çuvalladı. ırakta bataklığa saplanan abd devleti, çözümü taktik değişiklikte gördü; öncelikle yıpranan bush yerine biraz müslüman, biraz zenci, biraz hüseyin olan barack obamayı beyaz saraya taşıdı. ve abd devleti şu değişiklik reçetesini obamanın eline verdi:
bopun yeni ağırlık merkezi af-pak yani afganistan-pakistan hattı olacaktır. böylece hem ırak üzerinden alınamayan uluslararası destek afganistan üzerinden daha kolay alınacak hem de ırak bataklığından şerefli çıkış yolu bulunacaktır. ancak ıraktan çıkış öncesi düzenlenmesi gereken işler vardır. öncelikle ırakın kuzeyinde inşa edilen kukla devletin yani ikinci israilin emin ellere teslim edilmesi gerekir. en emin el türkiyedir. kaldı ki, türkiye himayesinde kürdistan planı 30 yıllık maziye sahiptir!
öte yandan abdnin bush döneminde kara listeye aldığı suriye ve iran probleminin de geri adım atmadan bir parça ötelenmesi gerekmektedir. bu konuda da türkiyeye görev düşmektedir. o nedenle obama, türkiyeyi model ortak ilan etmiştir.
washington hem ortadoğuda yükselen tepkileri frenlemek hem de ankaranın elini güçlendirmek için iki yöntem belirlemiştir. abd ilk olarak düşman islam söyleminden ortak islam söylemine kaymış, ikincil olarak da ortadoğu denklemi açısından israilin ipini biraz sıkmıştır! ne de olsa ankara, ortak islam diyen ve israili geçmiş döneme göre yalnız bırakan washingtonu ortadoğuda daha iyi taşıyacaktır!
akpnin şamla kurmaya çalıştığı ittifak da, iranın uranyum takasına girmesi de bu gelişmelerin içinde okunması gereken politikalardır. erdoğanın takasa tepki gösteren obamaya şaşırması ve ama mektup vardı demesi de zaten bundandır!
tehdit israilden önce abdden gelmektedir
kuşkusuz israil, bir türk gemisine saldırmanın ve türk kanı dökmenin yanıtını almalıdır. ancak bu yanıtın ne olacağından önce ankaranın tehdidin kaynağını doğru saptaması gerekmektedir. tehdidin israilden önce abdden geldiğini görememek ya da bu gerçeği perdelemek ortadoğu halklarına yapılan en büyük düşmanlıktır. abdnin kanatları altında kalarak, israil karşıtlığı yapmanın ne filistine, ne türkiyeye ne de ortadoğuya bir yararı vardır.
BU olay israil askerlerinin bir sivil gemiye o anki kızgınlıkla yaptığı bir baskın gibi gelmiyor...
Onlarca yıldır savaşan bir ordu. Onlarca yıldır savaşan bir devlet bu kadar amatör olmaz...
Bu işte bir hesap var... Bir oyun var..
Nereden mi geldim bu noktaya?
Sabah saatlerinde yakaladığım şu soruyla:
israil Başbakanlık Sözcüsü NTV ye konuşurken çok ilginç bir cümle kullanıyor:
* Türkiye de bu gemilere demir, bıçak, silah yüklendi...
Evet aynen böyle diyor. Doğru mu bilmem. Ama bunu israil devletinin sözcüsü söylüyor. Diyelim ki, birkaç fanatik giderken yanına silah aldı...
Şimdi sorulara gelelim:
1) Bizim istihbarat gemilere binenleri neden takip etmedi. Ve bunları görmedi?
2) israil bu tehlikeli durumu madem tespit etmiş. Neden Türk makamlarına bildirmemiş?
3) israil gemide silah olduğunu bile bile neden saldırı düzenledi? Neden gemi Türkiye’den ayrılmadan uyarı yapmadı?
4) Askeri ve güvenlik konularında Türkiye ile işbirliği yapan israil bu konuda neden işbirliği yapmadı?
Bu sorular önemli...
Çünkü bu soruların cevapları bizi başka bir noktaya taşıyor...
Nükleer bir noktaya..
O noktadaki soru ise şudur:
* iran la Batı arasındaki nükleer anlaşmayı sağlayan Türkiye, israil i ne ölçüde rahatsız etmiştir?
Ya da şu tespit:
* iran ın uranyumu vermeyi kabul etmesi üzerine Türkiye şu tezi işlemeye başlamıştır:
iran BM nin nükleer kontrolüne hazır. Bölge barışı için başka ülkeler de bu kontrolü kabul etsin;
Başka ülkeden kasıt israil dir... Rahatsızlık buradadır. Türkiye nin bu tavrı israil i sıkıştırmıştır.
işte bu yüzden israil Türkiye nin imajını başka bir çerçeveye taşımayı planlamıştır...
O çerçevedeki tarif şudur:
Türkiye bölgede barış isteyen bir ülke değildir. Türkiye, iran la, Hamas la, Filistin le yani islam dünyasıyla israil e karşı blok oluşturmak isteyen bir güçtür...
Son dönemde, israil dünya basınında etki yaratabildiği kalemlerle Türkiye ile iran ı aynı çerçeveye yerleştirmeye çalışmaktadır...
islam devleti çerçevesine...
işte bu noktada israil, Türkiye den gelen yardımı Türkiye deki inançlı insanları tahrik ederek kullanmayı planlamıştır. Amaç, bir çatışma yaratarak Türkiye den radikal islam bir manzara çıkartmaktır.
Yani; insani değil, islami yardım;
israil in amacı Batı da şu propagandayı hâkim kılmaktır:
israil e karşı bir islam bloku var. Türkiye de o blokta yer almıştır.
OYUN BOZULDU
israil askerlerinin amacı gemideki Türkleri kelepçeleyip belkide başlarına çuval geçirip tutuklamak ve bu görüntüleri yayınlayarak Türkiye de radikal bir infial yaratmaktı.
Ama bunu yaparken hesaplamadığı bir şey oldu. Gemideki Türkler beklenmedik bir şekilde direndiler.
Bunun üzerine yıllardır öldürmeye ayarlandığı için, insani endişelerden kopmuş olan israil askeri, sivil Türk vatandaşlarına karşı tetiği çekiverdi...
israil ordusu 10 vatandaşımızı öldürdü... Bu, kabul edilemez bir cinayettir...
Ama bu operasyonun amacı Türkiye yi bir tuzağın içine çekmektir.
Nitekim şimdi bakıyorum. Türkiye deki protestolarda hep bir islam vurgusu var...
israil in amacı Türkiye'de,Batı düşmanı manzaralar yaratmaktır...
Dün baktım yapılan mitinglerdeki islam vurgusu, insani yardım; vurgusunun önüne geçiyor... Duygular mantığın üzerine çıkıyor.
Bu durumu Hükümet de görmüş ki; birkaç kez uyardı...,
Evet bu olay,nükleer anlaşmaya karşı hazırlanmış bir tuzaktır. Bu bir duygusallık oyunudur. Türkiye den bir radikal islam manzarası çıkartmak isteyenlerin oyunudur.
Ama israil, fanatik askerlerinin işlediği bu cinayetle kendi kazdığı kuyuya düşmüştür...
Bu yüzden dikkat diyorum...
içimizdeki acı, mantığın önüne geçmesin...
--spoiler--