"her biri uzak bir beldeden geldi
sanılsın istiyor yosmalar
böylece saygın fahişeler
arasına katışacaklar
müptezel birer facire ofsalar da.
Tecimenler, onlar da sahi değil
onlar da olmayan tayfaların
gemilerinden çıkan malları
sattıklarına inandırmak istiyor
şehrin acemi insanlarını." (bkz: of not being a jew)
diyerek bırakmıştır şiiri bir bakıma. şiir yayınlamayı bıraktı ama şahsıyla aramızda kalmaya devam eder.
bütün insanlar türk'tür demesine ramak kalmış şairdir.. evet, gayet sevdiğim şiirleri olsa da(celladıma gülümserken, amentü) kendisini sevemedim.. kafayı türklük, müslümanlık görüşlerine takmıştır son dönemlerinde ve bir şair için ilgilenilecek daha gerekli şeyler var.. (bkz: doğa) (bkz: insan)
hayası hiç mi yok
peki ya hafızası
hali lisanı melâli
elini yüzünü
hiç mi hiç bir
vakit bile mi
yıkamadı
sizceleyin lopu kıvır
kıvır kıvrak beliyle
sicimece ebeleme
şıkırdatıp gümlettiği
ebegümecini
hasta düşmeden
yiyici canlı beden
sahralara salınıp
yekpare tutulamayıp
paraylayarak
havada pür par
çala çalı çalımla
serilip yere hak ile
yeksan yekini
kuyruksuzlaştırılıp
bıraktı vatman kaptan
cephane deppo tayın
madı mı sayın mayın
şiiriyle son vermiş şiire! pek muhterem ikinci yeni sonrası toplumcu sonradan görme dindar kafatascı kibrin vücud bulmuş hali. sağ olsun büyük bir iyilik yaptı, toplum onu anlamıyormuş! anlamıyoruz evet kibriya sahiplerini anlamıyoruz.
kendisi gibi davrandığı için, kalıplara girmediği için ve düşünceleri ağzından çıkarken şekil değiştirmediği için kibirli denir kendisine.. kibir çekinmeden konuşmak mıydı? nasıl ölçülür ki kibir?
sadece doğa ve insandan konuşmadığı zaman şair değil denir. buna yorum yapmaya bile gerek yok. "şair" nedir bilmek gerekli.
ismet özel, ideolojik ve modernist tüm kalıpların ötesine geçip konuşabilen gerçek bir şair. türk kelimesinin bütünleştiği ve sonra suni şekilde ayrıştırılmaya çalışılan islam'dan haberi olan kişi. modern dünyanın ürettiği, dayattığı tüm sahte kalıpların ve hayal ürünü fantezilerin ötesinde, kendisi gibi konuşan ve kendisi gibi davranan, gerçeği dile getiren gerçek bir şair.
şiiri bıraktığını açıklamış. nedense duyunca ince bir sızı hissettim içimde. erbain'in, bir yusuf masalı'nın şairinin son şiirlerinde girdiği yolu zaten garipsemiştim; ismet özel'i kendisi yapan şiirler değildi bunlar. türk şiirinde kimi dönemlerde beliren bazı aksiyonların bir benzeriydi sanki. bunu genç şairler yapsa alkışlardık; ancak pir bir şairden gelince şaşakaldık doğrusu. elbette şiir bir dönüşüm sürecidir; ne var ki ismet özel'inki dönüşümden de öte bir şeyi işaret ediyor. şu anda bunu çok fazla tanımlayamayacağım ama gelecek zamanın sarih gözleri sözünü ettiğim işaretlerden çok şey çıkaracak, eminim.
bununla birlikte, kendisinin siyaseten daha makul bir noktaya gelmesini umuyorum. zira şiirlerindeki güçlü "ben" sesinin açığa çıkardığı enerjinin oradaki yansımaları çok başka olur. okur ben sesinden etkilenir, esrikleşir adeta. ama siyasette bunun sonuçları hazindir genellikle.
yolunu kaybetmekten allah'a sığınan duygulu şair. zira bu sefer ne yapsam dedirtme bana ya rabbi! diyor son kıt'anın başlangıcında. yolunu bulma şeysi tabi incelik olarak her zaman estafurullahla, bulmaya çalışıyoruzlarla cevaplanır elbet lakin dışarıdan bakıp da yok canım daha olmamış bu demek haddi de bize düşmeyeceğinden, gördüğümüz kadarıyla kendince yoluna kavuşmuş, sapmaktan korkmaktadır.
Dava adamı. Düşüncesi çok köklü, çok kuvvetli damarlara sahip iyi yerden yakalamış veya yakalatılmış. fikirlerimizi cilalamakla meşgul.
Talihsizliği ise entelektüel birikim ve fikirlerin yalnızlığı elbet ışığı görmek için karanlığın çökmesi lazım. severim bu adamı. bak şiirini konuşmadık bile belki bir erbain de...
bu adamın olduğu yerde şair kelimesini yüksek sesle söyleyebilirsiniz. yaşayan en büyük türk şairidir. hae sözlük kezbanları ve düşük zekalı erkekleri için küçük iskenderden büyük değildir o ayrı. evet.
yıkılma sakın adlı şiirini yazmak için dişinin birini feda eden şair.yıl 1969 ismet özel askerdedir.yakın dostu ataol behramoğluna bir şiir göndermelidir.artık dolmuştur.ancak askerde şiir yazacak fırsatı da vakti de bulamıyordur.doktora dişim ağırıyor diye gidip üç gün rapor alır ve başlar şiiri yazmaya.fakat şiiri tamamlayamaz.tekrar doktora gider ve dişini çekmesini söyler.üç gün daha bu şekilde rapor alarak şiiri tamamlayıp gönderir.
Türk şiirinin yaşayan efsanesi ve zirvesidir.yıkılma sakın adlı şiirinde geçen bir mısrayla sözlerime şimdilik bir son vereyim;
"varsın zındanların uğultusu vursun kulaklarımıza
yaşamak bizümçün dokanaklı bir şarkı değil ki..."
"Girtlağimda bir harf buyuyor, girtlağimizda.
Sarp gibi bir güvercin dusuyor yureğimden.
Buna dayanmaliyim,
Ölunce bir partizan gibi ölmeliyim
Sabahin kuşluk vaktinde savrulan, savrulan, savrulan ergen ölüleri gibi."
Şiir yazması kadar bırakması da büyük ses getiren Türk şiirinin yaşayan en büyük şairlerinden biridir. Onunla aynı zamanda yaşıyor olmak bile şanstır. Çünkü o, Esenlik Bildirisi'ni yazmış şairdir.
Bir şehrin urgan satılan çarşıları kenevir
kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa
yağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsa
o şehirden öç almanın vakti gelmiş demektir
Duygular paketlenmiş, tecime elverişli
gövdede gökyüzünü kışkırtan şiir sahtedir
gazeteler tutuklamış dünya kelimesini
o dünyadan, o şiirden öç almalı demektir
Ölüm gelir, ölüm duygusuna karşı saygısız
ve zekâ babacan tavrıyla tiksinti verir
söz yavan, kardeşlik şarkıları gayetle tıkız
öç alınmazsa çocuklar bile birden büyüyebilir
Yargı kesin: Acı duymak ruhun fiyakasıdır
kin, susturur insanı; adına çıdam denir
susulunca tutulan çetele simsiyahtır
o siyah öç almakçasına gür ve bereketlidir
Vandal yürek! Görün ki alkışlanasın
ez bütün çiçekleri kendine canavar dedir
haksızlık et, haksız olduğun anlaşılsın
yaşamak bir sanrı değilse öç alınmak gerektir.
sen ağlarken azığımız çoğaldı
elledik halkın ağrılarını cesurca
ağlamasan
kök inatla kavramıyor toprağı
boş umutlar içinde pervasız büyüyor kir
ağlıyorsun ihanete karşı şavkıyor pıçak
bir pıçak ki sevgilim, sürmene işidir.
Kocaman bir şair... Hep şiirleriyle anımsamak icap ediyor...
''Ey irin mutluluğu!
Ey durmayıp ağrıyan kemiği usumun!
Uğunursam beni hazdan delirten hayvanın ortasında
ben koşarken derelerde birikirse çocukluğum,
piçliğim birikirse sesimin o hıncahınç boşluğunda
coşkunun en sağlam atıyla geliyorum
sövgüm büyüyor, ağartıyor günümü.
TAN! Ölü bir keçiyle saçlarımı taramanın vaktidir
sarı bir bilincin ötesini ellemek istemenin
bir üzünç aralığındayız artık TAN!
savulun, çıplaklığım geliyor ardımdan. ''