demekki sadece kendimize donecek ateist dedigimiz diogenes kadar inanclı olup inancımıza sarılıp erdemli olacak ve kutsal saydıgımız dini
bu denli ucuz konular arasında tartısmaya bile sokmayacakmısız.
adam en buyuk gerici zira ev dururken sepette yasıyor ama sikayetci degil.
inanclı dik ve kendinden emin.
dindar bir toplum mu yetistirecegiz o halde oncelikle cocuklara bunu asılamalıyız.
budizm ve konfüçyüsçülük* gibi dinler aslında iyilik üzerinedir. inanabilirler ama tek sorunu ilahi bir inanış yoktur. bundan dolayı pek çoğumuza ters gelir. islam varken, bunlara inanmak, acizane vakit kaybıdır.
Fıçı içinde yaşayan Diogenes, Kinik düşünürlerin en ünlüsüdür. Sokrates' in öğrencisi Atina' lı
Antisthenes, bir hayli yaşlandığı sırada, bütün dünya zevklerine ve özentili felsefelere sırt çevirmişti. Soylular
arasında ve zevkli bir ömür sürerek yaşlandığı halde birdenbire doğaya dönmüş, doğaya uygun yaşamayı yeğlemişti.
Köleler gibi giyiniyor ve zevk almaktansa ölmeyi yeğlerim diyordu. Öğretmeninden öğrendiği erdem anlayışını
herkesin anlayabileceği bir dille anlatmaya başlamıştı. Her türlü mal ve mülk edinmeye, kölelik ve aile kurumlarına,
din inançlarına karşı çıkıyor ve çevresindekilere iyilik öğütleri veriyordu. Tutuklanmış bir kalpazanın oğlu olan
Sinop' lu bir genç, Diogenes, ona yanaştığı zaman kendisinden hiç hoşlanmamış ve sopayla döverek onu kovmuştu.
Diogenes direndi ve Antisthenes' in mesihvari sözlerine uyarak her şeyden el etek çekip bir köpek gibi yaşamaya
başladı. Öğretiye köpeksi adı verilmişse herhalde Diogenes yüzündendir. Ölüleri gömmek için kullanılan toprak bir
kap içinde yaşıyor ve felsefesini eylemiyle geliştiriyordu. Diogenes, Antisthenes' in aklından bile geçirmediği bir
biçimde bütün geleneği yadsıyarak her türlü ruhsal ve bedensel isteklere sırt çevirmiş, kendisini doğanın içinde
doğal bir varlık gibi özgür kılmıştı. Gerçek erdeme böylesine bir özgürlükle varılabileceği kanısındaydı. belkide bu herifin felsefesidogru.
neyin pesindeyiz neyi kime ispatlamaya calısıyoruz.