herkes* için zor bir imtihandır. hayır, dünya imtihanından bahsetmiyorum. islama inanmamanın sürdürülemezliğinden bahsediyorum.
ateist bir insanın kendi imanını sürdürebilmesi, inanan bir insanın imanını sürdürebilmesinden daha zordur. ateist yaşam aynı güneşi inkar etmek gibidir, bunun için sürekli gözünüzü kapalı tutmanız gerekir ki, bu zordur.
ateist birisinin aklını özgür bırakıp özgürleştirdiğini düşünmesi aslında yanılgının ta kendisidir. ateist, allah a kulluk etmeyi bırakıp aklına tapmaya başladığı anda kendisini çok aciz, sınırlı bir imgeye hapseder. bu imgeyi kendi tanrısı yapar. tüm bunları yaşarken bir taraftan da, artık yaşadığı her acziyet onun ateizme olan imanını kendisine sorgulatacaktır. bu sancıların önüne geçme adına, islama karşı bir savaş halinde buluverir kendisini. yine yandaş toplama da tüm bu sıkıntılı durumun atılması adına bir çabadır.
bu süreç yorucudur, yıpratıcıdır. yaşlandıkça ateistlerin bir kısmının acizlenmesi ve dine yönelmesi bu yüzdendir. yönelmeyenlerinin kendileri için ürettikleri sosyal statükal yönelimlerin halen devam ettiği düşünülebilir. her insanın fıtratında olan "inat", "tükürdüğünü yalamama", "ne şekilde biliniyorsan o şekilde yaşamaya zorlanırsın" gibi durumlar elbette kendisini islama inanma konusunda sınırlayacaktır. diğer taraftan, sürekli kainatla ilgili kafasındaki sorular ve yaşam-ölüm döngüsü onu sürekli meşgul eder. Bu dilemma çökertir zamanla çoğu ateist* bünyeyi.
ateizm güçle var olan ego dur aslında. o güç azaldıkça var olmayan bir idea olduğu ortaya çıkar. Bu güç; teknoloji, para, güzellik, yakışıklılık, liderlik, başkanlık, otorite, şehvetler bütünü vs vs ne dersen de.
yani insana güç veren her olgu ona kendi aklını tanrılaştırması cesaretini de beraberinde verir. Buna inanmak ahmakların işidir çünkü bu sınırlı yaşamda kainatı okuyamayan bir bilinç, ya aklının esiridir, ya da ahmaktır. Bilinç kendi özgürlüğünü kazandıkça zorlanmaya başlar. işte sürdürülemezlik bundan dolayıdır.