insan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.
Dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmayacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
bana deha değil
belgeler gerekli
kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
gençken
peşpeşe kaç gece yıllarca
acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
bilmezdim neden bazı saatler
alaturka vakitlere ayarlı
neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
yazgı desem
kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
Tokat
aklıma bile gelmezdi
babam onbeşli olmasa.
Gazete yazıları kitaplaştırılmış yazardır.
Diyanet kitaplığında rastladım.
Derin anlamli yazılar yazmaktadır.
Nalıncı keseri gibi hep kendine yontmamakta arada keseri kendisine de vurmaktadır.
Guzel analizleri vardır.
Bana sorarsanız derim ki birakin kendinizi yazılarına o size yön verir.
Derler ki önce komünistti filan falan...
Eğer edebi,dini bir temeliniz varsa okudugunuzu biraz yavaş okuyarak anlarsınız. Kendi hesabima 1 makalesi 10 dakika sürüyor.
Yazdıklarında bir bütünlük var. Derdi sıkıntısı tasasi çok olan yazardır.
Bediuzzaman da bir zamandan sonra siyaseti bırakarak dini konulara yönelmiş, dini konularda cok derinlik vermese de surekli edebiyata gem vurmakta, hic duymadığımız orjinal kelimeleri gorebilirsiniz yazılarında.
Kendi tayfasina surekli bir eleştiri getiriyor. Süper bir de egoya sahip bilginin doruklarına ulaşmış gibi...
Denemek lazım
dün konya'da idi. "bir türk dünyaya bedel" Gibi bir konu baslığıyla gelmis. Tam bir hayal kıriklığı. Gitmedim, biliyorum ki orda siir ile ilgili hicbir sey konusulmadi. Sinirlerim bozuluyor, siirlerini okumadan uyuyamadiğim adamı görmeyi deli gibi isterken, düşünce olarak bana bu kadar uzak olmasından dolayı gidip göremedim. Böyle genellemeli, bir ırkı yücelten söylemlere katlanamıyorum.
ismet Özel, modern türk şiirinin babalarındandır, bana göre en iyisidir. Şiirleri birçok ünlü şair tarafından (cemal süreya, turgut uyar, vs. ) övgüye mazhar olmuştur. Müthiş bir söylev yeteneğine sahiptir. Kısacası şiirine kimsenin laf edemeyeceği eşsiz şairdir.
ismet Özel, şairliğinin yanında aynı zamanda bir düşünürdür. Bir tavır adamı bir dava adamıdır. Dinamiktir. Söylemleri kolay kabul edilir, çabucacık hazmedilir türden değildir. Ayrıca anlaşılması güç biridir, zaten tüm büyük düşünür ve fikir adamlarının en büyük yılgınlığı, anlaşılamamaktır. ismet Özel'de türkiye'de net anlaşılamamakta fakat her kesim tarafından dikkatlice izlenmekte, takip edilmektedir. Ne derse desin gündem olmayı başarabilen, aykırı yazardır kısaca.
türk nedir sorusuna "kâfirle çatışmayı göze alan -sünnî"- müslümana türk denir cevabını veren; hakikati söyleyen yegane şair, mütefekkir.
ülkücülerin iyi niyetli sığlığı, türkçülerin vatan topraklarını imkân ve fırsat buldukları ,sıkıyı gördükleri vakit peşkeş çekme alçaklığı, islâmcıların vatansızlığı, kapitalistlerin ve gâvurların şerri varken hayatta olması daha da anlamlı bizim için.
"Budur işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
işte şehirleri bayındır gösteren yalan "
Duygular paketlenmiş, tecime elverişli
gövdede gökyüzünü kişkirtan şiir sahtedir
gazeteler tutuklamiş dünya kelimesini
o dünyadan, o şiirden öcalmali demektir.
ben o yüzden özel'in kişiliğinden bahsedeceğim.ismet özel şair, şairliğinden gelme bir paralel cümleler evreninden bir ses kendisi.özel'i insanlar gereğinden fazla narsist olarak değerlendiriyor. oysa özel'in yaptığı narsistlik değil, tersine; üzerinde yıpranmışlık ve zorla kabul ettirilerek bir eziklik hissi duyan topluma, aslında öyle olmadığını anlatmaya çalışan bir insan.
özel narsist değil tersine toplum için fedakarlıkta bulunan bir insan. çünkü toplum için öne sürdüğü kurtuluş düşünceleriyle bu gün, beyni pek çalışmayan, yahut başka şeylere çalışan insanlar tarafından deli olarak görülüyor.ismet özel insanların işine gelmiyor.çünkü özel insanların kaypak, yavşak, salak olduklarını sürekli yüzlerine vuruyor ve insanlar biliyor ki özel bunları söylerken gerçekten de haklı.
özel, şairliğinden gelme bir ifadeyle düşüncelerini dile döküyor elbette. başka türlü olması da beklenemezdi zaten.onun şairliğinden, yahut şairlikten anlamayan insanlar, özel'in ne ifade etmeye çalıştığını anlamıyor, anlamaya çalışmıyor, anlamaya çalışsa bile; anlamaları pek mümkün görünmüyor. çünkü bazı insanları diğer bazı insanlar anlar.
''müslümanlık dışındaki bütün dinler sadece birer kültürdür.''
''modern insan merdiveni tırmanıyor,ama çıktığı her basamak bir basışta kırıldığı için tepede,yalnız,çıplak, çaresiz kalmaktadır.''
''müslüman ölümü bir trajik son olarak göremez.ölümü paylaşmasına da gerek yoktur,çünkü irtihal yani bir başka dünyaya göç insanın amelleriyle birliktedir.''
Bugün tarihe not düşmek istediğim sözlerin noktası olarak kullanacağım yıkılma sakın şiirini. Öyle zor günler geçiriyoruz ki, bireysel olarak çektiğimiz acının üzerine bir de milletçe çekiğimiz acılar ekleniyor. Birilerinin acı çekmemesi, bardan pavyondan şehitler ölmez gibi paylaşımlarda bulunması acımızı bir hayli katlıyor. işte tam bu anda insan bir sigara yakıyor, yıkılma sakın diyor kendine. Yanan bir sigara ismet özel'in sesinden dinlenen bir şiir ile bütünleşip acıların fitilini ateşliyor.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
yaprakla yağmurun aşkı meselâ
kim olsa serpilen coşturuyor bizi
imreniyoruz başkalarının mahvına.
Yağmur mahvoluyor çarparak
kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında
yaprak dirimle irkiliyor nazlı ve mağrur
silkiniyor vuran her damlayla.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya
aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı
ilkönce damarlarımızda duyuyoruz çağıltısını
uzak iklimlerin
kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden
bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda
sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz:
Bize ait olan ne kadar uzakta!
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
başkalarının düşünceleriyle değil.
“Üstümde yıldızlı gök”demişti Königsberg’li
“içerimde ahlâk yasası”.
Yasa mı? Kimin için? Neyi berkitir yasa?
ister gözünü oğuştur,istersen tetiği çek
idam mangasındasın içinde yasa varsa.
Girmem,girmedim mangalara
Yer etmedi adalet duygusu
içimde benim
çünkü ben
ömrümce adle boyun eğdim.
Yıldızlı gökten bana soracak olursanız
kösnüdüm ona karşı
onu hep altımda istedim.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
düşmanı gösteriyorlar,ona saldırıyoruz
siz gidin artık
düşman dağıldı dedikleri bir anda
anlaşılıyor
baştan beri bütün yenik düşenlerle
aynı kışlaktaymışız
incecik yas dumanı herkese ulaşıyor
sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda
tek başınayız.
Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek
belki çocuk ve ihtiyar,belki kadın ve erkek
hepimiz,herbirimiz gizli bir isimle adaşız
yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı
hayatımıza kendi adımızla başlardık
bilmediğimiz bu isim,hesaptaki bu açık
belki dilimi çözer,aşkımı başlatırım
aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine
adımı aşkın üstüne kendim yazarım
ismet Özel.