allah kendisini bizden tez almasın diye dua ettiğim şair, mütefekkir.
gökalp, atsız, erol güngör, peyami safa, arvasi ve başkalarının yazdıkları bana yalnızca değip geçmişti. kiminin sözlerinde noksan kiminin sözlerinde ise boğazımdan geçmeyen şeyler vardı. canımdan çok sevdiğim, türk adını verdiğim "şeyin" mahiyetini, neden değerli olduğunu onlarla değil, daha sonraki yıllarda ismet özel ile öğrendim ben.
allah kendisinden razı olsun.
istiklal marşını farkli şekilde okuduğu bir zamanlar sözlükte tartışma konusu olmuştu.
O zamanlarda yazılanlar şimdi ise yok...
Taşları yemek yasak kitabini aldim her cümlesi cok derin anlamlar taşıyan bir kitap yazmış.
Sozlukculeri önsözünde taşlamıştır.
-Bu kitabı cenabetler okumasın.
yıllar yıllar evvel "siyasete girmeyi düşünüyor musunuz" sorusuna "siyasete girmemden çekinenler, korkularını muhafaza etsinler" gibi efsane bir cevap vermişti. fakat hala ses seda çıkmamaktadır.
Bileklerinden akıttığı sımsıcak ama sert kelimelerle şiir yazmış olan şair..
Amcam olsa şu yaşımda koşar üstüne atlarım, o derece severim şairliğini. Amca bana şiir yazsana diye laklak yaparim başında. Yazmazsa ağlarım, küserim gider saçını falan çekerim. yazarsa ellerini öperim. Ben malım net.
Sen de mi brüdüt: aslında amcam olsa gider harclik isterim, şiirle cips alınmıyo bizim bakkalda. Harclik vermezse kaval kemigine ışıklı ayakkabimla tekmeyi basarim, açıdan kivranirken kıvrak hareketle cüzdanına çökerim çocukken beni gorecektiniz çok yaramazdim ben.
Münacaat şiiri ismi gibi yakarış hissi uyandıran insan. Hele de giriş dizesi. Okuyunuz:
"Bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak,ölmedim beni leylak
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
Vakti vardıysa aşkın,onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.
Hata yapmak
fırsatını Ademe veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım Ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.
Çeşme var,kurnası murdar
yazgım
kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.
Gençtim ya,ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur,dalların hışırtısı da
gözyaşı,çiğ tanesi,gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
Vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
Yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar,yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.
Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.
Oysa bu sürgün yeri,bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah,bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı:
Bir yakış,bir yanış tasarımı beride
öte yakada bir benî adem
her gün küsülü kaldık.
Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni,anladım
gençken almadın canımı,bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret,gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?"
Bir konferasına katılmıştım istiklal Marşı derneği kapsamında. Sevenler kizmasin ama çok kibirli duruş sergiler kendisi. istiklal Marşı nı okuma biçiminden hiç söz etmiyorum hele.
Bir kez de şiir resitaline katılmak nasip oldu. Kendisinin ağzından dinledik şiirlerini. Bir şiirinin bitiminde kendisini dinleyenler (ne yazık ki ben de, benim özelliğim de neyse artık) şiirinin bittiğini anlamayip ses vermeyince gözlüğünü indirip bir bakışı vardı bize hala aklımdadir o bakış. Sanırım küfretse daha iyiydi.
ismet özel'in şiirlerindeki kelimeleri anlayamayacak liseli ergenler tarafından zır cahil olarak tanımlanan şair. ulan günlük kullandığın kelime dağarcığın amk yı da eklersek 200'ü geçmez. cahiller haddini bilmez oldu ne biçim bir ülke lan!
başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya
aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı
ilk önce damarlarımızda duyuyor çağıltısını
uzak iklimlerin
kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden
bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda
sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz
bize ait olan ne kadar uzakta!
Umudunun ayak seslerini okşuyoruz, yavrum./Kuşandığımız bu alkol kokusu bize ne getirdi ki!/ÇIKSAM/ gök şarlayarak devrilse ardımdan/ölürsek bir partizan gibi ölmeliydik,