aslında 'isme yazılmış şarkılar' diye bi başlık var. ama tez zamanda ankete dönüşmüş ve meramımı anlatmaya yetmiyor.
söz konusu eserdeki şahısla aynı ismi taşıyanlar için bazen 'şımartıcı, got kaldırıcı' olabiliyor bu durum. misal;
zeynebim zeynebim allı zeynebim
beş köyün içinde şanlı zeynebim...
benim adım zeynep olsa (ki, ben melis bu arada), bi kafede otururken bu türkü çalmaya başlasa, ortalığa atlayıp 'evet evet, bu türküdeki zeynep benim' diye bağırırdım. o derece süper türkü. ama diğer tarafta şöyle de bişey var:
ne gezersin buralarda
dolaşırsın kucaklarda
iş var senin bacaklarda
çapkınsın zilli zeynep
bu ne ki şimdi? bu ne, müzik anlayışını sol anahtarı zikesice adam? bu nasıl şarkı? ben zeynep olsam (ki, melis olduğumu söylemiştim), bi kafede bu şarkı çalmaya başlasa, kaçar giderim... zeynep isimli nice kız bu şarkıyla ilgili geyiklere maruz kalmıştır. 'hee, zilli zeynep geliyooor' gibi...
binnaz vardı bi ara. binnaaaz binnaaaaz diye bağırıyordu garip kılıklı bi adam. hatta karısının adı binnaz olan biri olay çıkarmıştı yanlış hatırlamıyorsam.
'safiyeme karyola dar gelir' var mesela. hemen her safiye bununla ilgili geyiklere maruz kalmıştır.
'bas bas paraları leylaya' diye de bi rezillik vardı bikaç sene önce. ucunun nereye gideceğini düşünmeden gotten uydurulmuş bi şarkı. 'anana bas sen o paraları' karşılığını veren çok adam gördüm. hepsinin de leyla isimli annesi, karısı filan vardı...
sakıncaları sadece bu değil tabii. nasıl anlatsam ki.. adamı yok yere aşık eder bazı şarkılar. misal, lavinya isimli bi kız tanısan, aynı gün de feridun düzağaç-lavinya şarkısını dinlesen ister istemez bi kıpırdanma olur içinde, şuranda bi yerlerde. firuze de bu etkiyi gösterebilir...
bu şarkılar/türküler adamın zihnine öyle yerleşiyor ki, o isimdeki herkese direkt o gözle bakıyorsun. bizim bi safiye teyze vardı misal, zayıf filan bi kadındı, ama hep karyolaya sığmıyormuş; rahat edemiyormuş gibi sanıyordum küçükken.