"Ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata
görmedim orda çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını
yerimi yadırgadım
yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka
çılgının biri sanılmaktan sakınmaya vaktim olmadı
durmadan bir beyaz aygırla taşardım derin göllerden
bir gebe kısrakla kaçardım derin ormanlara
güneşin zekâsıyla doymak isterdim
kaba solgun kâğıtlar sunardı
şehrin insanı bana
şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin
kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin."
kitaplıktan "irtica elden gidiyor!"adlı kitabını bulduğum, vay babam zamanında ismet özel okurmuş hea dedirten, şiirlerinden birini yazmak istediğim şule yayınlarında kitapları çıkan, türkiyenin biricik entellektüeli güzel şair.
Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar
Ben ismet Özel, şair, kırk yaşında.
Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
ben yaşarken koptu tufan
ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
her şeyi gördüm içim rahat
gök yarıldı, çamura can verildi
linç edilmem için artık bütün deliller elde
kazandım nefretini fahişelerin
lanet ediyor bana bakireler de.
Sözlerim var köprüleri geçirmez
kimseyi ateşten korumaz kelimelerim
kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına
uçtum ama uçuşum
radarlarla izlendi
gayret ettim ve sövdüm
bu da geçti polis kayıtlarına.
Haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
ruhum sahte
evi Nepal'de kalmış
Slovakyalı salyangozdur ruhum
sınıfları doğrudan geçip
gerçekleri gören gençlerin gözünde.
Acaba kim bilen doğrusunu? Hatta ben
kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
sanki ne anlıyorum?
Ola ki
şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.
Telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
devlet sırrıyla birlikte insanın
sinematografik bir hayatı olabilir
o kibar çevrelerden gizli batakhanelere
yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
ve sonunda estetik bir
idam belki...
Evet, evet ruhu olmak
bütün bunları sağlayamaz insana.
Doğruysa bu yargı
bu sonuç
bu çıkarsama
neden peki her şeyi bulandırıyor
ertelenen bir konferans
geç kalkan bir otobüs?
Milli şefin treni niçin beyaz?
Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e?
Ne saçma! Ne budalaca!
Dört incil'den Yuhanna'yı
tercih edişim niye?
Ben oysa
herkes gibi
herkesin ortasında
burada, bu istasyonda, bu siyah
paltolu casusun eşliğinde
en okunaklı çehremle bekliyorum
oyundan çıkmıyorum
korkuyorum sıram geçer
biletim yanar diye
önümde bir yığın açalya
bir sürü çarkıfelek
gergin çenekli cesetleriyle
önümde binlerce çiçek
korkuyorum sıra sende
sen de başla ve bitir diyecek.
Yo, hayır
yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
söyleyin
aynada iskeletini
görmeye kadar varan kaç
kaç kişi var şunun şurasında?
Gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
Bana kötü
bana terkettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
onları verin, yakınmalarınızı
artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
ben aştım onları dediğiniz ne varsa
bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
verin bana
verin taammüden işlediğiniz suçları da.
Bakın ben, birçok tuhaf
marifetimin yanısıra
ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim
üstüme yoktur ödeme hususunda
sözün gelişi
üyesi olduğunuz dernek toplantısında
bir söyleve ne dersiniz?
Bir söylev: Büyük insanlık ideali hakkında!
Yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim
kazanana vertigolar, nostaljiler
karasevdalar çıkar.
Yapılsın adil pazarlık
yapılsın yapılacaksa
işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları
sizin geçmiş hatalarınız karşısına.
Ne yapsam
döl saçan her rüzgarın
vebası bende kalacak
varsın bende biriksin
durgun suyun sayhası
yumuşatmayı bilen ateş
öğüt sahibi toprak
nasıl olsa geri verecek
benim kılıcımı.
şair, yazar. siyasal bilgiler fakültesi'nde yarıda bıraktığı öğrenimini hacettepe üniversitesi'nde fransız dili ve edebiyatı bölümü'nde tamamladı. ikinci yeni akımının etkisindeki şiiri toplumsal sorunlara marksist yaklaşımla eğildi; sonra sanatını islamcı görüş besledi.
"toparlanın gitmiyoruz" adlı konferanslar serisi bir hayli ilginçtir.şairlik ile türk olmaklığı da tarihsel olarak önemsemektedir.önemsemek ne kelime, ikisini aynı mütalaa eder.
eskiden devrimciliği, şimdi islamcılığıyla kanayan şiirleri, kendi çöplüğünde peygamber olamayanın, bir ihbar sonucu başka çöplükte de benzeri dertten gidişine örnek şair;
kumaşı doğudan, dikişi batıdan, dinciye göre sabit-aycı külhan, devrimciye müptezel, öncesi ayyaş, sonrası ayış, arayış olan;
eski yandaşlarının sevmediği, yenilerinin güvenmediği, her şairin allahı her şaire böyle bir itici güc nasip eylesin! denilesi bu haleti ruhiyesinin (ruh durumunun) telaşıyla şiirlerinden düşen çiçeğin, hala hayatımızı yakabildiği, yangın kokan sivastaki bir düz yazısınınsa, insan yakmaya bir övgü sayıldığı rivayet edilen;
gelenekten yararlanayım derken gelenekten yaralanmış; eski mahallesinde ceplerini bilya doldurup, öteki mahallede utulmuş, yine de oturup şiir yazdığında en iyilerini yazmış, düz gittiğinde çocuklarını utandırmış, iyi şair, kötü politikacı.
" Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana Yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım Ya Rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde? "
Türkler dediğimde göndermelerim
Süprüntüleri şırfıntıları hamamoğlanlarını
Kapsadı kapsayacak
Sanıyorsan yanılırsın
Türklük şiir
Türkün eni Türkün boyu
Müslümanlığı kadar
Baksan bulacak mısın
Koskoca istanbul'da
Nef'î diye bir semt
Ama Bayram Paşa var.
Ian Dallas'ın "Gariplerin Kitabı" adlı eserini dilimize kazandıran, 70'lerde Marksist değil Sosyalist olan, 70'lerin ortasında islam ile şereflenen, 2000'lerde ise Türkçü olmayan, aslında hiç değişmeyen, kitaplarını okumayan ya da düşüncelerine vakıf olamamış kimselerce değiştiği sanılan, Hacettepe Fransız Dili ve Edebiyatı mezunu, Türk şiirinin en aykırı, en özgün, en çok sevilen, en çok nefret edilen şairi.
önemli şairin öneme değer şiirlerinden sadece birt tanesi de şöyledir:
ağzının bir kıvrımından cesaret bularak
ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım
kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar
kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak
onların yardımıyla dünyamıza acıdım.
dünya. çıplak omuzlar üzerinde duran.
herkes alışkın dölyatağı bersalarla ağulanmış bir dünyaya
benimse dar
çünkü dargın havsalamın
gücü yok bazı şeyleri taşımaya.
önce kalbim lanete çarpa çarpa gümrah
sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu
sakın styks sularının heyulası sanmayın
er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu,
biraz üzgün ve ömer öfkesinde biraz
öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz
ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak
ne ellerin hırsla yaban tutuşu
ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır
dev iştihasıyla bende kabaran aşkı
yetmez karşılamaya.
insanlar
hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır
o ferah ve delişmen birçok alınlarda
betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır
çelik teller ve baruttan çatılınca iskeletim
şakaklarıma dayanınca güneş
can çekişen bir sansar edasıyla
uğultudan farkedilmez olunca konuştuğum
kadınların sahiden doğurduğuna
toprağın da sürüldüğüne inanmıyorum
nicedir kavrayamam haller içinde halim
demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm
bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü
su içtiğim tas bana merhaba dedi, duydum
duydum yağmurların gövdemden ağdığını.
sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden
aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
bir harfin başlattığı yangın ile söndür
beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
öyle mahzun
ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.
sosyalistlerle islamcıların birbirine göz kırptığı şu günlerde, safları terkedişini ayıplayanların sığlığına kapılarak kendisinden 'cuma mitinglerinde okunmak üzere devrimci ayet ve sureler' talep ettiğim şair. kadıköy'de birden karşıma çıkınca söylese miydim yoksa; halkın dostları barışsın be abi deseydim, marksist bebeleri lübnanlı analar emzirsin, ıraklı analar ninnilesin, filistinli analar büyütsün deseydim. yerinde bir davranışla fizyolojimiz için elzem bir yeriyle güler, "yoruldum dünyayı tanımaktan" derdi sanırım.(bu da böyle fantastik bir anımdır)
bugün tüyap kitap fuarında marmara salonunda paneli vardı ismet özel'in. panel boyunca duraksayarak ,sıkıcı ve monoton bir tempoda konuştu. sürekli ahkam kesti, ne kadar tevazudan uzak bir şair olduğunu anlamış olduk. arada doğru laflar etmedi değil.
--spoiler--
"bizim akıllıların batı'ya özendiği üç şey var:demokrasi,insan hakları ve serbest pazar. demokrasi dedikleri abd'nin ırak'ta yaptıkları.insan hakları ise yalnızca yahudiler için geçerli. serbest pazar da hiçbir zaman serbest olmadı zaten."
--spoiler--
şair yönünün görkemliği ne yazık ki kişiliğine yansımamış.ayrıca kurtuluş savaşı'nın islami yönü ağır basan islamiyeti kurtarmaya yönelik bir savaş olduğunu söyleyerek saçmaladı resmen.