"bu memlekette akıllılarla konuşmak için bir şey yapmaya gerek yok ama aptallarla konuşmak için paran ve diploman olması lazım." diyerek tespitlerin kralını yapmış şair.
"bu ülkede kadınlar eşlerine, oğullarına ve eş adaylarına ben senden yüksek gelir beklemiyorum, ben senden helal para kazanmanı istiyorum deseler ülkenin çehresi değişir. kadınlar kendilerine sağlanan imkanların dayanaklarını sorgulamıyorlar. o imkanlar gelsin, tabi başları da ağrımasın istiyorlar ama o imkanlardan vazgeçmek istemiyorlar."
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?
Şiiri bırakmıştır. Düsünceleriyle kafa yapan enteresan adam. Ülkede bir olay olduğunda acep ismet ne düsünüyordur diyerekten aklıma düser. Şiiri bırakması üzmüstür haliyle.
bu başlık altından sabaha kadar yazılmalı şöyle diyor üstad
gençken
peşpeşe kaç gece yıllarca
acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
bilmezdim neden bazı saatler
alaturka vakitlere ayarlı
neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
yazgı desem
kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
Tokat
aklıma bile gelmezdi
babam onbeşli olmasa.
Meyan kökü kazarmış babam kırlarda
ben o yaşta koltuğumda kitaplar
işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
kafamda yasak düşünceler, Gide mesela.
Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
oysa hergün
merkep kiralayıp da kazılan kökleri
Forbes firmasına satan babamdı.
Budur
işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
işte şehirleri bayındır gösteren yalan
işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
güç bela kurduğum cümle işte bu;
ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
Solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
bile bir bir çınlayan
ihtilal haberidir
ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
nisan ayları gelince vücudu hafifletir
şahlanan grevler içinde kahkahalarım küstah
bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
biraz ağlayabilmek için
fotoğraflar çektirir
babam
seferberlikte mekkâredir.
insanın
gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
belki ruhların gölgesi
düşer de marşlara
mümkün olur babamı
varlık sancısıyla çağırmak
" şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde? "
demeyeymiş her sabah dinlediğim bu şiiri her sabah dinlemek zorunda bırakmasaymış.
bakış açımı, şiirimi, hayatımı değiştirmiş şairdir. şiirin türk edebiyatında zirve yaptığı noktadır. birçok insana seksen sonrası şiirin inişe geçtiğini hissettirmiştir. şiirle ilgilenenlere haddim olmadan tavsiyemdir: eğer kendisini okumadıysanız biraz daha oyalanın, o sokağa girmek için çok acele etmeyin. kendisinden sonra okuyacağınız hiçbir şairden zevk alamamanıza sebep olabilir.
Sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden
aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
bir harfin başlattığı yangın ile söndür
beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
öyle mahzun
ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.