Biz, mümtaz insanlar olduğumuzu beyan ediyoruz. Dünyada dini ile milliyeti yek vücut olan bir unsur vardır, onun adı da Türk'tür. Dinini başka ve milliyetini başka türlü yansıtamayan her kim olursa olsun Türk'tür. Türklüğe nereden geldiğin hiç; ama hiç önemli değildir. Önemli olan Türklüğe gelip gelmediğindir. Madem Kur'an, furkandır(Hak ile batılı ayıran); bizim de farkı fark etmemiz lâzım. Aramızdaki münafıkları da Türklüğe gelip gelmediklerini fark ederek fark edebiliriz. 500 sene öncesinden itibaren, Avrupa'da ihtida edene, Müslüman olana, "Türk oldu" denildi, "Arap oldu" denilmedi. Türk odur ki, dini böyle olduğu için milliyeti de böyledir, milliyeti böyle olduğu için dini de böyledir. Din ve milliyet farkı gözetirsen Türk olamazsın. Türk'ün tarafına geçemezsin. Çünkü adam ben Müslüman'ım ama Arnavutum dediği zaman dünya şartları onu, kendisi istese de istemese de, gayrimüslim planların bir parçası haline getiriyor. En son vakıa: Kuzey Irak'tan Ankara'ya gelen heyetteki Kürtlerin çoğunluğu islamcı teşkilatların temsilcileriydi. Her tarafın Müslüman olsa, Kürtlüğü işin içine kattığın zaman mecburen gayrimüslim insanların, gayrimüslim hakimiyet dünyasının bu bölge için tasarladığı şeylerin gereğini yerine getirmek zorunda kalıyorsun. Türk olmadığın zaman gayri-Müslîm âlemin dümen suyuna girmeden dünya nimetleri istikametinde mesafe kat edemiyorsun. Ne kadar sıkı Müslüman olursan ol. iman'da , Türklük de azalır veya çoğalır yani biz Türklüğü ırki bir temele oturtmuyoruz. Türklük tarihi bir rol'dür. insanlar Türklerin tarih sahnesine çıkması dolayısıyla Türk olurlar veya olmazlar. O manada etnik kökeni ne olursa olsun insanlar kendilerini "Türk" olarak adlandırabilirler. işte "kalın Türk" incelmeyi reddetmiş olan Türk'dür. Çünkü biz kafirle çatışmayı göze alan Müslüman'a Türk diyoruz. Aslında bugün Müslüman olarak ortaya çıkıp da kafirle önce uzlaşmak sonra da onun hizmetine girmek isteyen aramadığın kadar insan var.
"Midesine indirdiği her lokmanın karşılığını mensubu olduğu topluma geri iade etmeyen, vermeyen kişi o toplumda asalaktır" fikrinden hareketle; Dünyada sistem olarak tahakkümünü devam ettiren "kapitalist – materyalist" döngü, tarih içinde bir tek gerçek muhalif bölge ile karşılaştı o da Türkiye idi. Dolayısıyla bu dünya sisteminin reddi söz konusuysa bunu reddedebilecek değer ve kıymete sahip olanlar ancak "Türkler"dir. Bir kimse, ben Türküm; ama Müslüman(dindar) değilim diyorsa eğer, kendini ne kendine, ne de bir başka kişiye izah edebilir. Türk'üm; ama Müslüman(dindar) değilim diyen adam "bana ziraat bankası genel müdürlüğü verdiler" der gibi bir şey söylemiş olur. Ben Türküm; ama Müslüman(dindar) değilim demenin, modernlik cenahından bir işlevi dile getirmekten ötede bir mânâyı taşımadığını anlamak bir bilinç işidir. Dünya sistemi hakkında yeterli bilince erdiğimiz zaman görürüz ki, birçok denetim altındaki milletin yanı sıra, tesir sahası sıfıra indirgenmiş ve yetki gücü sair milletlerin tamamından düşük derecede seyreden bir "Türk milleti" ni icat eden XIX. asırda Avrupalılardır. Ben Türküm; ama Müslüman(dindar) değilim diyenler Avrupalıların icat ettiği Türk milletine mensup olmaktan gurur duyabilirler. iki Türklük arasındaki fark zifafla, zina arasındaki fark kadardır.
insan için önüne çıkan bütün yollar "yürünebilir" yollar ise, o insan artık kaybolmuştur. der şair. özellikle "henry sen neden buradasın" ve "waldo sen neden burada değilsin" adlı kitapları okunasıdır.
"Tahrir Vazifeleri"nin son yazısı olan ve niçin dünyada yazmaya sürgün olduğunu sorguladığı, izaha kalktığı "sabah öğren akşam öl, gün boyu ömür yeter" adlı kapanış yazısından sonra çok fazla bir şey ortaya koymasını beklemediğim, kaldı ki ortaya koydukları için de, daha çok bir "iç serüven" (bkz: bir yusuf masalı) tanımlamasını yapabileceğim yaşayan en büyük türk şair ve düşünürü...
Bir yerlerden duymuşluğum ile söylersem, "şiirde varılacak son nokta.
Ve acizane okur-yazarlığımı "bitiren!" adam. Zira şiir diyebileceğim son şiirimi 10 yıl önce yazmıştım, tahrir vazifeleri ve erbain'den önce...
32. gün'de ''Ben üstünüm, Çünkü Türk'üm'' diyerek mussolini vari bir duruş ile göğsünü kabartmıştır. Marksist, Müslüman, Irkçı ve islamcı ideolojileri her on yılda bir benimsemiş şairdir.
ve ayrıca ''Müslüman komünist olmaz, müslüman zaten komünisttir.'' demiştir.
aşağıdaki dizelerle beni kendine mürit etmiş şairdir.
--spoiler--
başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
--spoiler--
başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
yaprakla yağmurun aşkı meselâ
kim olsa serpilen coşturuyor bizi
imreniyoruz başkalarının mahvına.
yağmur mahvoluyor çarparak
kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında
yaprak dirimle irkiliyor nazlı mağrur
silkiniyor vuran her damlayla.
başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya
aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı
ilkönce damarlarımızda duyuyoruz çağıltısını
uzak iklimlerin
kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden
bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda
sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz:
bize ait olan ne kadar uzakta!
başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
başkalarının düşünceleriyle değil.
"üstümde yıldızlı gök" demişti könisberg'li
"içerimde ahlâk yasası".
yasa mı? kimin için? neyi berkitir yasa?
ister gözünü oğuştur, istersen tetiği çek
idam mangasındasın içinde yasa varsa.
girmem, girmedim mangalara
yer etmedi adalet duygusu
içimde benim
çünkü ben
ömrümce adle boyun eğdim.
yıldızlı gökten bana soracak olursanız
kösnüdüm ona karşı
onu hep altımda istedim.
başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz
siz gidin artık
düşman dağıldı dedikleri bir anda
anlaşılıyor
baştan beri bütün yenik düşenlerle
aynı kışlaktaymışız
incecik yas dumanı herkese ulaşıyor
sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda
tek başınayız.
diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek
belki çocuk ve ihtiyar, belki kadın ve erkek
hepimiz, herbirimiz gizli bir isimle adaşız
yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı
hayatımıza kendi adımızla başlardık
bilmediğimiz bu isim, hesaptaki bu açık
belki dilimi çözer, aşkımı başlatırım
aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine
adımı aşkın üstüne kendim yazarım.
'dünyaya ne halimiz varsa görelim diye gelmedik; dünyaya gelişimiz halimizin ne olduğunu öğrnelim diyedir. şiirle halimin ne olduğunu merak ettiğim için uğraştım. bu meşguliyetim sayesinde halini öğrenme bahtiyarlığına erenlerden olma katına çıktım'
sanatı sanat için yapan şairdir. kimseye kendini anlatmak için kasmaz anlamak isteyen nasıl isterse öyle anlasın demektedir. araştırsın öğrensin öyle anlasın ister.
(bkz: şiir okuma kılavuzu) diye bomba gibi bir kitabı vardır. okumayanlara şiddetle tavsiye edilir.
ağır bir uslupla, sıkıcı sayılabilecek oranda uzun şiirler yazan şair. gereğinden fazla abartıldığını düşünmekteyim. ya da yemekteyiz klişesiyle söyleyecek olursak; benim damak tadıma uygun değil...
"eğer neyi kaybettiğimizi biliyorsak o eksik olan şeyi bulmaya çabalamamız belki birçok zorluğu yenmemizi ve belki de birçok eziyete katlanmamızı, birçok tehlikeyi göğüslememizi gerektirecek."
"herkes kendi kaybettiğini kendi arasın. bu arayışta diğerleri sadece arayanın neyi kaybettiğini hatırlatabilirler."
sistemi, kitaplarindan ziyade, siirleri ile elestirmesinin daha verimli olduguna, her siir okuyan, seven insanin inandigini dusundugum sair.
çanlar sustu ve fakat
binlerce yılın yabancısı bir ses
değdi minarelere:tanrı uludur tanrı uludur
polistir babam
cumhuriyetin bir kuludur
bense
anlamış değilim böyle maceralardan
ne godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
ismet ozel o donemde turkce ezan okunmasina karsin toplumda ki duyarsizlasmaya deginmis ve kimseciklerin bu duruma godiva gibi fedakarca karsi koymamasini elestirmistir kendince. sonradan mevla'ya yonelen bu sevimli sairin yukardaki misralarinin gectigi siirin ismi amentu'dur. amentu yani iman etmek. oysa ismet ozel cehenneme'de gitse cennete'de gittse birileri icin hep arafta kalacaktir. zira kar yagarken kirlenen bir seydir yuzu.
hayatınızda hiç şiir okumayıp şu sıralar pek moda olan ıssız adam takılmak isteyen esasında ıslı bir adamsanız şiire ismet özel'le başlamayın. diğer okuduğunuz bütün şiirleri yavan bulabilme tehlikesi var.
türklükle alakalı söylediklerine ilk başta burun kıvırsamda Cemalettin Latiç'in ağzından duyduğum " Biz elhamdülillah türküz bize sırplar bu nedenle saldırdı" cümlesinden sonra idrak ettiğim filozof. Taşları Yemek Yasak ve Vel Asr ile başladığım yolculuk nerede biter bilinmez.
Unutmadan bir 68 efsanesi evet isyan başlıklı konuşmasının sonunda Sezai Karakoç Ve Necip Fazıl hakkında söyledikleri kimseye eyvallahı olmadığını gösterir. Ölmeden kıymetinin bilinmesi temenni edilir.