kim olduğu öznede belli olmayan fakat gizli öznede bariz şekilde sırıtan çevreler tarafından son zamanlarda uygulamaya koyulmuş bir plandır. ki bu çevreler islam'da kaynak olarak sadece kur'an-ı kerim'in kabul edilmesi tezini savunmaktalar. hadis ve sünnetin güvenilmez olduğunu ve sahabeler tarafından aktarıldığı için de hatalar yapılmış olabileceğini söylemekteler. evet masumane okursanız kulağınıza yatabilir bunlar. fakat;
hadisin, sünnetin ve hatta peygamberin devreden çıkarılması; insanlara kur'an'ı istedikleri gibi yorumlama özgürlüğünü verecektir. bunun sonucu ise islam'ın protestanlaşması ve islam dediğinizde kuralları her insana göre farklılıklar içeren bir dinin akla gelmesidir.
bu savı savunanlar kur'an'ın vahiy esnasında yazıldığını ama hadislerin ve sünnetin çok daha sonra kaleme alındığını savunmaktalar. peki bu insanlara hep birlikte şunu soralım; sizin aktarırken hata yaptığına, hatta hadis uydurduğuna hükmettiğiniz sahabe kur'an'ı kitap haline getiren sahabeyle aynı sahabe değil midir? öyleyse sizler kur'an'ı nasıl güvenilir kabul etmektesiniz?
kurgunun yanlışlığı buradan kaynaklanıyor işte. mantık kurulurken tam da bu noktada hata yapılmasından... son sözü ise yusuf kaplan'a bırakalım;
insana kulluğunu hatırlatan varlık, peygamberdir. Kâinatın kıvancı, tekevvünün övüncü Peygamberimiz (sav), kulluğunun idrakinde olan yegâne varlıktır; o yüzden, Muhammed'dir; o yüzden Mahmud'dur; o yüzden, Ahmed'dir: Yani övülmüştür. işte bu sebeple, Livâü'l-Hamd (Hamd / Övgü Bayrağı) ondadır.
Bize düşen mükellefiyet, vahyin olmadığı, kesildiği bir zaman diliminde, yani medeniyet sürecinde, Peygamberimizin tahakkuk ettirdiği kulluğu yerine getirmektir: Hilâfet mükellefiyeti.
Kul'un olmadığı bir yerde, putların zuhûr etmesi; hayatın karanlıklar, zulümler ve işkenceler hapishanesine dönüşmesi önlenemez. Foucault'nun Batı uygarlığının modernlikle birlikte geldiği aşamayı "modernlik hapishanesi" diye tarif etmesi ve bütün hayatını bu hapishaneyi tasvir etmeye vakfetmesi, herhalde oldukça anlamlı olsa gerek.
Bize her türlü puta karşı nasıl korunacağımızı öğreten yegâne Kul, Peygamberimiz'dir. Eğer, Peygamberimiz'i devre dışı bırakacak olursak, kendimizi putlara ve zulümlere teslim etmekten, zamanın ve mekânın saldırılarına maruz kalmaktan kurtaramayız.
11 Eylül sürecinden sonra islâm dünyasına yapılan en büyük saldırı, peygamberimiz efendimizin devre dışı bırakılması amaçlanan, önüne gelenin Kur'ân'ı kafasına göre yorumlayacağı, islâm'ı sekülerleştirmekle sonuçlanacak peygambersiz bir islâm icat etme saldırısıdır.
islâm'la savaş, Obama döneminde, açıktan değil, daha örtük bir şekilde, Peygamber'siz, sekülerleştirilmiş bir "islâm" icat edilmesi şeklinde sürdürülecektir.
Bu konuda AB ve ABD, Peygamberimiz'i karikatürize eden bir ülkenin başbakanının NATO genel sekreteri olmasında ittifak ettiklerini göstererek, islâm'a karşı nasıl bir tavır aldıklarını açıkça ilan etmişlerdir. Bu postmodern savaş, örtük ve ayartıcı yöntemlerle sürdürüldüğü / sürdürüleceği için çok daha tehlikelidir. O yüzden müteyakkız olmak zorundayız vesselâm...
"Allah'ın (fethedilen diğer kâfir) memleketler halkın(ın malın)dan, Resûlü'ne ganimet verdiği şeyler; Allah'a, Peygamber'e, akrabalarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara aittir. Bu da (bu malların), içinizden yalnız zenginler arasında elden ele dolaşan bir servet olmaması içindir. Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasak ettiyse ondan da vazgeçin.(2) Allah'a saygılı olup emirlerine uygun yaşayın/aykırı davranmaktan sakının. Çünkü Allah'ın azabı çetindir."
dipnotlar:
2-Allah Resûlü'nün verdiği/emrettiği ve nehyettiği ne varsa âyette geçen ("mâ" ism-i mevsûlünden dolayı) özel ve genel emrettiği ve nehyettiği her şeyi içine alır. Bundan dolayı hadisler ve sünnetler mü'minlere şer'î delildir. [krş. 7/157]
"dinde reform" tartışmaları da tam olarak bu noktadan insanları vurmayı amaçlıyor. dinin önerdiği ahlak ve emirler bir kenara koyulurken, islam'ın içinin boşaltılması ve herkesin kendine dair bir din inşaa etmesinin yolu açılmak isteniyor.
bu büyük bir tehlike.
bunu yapanlar sadece islam'ın içinin boşaltılmasına sebep olmayacaklar, insanların ahlak kavramlarının da içini boşaltacaklar. toplum çözünmeye uğraması, sınırların kaldırılması ve seviyenin düşmesi ardarda birbirini takip edecek.
işte tam da bu noktada müslümanların bu tartışmaları reddetmesi ve dini olan islam'a saf haliyle sıkı sıkı tutunması gerekiyor.