ismet özel

entry965 galeri82
    732.
  1. bir kez konferansına katılmıştım fazla entellektüel olduğu için fazla birşey anlamamıştım.
    2 ...
  2. 731.
  3. O adamın yerinde olmak istemem. Bu kadar şeye rağmen yaşıyor. Benim birkaç ay çektiğim sıkıntıyı derdi problemi adam bir gecede çekiyor. Büyük adam vesselam..
    1 ...
  4. 730.
  5. ''yaşamak bizimçün dokunaklı bir şarkı değil ki.''

    (bkz: yıkılma sakın/#1485619)
    5 ...
  6. 729.
  7. evi nepal'de kalmış
    slovakyalı salyangozdur ruhum.
    5 ...
  8. 728.
  9. ölüyoruz, demek ki yaşanılacak...
    4 ...
  10. 727.
  11. en sevdiğim şiiri münacaat olan şair.

    Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
    ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylak
    büklümlerinin içten ve dışardan
    sarmaladığı günlerde
    bir zamandı
    heves ettim gölgemi enginde yatan
    o berrak sayfada gezindirsem diye
    ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
    Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi
    genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
    halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
    demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
    vay ki gençtim
    ölümle paslanmış buldum sesimi.

    Hata yapmak
    fırsatını Adem’e veren sendin
    bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
    gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda
    gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
    haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
    bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
    bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
    tanıdım Ademoğlu kimin nesiymiş
    ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.

    Çeşme var, kurnası murdar
    yazgım
    kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.

    Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim
    nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
    gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem
    ne fark eder demişim
    bilmeden farkı istemişim.
    Vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine
    arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
    Yola madem
    çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
    hava bozar, yüzüm eğik giderdim yine
    yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
    yola devam ederdim.

    Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
    gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
    onunla ben
    hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
    bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.

    Oysa bu sürgün yeri,bu pıtraklı diyar
    ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
    hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
    bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
    kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
    eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
    alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
    ah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
    doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
    ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
    gönendi dünya bundan istifade
    dünya bayındırladı:
    Bir yakış, bir yanış tasarımı beride
    öte yakada bir benî adem
    her gün küsülü kaldık.

    Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
    artık bu yaşa erdirdin beni,anladım
    gençken almadın canımı, bilmedim
    demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
    çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
    çiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymış
    insanın insana raptolduğu cevher.

    Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
    taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
    kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
    bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
    tütmesi gereken ocak nerde?

    ismet Özel.
    14 ...
  12. 726.
  13. Öldükten sonra çok konuşulacak bi adam.
    3 ...
  14. 725.
  15. 724.
  16. Sevmek mübalağa sanatıdır;
    Abartın.

    Demiş üstad.
    5 ...
  17. 723.
  18. Şiirleri dışında kale alınmayacak bir tip. Gereksiz bir kibir, sevimsiz bir ahmaklık içinde. insan şiire üzülüyor başka bir şey değil.
    0 ...
  19. 722.
  20. 721.
  21. Türkçenin araplar tarafından türkler konuşsun diye çıkarıldığını iddia eden komik adam. Türk müslüman olur diyor birde asdfasd gagavuzlar ortadoks karaman türkleri ne olacak? Soldan sağa hızlı dönüp kafayı üşütmüştür.
    2 ...
  22. 720.
  23. istiklal marşının aslına uygun şekilde okunmadığını,
    günümüzdeki marş şeklinde okunmasıyla ruhunun kaybolduğunu,
    Mehmet akifin onu aruzla yazdığını, ona uygun okunması gerektiğini,
    sadece ilk 2 kıtasının okunmasının da yanlış olduğunu söyleyen şair, fikir adamı.

    açıkçası bu konu hakkında çok net bir fikrim yok. haklı olabilir. marşın ruhu sanki onun gibi okuyunca 10 kıta okuyunca daha bir hissediliyor gibi.

    bir de şiirini paylaşalım burada, okuyun.
    Ben merd-i meydan
    yani toprağın ve kanın gürzü
    güllerin bin yıllık mezarı bendedir
    yukardan bakarım efendilerin pusatlarına
    insanların bütün sabahlarını merak ederim
    gök hırpalanmaktadır merakımdan
    ıtır kokan benim yumruklarımdır
    benim kavgamdır o, aşk diye tanınan.
    1 ...
  24. 719.
  25. türk edebiyatının en ovverrated şairlerinden biridir.
    hiç sevmem. şiirleri nedense bende hep kusma isteği yaratır. sanırım şiirlerinden önce kaypak kişiliğini bildiğim içindir.
    0 ...
  26. 718.
  27. “kalbin bulanık büküntüsü
    inim inim sükunet”

    Dizelerine sahip şairimiz.
    4 ...
  28. 717.
  29. Sana durlanmış kelimeler getireceğim
    pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler
    kelimeler, bazısı tüyden bazısı demir
    seni çünkü dik tutacak bilirim
    kabzenin, çekicin ve divitin
    tutulduğu yerden parlayan şiir.Zorlu bir kış geçirdim, seninki gibi neftî
    acıktım, bitlendim, bir yerlerim sancıdı
    sökmedi ama hoyrat kuralları faşizmin
    çünkü kalbim aşktan çatlayıp yarılırdı.
    Her sabah çarpışarak çekilirdi karanlık alnacımdan
    acılar bile duymadım kof yürekler önünde
    beynim her sabah devrimcinin beyniydi
    ayaklarım donukladı gelgelelim
    sağlığın yerinde mi? Yaraların kabuğu kolayca kaldırılıyor
    halkın doğurgan dünyasına dalmakla
    onların güneşe çarpan sesini anlamayan
    dört duvarın, tel örgünün, meşhur yasakların sahipleri
    seyir bile edemezken içimizdeki şenliği
    yılgı yanımıza yanaşmazken
    bizi kıvıl kıvıl bekliyorken hayat
    yıkılmak elinde mi?
    Boşuna mı sokuldu bankalara
    petrol borularına kundak
    kurşun işçinin böğrünü boşuna mı örseledi
    varsın zındanların uğultusu vursun kulaklarımıza
    yaşamak
    bizimçün dokunaklı bir şarkı değil ki.
    Bu yürek gökle barışkın yaşamaya alışmış bir kere
    ve inatla çevrilmiş toprağın çılgarına
    yazık ki uzaktır kuşları, sokaklarıyla bizim olan şehir
    ama ancak laneti hırsla tırpanlayamamak koyuyor insana
    öpüşler, yatağa birden yuvarlanışlar
    sevgiyle hatırlansa bile hatta.Köpüren, köpürtücü bir hayatın nadasıdır kardeşim
    bütün devrimcilerin çektikleri
    biliriz dünyadaki yorgunluk habire mızraklanır
    dağlarda gürbüz bir ölümdür bizim arkadaşlarınki
    pusmuş bir şahanız şimdilik, ne kadar şahan olsak
    ama budandıkça fışkıran da bizleriz
    ölüyoruz, demek ki yaşanılacak...
    2 ...
  30. 716.
  31. aşırı ismet özel’cilikten öleceğiz. ismini gördüğümde entry girmezsem kendimi eksik hissettiğim durumdur.
    5 ...
  32. 715.
  33. Yazdıklarını okurken zevk alıyorum, bu başka nasıl açıklanabilir bilmiyorum. Psikolojik zevkin ötesinde bir zevk bu.

    Kelimelerle öyle güzel oynuyor ki bazı mısralarına sadece bakabiliyorum. Sanki ağzınızın ucuna gelmiş ama söyleyemediğiniz lafı kağıda dökmüş gibi hissettiren şairler vardır, özel öyle bir şair değil.

    Aynı hislere sahip olduğumuzda bile hislerini sizden ne kadar farklı açıklayabilir ki bir insan?
    8 ...
  34. 714.
  35. insan
    eşref-i mahlûkattır derdi babam
    bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
    ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
    bu söz asıl anlamını kavradı
    geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
    geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
    kararmış rakamların yarıklarından sızarak
    bu söz yüreğime kadar alçaldı
    damar kesildi, kandır akacak
    ama kan kesilince damardan sıcak
    sımsıcak kelimeler boşandı
    aşk için karnıma ve göğsüme
    ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
    aşk ve ölüm bana yeniden
    su ve ateş ve toprak
    yeniden yorumlandı.

    Dilce susup
    bedence konuşulan bir çağda
    biliyorum kolay anlaşılmayacak
    kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
    yanık yağda boğulan yapıların arasında
    delirmek hakkını elde bulundurmak
    rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
    bana deha değil
    belgeler gerekli
    kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
    gençken
    peşpeşe kaç gece yıllarca
    acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
    bilmezdim neden bazı saatler
    alaturka vakitlere ayarlı
    neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
    yazgı desem
    kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
    Tokat
    aklıma bile gelmezdi
    babam onbeşli olmasa.

    Meyan kökü kazarmış babam kırlarda
    ben o yaşta koltuğumda kitaplar
    işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
    cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
    kafamda yasak düşünceler, Gide mesela.
    Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
    her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
    gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
    resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
    oysa hergün
    merkep kiralayıp da kazılan kökleri
    Forbes firmasına satan babamdı.

    Budur
    işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
    işte şehirleri bayındır gösteren yalan
    işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
    kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
    güç bela kurduğum cümle işte bu;
    ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
    tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
    Solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
    bile bir bir çınlayan
    ihtilal haberidir
    ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
    nisan ayları gelince vücudu hafifletir
    şahlanan grevler içinde kahkahalarım küstah
    bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
    marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
    gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
    biraz ağlayabilmek için
    fotoğraflar çektirir
    babam
    seferberlikte mekkâredir.

    insanın
    gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
    marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
    belki ruhların gölgesi
    düşer de marşlara
    mümkün olur babamı
    varlık sancısıyla çağırmak:
    Ezan sesi duyulmuyor
    Haç dikilmiş minbere
    Kâfir Yunan bayrak asmış
    Camilere, her yere

    Öyle ise gel kardeşim
    Hep verelim elele
    Patlatalım bombaları
    Çanlar sussun her yerde

    Çanlar sustu ve fakat
    binlerce yılın yabancısı bir ses
    değdi minarelere:Tanrı uludur Tanrı uludur
    polistir babam
    Cumhuriyetin bir kuludur
    bense
    anlamış değilim böyle maceralardan
    ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
    yalnız
    coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
    nüfus cüzdanımda tuhaf
    ekmek damgası durur
    benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
    etin ıslak tadına doğru
    yavaş yavaş uyanmak
    çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
    hırsız cenazelerine bine bine
    temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
    korkak dualarından cibinlikler kurarak
    dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
    nakışsız yaşamakları
    silâhlanmak sanarak
    çıkardım
    boğaza tıkanan lokmanın hartasını
    çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
    halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak
    ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
    hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
    fly Pan-Am
    drink Coca-Cola

    Tutun ve yüzleştirin hayatları
    biri kör batakların çırpınışında kutsal
    biri serkeş ama oldukça da haklı.
    Ölümler
    ölümlere ulanmakta ustadır
    hayatsa bir başka hayata karşı.

    Orada
    aşk ve çocuk
    birbirine katışmaz
    nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
    kendi tehlikesi peşinden gider insan
    putların dahi damarından
    aktığı güne kadar
    sürdürür yorucu kovalamacayı.

    Hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
    Nerde, hangi yöremizde zihnin
    tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
    ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan
    parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
    Hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
    takvim yapraklarının arasını dolduran
    nedir o katı şey
    ki gücü
    gönlün dağdağasını durultacak?
    Hayat
    dört şeyle kaimdir, derdi babam
    su ve ateş ve toprak.
    Ve rüzgâr.
    ona kendimi sonradan ben ekledim
    pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
    ham yüreğin pütürlerini geçtim
    gövdemi alemlere zerkederek
    varoldum kayrasıyla Varedenin
    eşref-i mahlûkat
    nedir bildim.

    (1974)

    ismet Özel
    2 ...
  36. 713.
  37. Yolumuz birbirimizi anlamaktan geçmiyorsa,
    hiçbir yere varamayacağız demektir.
    3 ...
  38. 712.
  39. CELLADIMA GÜLÜMSERKEN ÇEKTiRDiĞiM SON RESMiN ARKASINDAKi SATIRLAR

    Ben,
    ismet Özel, şair, kırk yaşında.
    Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
    Ben yaşarken koptu tufan
    Ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
    Her şeyi gördüm içim rahat
    Gök yarıldı, çamura can verildi
    Linç edilmem için artık bütün deliller elde
    Kazandım nefretini fahişelerin
    Lanet ediyor bana bakireler de.
    Sözlerim var köprüleri geçirmez
    Kimseyi ateşten korumaz kelimelerim
    Kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına
    Uçtum ama uçuşum
    Radarlarla izlendi
    Gayret ettim ve sövdüm
    Bu da geçti polis kayıtlarına.

    Haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
    Ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
    Kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
    Laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
    Ruhum sahte
    Evi Nepal'de kalmış
    Slovakyalı salyangozdur ruhum
    Sınıfları doğrudan geçip
    Gerçekleri gören gençlerin gözünde.

    Acaba kim bilen doğrusunu? Hatta ben
    Kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
    Sanki ne anlıyorum?
    Ola ki
    Şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.
    Telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
    Çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
    Devlet sırrıyla birlikte insanın
    Sinematografik bir hayatı olabilir
    O kibar çevrelerden gizli batakhanelere
    Yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
    Ve sonunda estetik bir
    idam belki!
    Evet, evet ruhu olmak
    Bütün bunları sağlayamaz insana.
    Doğruysa bu yargı
    Bu sonuç
    Bu çıkarsama
    Neden peki her şeyi bulandırıyor
    Ertelenen bir konferans
    Geç kalkan bir otobüs?
    Milli şefin treni niçin beyaz?
    Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e?
    Ne saçma! Ne budalaca!
    Dört incil'den Yuhanna'yı
    Tercih edişim niye?
    Ben oysa
    Herkes gibi
    Herkesin ortasında
    Burada, bu istasyonda, bu siyah
    Paltolu casusun eşliğinde
    En okunaklı çehremle bekliyorum
    Oyundan çıkmıyorum
    Korkuyorum sıram geçer
    Biletim yanar diye
    Önümde bir yığın açalya
    Bir sürü çarkıfelek
    Gergin çenekli cesetleriyle
    Önümde binlerce çiçek
    Korkuyorum sıra sende
    Sen de başla ve bitir diyecek.
    Yo, hayır
    Yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
    Söyleyin
    Aynada iskeletini
    Görmeye kadar varan kaç
    Kaç kişi var şunun şurasında?

    Gelin
    Bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
    Bana kötü
    Bana terkettiğiniz düşünceleri verin
    O vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
    Ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
    Onları verin, yakınmalarınızı
    Artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
    Ben aştım onları dediğiniz ne varsa
    Bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
    Boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
    içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
    Verin bana
    Verin taammüden işlediğiniz suçları da.
    Bedelinde biliyorum size çek
    Yazmam yakışık almaz
    Bunca kaybolmuş talan
    Parayla ölçülür mü ya?

    Bakın ben, bir çok tuhaf
    Marifetimin yanısıra
    ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim
    Üstüme yoktur ödeme hususunda
    Sözün gelişi
    Üyesi olduğunuz dernek toplantısında
    Bir söyleve ne dersiniz?
    Bir söylev: Büyük insanlık ideali hakkında!
    Yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim
    Kazanana vertigolar, nostaljiler
    Karasevdalar çıkar.

    Yapılsın adil pazarlık
    Kapılsın yapılacaksa
    işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları
    Sizin geçmiş hatalarınız karşısına.
    Ne yapsam
    Döl saçan her rüzgarın
    Vebası bende kalacak
    Varsın bende biriksin
    Durgun suyun sayhası
    Yumuşatmayı bilen ateş
    Öğüt sahibi toprak
    Nasıl olsa geri verecek
    Benim kılıcımı.
    0 ...
  40. 711.
  41. sevmek bir mubalağa sanatıdır,abartın.
    4 ...
  42. 710.
  43. Biz bağıracağız, birileri duymayacak.
    Hep aynı hikaye.

    ismet Özel
    7 ...
  44. 709.
  45. “Güvendiğim dağlara kar falan yağmış değil. Derinden bir düşkırıklığı benimkisi.” diyor ismet Bey.
    4 ...
  46. 708.
  47. Bak, ölüm güzü kiskaniyor
    simdi issizdir onun sevimli kedisi
    ve herkes onun el degmedik yerleri oldugunu saniyor.
    uzayor defterine ugrayan kan lekesisenin kuslarin olurdu mevsimi yolculuklara çagiran
    içli tasra kizlarin gizemli eviçleri
    kapilarin olurdu korkudan çok denizlere açilan
    o denize açilan ellerin nerde simdi?yine bir güz büyümekte kaninda gölgelerin
    o üzünç ordulari tarlalar çignemekte
    bak, ölüm güzü kiskaniyor
    mevsimi aska çagiran kuslarin nerde senin
    güze el degdirmeyen ellerin nerde?

    Bakır tenli yapraklar-ismet özel
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük