'mazot' şiiri dünyanın gelmiş geçmiş en iyi 10 şiirinden biridir.
ağlamadan
dillerim dolaşmadan
yumruğum çözülmeden gecenin karşısında
şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı
üzerime yüreğimden başka muska takmadan
konuşmak istiyorum.
şehre neden
esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan
kar vakti tarlaları kımıldatan soluğum
niyedir sarmalasın vites dişlilerini
defneler, nakışlar yok
alnımda neden.
ağlamadan
etimin iğneli beşiklerde bıraktığı izlere aldırmadan
o mavi korularda ve dibektaşlarında
bırakıp sözlerimin kalıntılarını
açıkça konuşmak istiyorum.
besbelli ki leşler koruyor şehrin bedenlerini
göğsünün kafesinde yalnızca pasak
biliyorsun
korkutulmuş bir kızın
yüreğinden fışkıran beyaz güvercinleri
sabahın köründe kalkan tirenlerdeki nefret
hergün aynı kalafat yerine çekilmenin nefreti
bunları
bütün bunları biliyorsun
dağlardan dönüyorsun o sağır yamaçlardan
çevik bacaklarını getiriyorsun, ne çevik ne de ninni
boz şayaktan poturun dağlarda ne güzeldi
şehre varınca artık meşinler giymelisin
daha esmer
daha kankusturucu
sen o baygın sevgilerin adamı değilsin.
sana yaşamak düşer çarkların gövdesinde
bin demir kapıyla hesaplaşmaktan omzun çürümelidir
bin çeşit güneşle ovulmalıdır gaddar ellerin
yürü yangınların üstüne, kendi alevini de getir
çarpıntısız dakikası olur mu devrimcinin
ki
ölüm
her yerde uyanıktır
alestadır korkunun yardakçıları
tez kızaran güllerden kendini sakın
sevgiler ürkütsün seni, aşk ayrı-
aşktır diye geri geldin o çekiç seslerine
bıraktın vazgeçilmez ırmakları
gönlüne kar yağdırıyorsa çocuk sesleri yetsin
dikkat et hiçbir şey ıslatmasın namluları.
Özel bir şair. Yeni nesil türk şiirinde derin bir etkisi var. Felsefi anlamlar taşıyabilecek öğelere ve şiirlerde klasik şiir argümanlarının yerine geçen şaşırtıcı benzetmelere yer verdiğinden beridir mukallitleri daha az felsefe daha çok çarpıcılık peşinde ne anlarsan anla artık tarzı şizofrenilere bağladı gitti. Slovakyalı salyangoz türevi ifadeler şiirlere daha çok girer oldu ismet özel sonrası.
Kesinlikle solda kalsaydı eğer, şu anda konuşulduğunun beş katı konuşuluyor olurdu. Şair falan olmayı geç, bambaşka orjinal kafa bu adam.
Benim gövdem yıllar boyu sevmekle tarazlandı
Öyle bir çalımlarla gecenin çitlerinden atlardım
Bir güneş sayardım kendimi denizin karşısında
Çünkü çam kokularına sürtünüp ağırlaşan ruhların
inanmazdım dosyalara sığacağına
Gittikçe ışıldardım dükkânlar kararırken
Hüznün o beyaz etrafına sakallarım batardı.
Bir vakit Genelkurmay Başkanlığı yapmış kişi. Fiziki yapısı itibariyle ben kendisini bu konuma yakıştırmıyordum. Kısa ve şişman olması vs. Zaten emekli oldu gitti.
yaşayan en büyük iki türk şairinden biridir. diğeri de sezai karakoç'tur. zaten bunun dışında kalanları- hele şöyle ataol behramoğlu, küçük iskender, murathan mungan falan - ekseriyetle kese kağıdı.
"Bir şehrin urgan satılan çarşıları kenevir
kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa
yağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsa
o şehirden öcalmanın vakti gelmiş demektir
Duygular paketlenmiş, tecime elverişli
gövdede gökyüzünü kışkırtan şiir sahtedir
gazeteler tutuklamış dünya kelimesini
o dünyadan, o şiirden öcalmalı demektir
Ölüm gelir, ölüm duygusuna karşı saygısız
ve zekâ babacan tavrıyla tiksinti verir
söz yavan, kardeşlik şarkıları gayetle tıkız
öcalınmazsa çocuklar bile birden büyüyebilir
Yargı kesin: Acı duymak ruhun fiyakasıdır
kin, susturur insanı; adına çıdam denir
susulunca tutulan çetele simsiyahtır
o siyah öcalmakcasına gür ve bereketlidir
Vandal yürek! Görün ki alkışlanasın
ez bütün çiçekleri kendine canavar dedir
haksızlık et, haksız olduğun anlaşılsın
yaşamak bir sanrı değilse öcalınmak gerektir."
Adını solda görünce öldü mü yoksa dedim bi an. Sevilecek şairdir, söyle ki;
damar kesildi, kandir akacak
ama kan kesilince damardan sicak
simsicak kelimeler bosandi
ask için karnima ve gögsüme
ölüm için yüregime sürdügüm ecza uçtu birden
ask ve ölüm bana yeniden
su ve ates ve toprak
yeniden yorumlandi.
yav arkadaş bu kadar öznel yorumlar girmeyin bu adamlar hakkında. rica ediyorum. hepsi "çk sefdiğim şair" kıvamında entariler. ya da "en seftiyim şiiri bu: laaağps copy-paste" delirtiyorsunuz adamı yemin ederim. amaç ne kardeşim, biz ne yapalım en sevdiğin şiiri.
hayır anket başlığı tarzında olsa neyse de. veya ne bileyim git o şiirin başlığını filan hortlat, küçük bi alıntı yaz sevdiğin vurucu kısmı illa kararlıysan böyle şeyler yazmaya. nedir bu ya.
az buçuk bi şairi araştırayım bir bilgi, ipucu edineyim, farklı yorumlara bakayım desen binlerce çöp entry çıkıyor karşına.
ah üstelik gitmiş en popüler şiirlerinden birinin bu başlıkta bilmem kaçıncı paylaşımını yapmış. hof.
edit: ismet özel adamın kitaplığına girmişmiş de arkadaşı hediye etmişmiş. bak sen ya. ne kadar da önemli bu bizim için.
edit 2: bu entry üzerinden çok geçmeden ve yarım saat içinde aynı başlıkta yazılmış birbirinin aynısı iki entry daha:
hata yapmak
fırsatını adem'e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.
çok fazla grinin elli tonu okumuş veya izlemiş olabileceğini düşündüğüm şairdir kendisi.
Peki köleniz olmasını istediğiniz kadının siz de kölesi olacak mısınız? sorusuna "Hayır. Çünkü bir ilişkide iki köle olmaz." cevabı her zaman çok hoşuma gitmiştir ama
"sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
bilmek. bu da ürkütüyor. gene de biliyorum:
kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda."
yıkılma sakın, partizan, celladıma gülümserken çektirdiğim son resmin arkasındaki satırlar ve diğer nice eşsiz güzellikte şiirlerin sahibi olan şahsiyettir. dil yapısı karmaşık görünse de kurduğu cümleyi sindirdikten sonra insanın üzerinde tatlı bir his bırakıyor.
Şiirleri derin anlam içerir. Kalemi kuvvetli bir şairimizdir. Dönem dönem görüş degistirmistir hani öyle yakın görüslerde değildir bunlar tehlikeli zıt görüşlerdir. en son tasavvuf a yönelmişti sene 2013 te kendisini canlı görmüştüm konferansına katılmıştım. 2 sene içinde bir değisim olmamissa aynı cizgide devam ediyordur.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
yaprakla yağmurun aşkı meselâ
kim olsa serpilen coşturuyor bizi
imreniyoruz başkalarının mahvına.
Yağmur mahvoluyor çarparak
kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında
yaprak dirimle irkiliyor nazlı ve mağrur
silkiniyor vuran her damlayla.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya
aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı
ilkönce damarlarımızda duyuyoruz çağıltısını
uzak iklimlerin
kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden
bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda
sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz:
Bize ait olan ne kadar uzakta!
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
başkalarının düşünceleriyle değil.
“Üstümde yıldızlı gök”demişti Königsberg’li
“içerimde ahlâk yasası”.
Yasa mı? Kimin için? Neyi berkitir yasa?
ister gözünü oğuştur,istersen tetiği çek
idam mangasındasın içinde yasa varsa.
Girmem,girmedim mangalara
Yer etmedi adalet duygusu
içimde benim
çünkü ben
ömrümce adle boyun eğdim.
Yıldızlı gökten bana soracak olursanız
kösnüdüm ona karşı
onu hep altımda istedim.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
düşmanı gösteriyorlar,ona saldırıyoruz
siz gidin artık
düşman dağıldı dedikleri bir anda
anlaşılıyor
baştan beri bütün yenik düşenlerle
aynı kışlaktaymışız
incecik yas dumanı herkese ulaşıyor
sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda
tek başınayız.
Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek
belki çocuk ve ihtiyar,belki kadın ve erkek
hepimiz,herbirimiz gizli bir isimle adaşız
yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı
hayatımıza kendi adımızla başlardık
bilmediğimiz bu isim,hesaptaki bu açık
belki dilimi çözer,aşkımı başlatırım
aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine
adımı aşkın üstüne kendim yazarım.