soundtrack'inden hikayesine ve oyunculuklara kadar her şeyin çok başarılı olduğu sean penn filmi. emile hirsch filmin başlarında parlak bir çocuk gibi görünürken sonra tam bir maceracı tipiyle büyük iş başarmıştır. filmde özellille müthiş müzikler sayesinde pek çok sahnede gaza geliyorsunuz. ama sean penn sürekli inceden bu macera tutkusunun dışarıdan gözüktüğü gibi olmadığını bize gösteyor.
--spoiler--
trende polisten dayak yemesi, avladığı hayvanın sinekler tarafından telef edilmesi ve tek başına ölmesi aslında sistemin bu şekilde yıkılmayacağını hatırlatıp daha önce verilen tüm gazı alıyor. en etkilendiğim sahnelerden biri ise chris'in babasının sokağa çıkıp aptal aptal etrafa bakınmasıydı :(
--spoiler--
müzikleri,yönetmenliği falan şahane olan film. ama tutup bunu izledikten sonra abi ben de bırakıcam herşeyi, gidecem buralardan moduna girerseniz ya henüz lise sıralarındasınızdır ya da mal.
yaşanmış bir olayı anlattığından dikkat çeken film. tabii ki oyunculuk da çok güzel. sonunda verilmek isteniken mesaj da. müzikler zaten güzeldi. ekrana kitlenmedim izlerken. gözümden yaş da gelmedi,sıkıldım izlerken. zaten ne olacağını başında kestiriyorsun. konu belli, sonuçta belli. çok mu iyi hayır, çok mu kötü hayır.
bi arkadaşım tavsiye ettiği için daha dün akşam ve bu sabah filmi bitirmiş oldum, ben de tavsiye etmek isterim sizlere ve sevdiklerime, arkadaşımın tavsiyesi şu şekilde olmuştu, lan şu filmi izle karakter aynı sen davranışları yaptıkları. evet izledim evet bana benziyor, ve şunu diyebilirim, şimdi bi çok insan bu filmi izledi ve çocuğun yaptıklarını yapmak istedi ve yapamadı değilmi, ben şunu söyleyebilirim ben bu filmde izlediğimiz her şeyi tek başıma yaptım, eksiğini yapmadım belki daha fazlasını yaptım ama ölmedim tabi. kesinlikle izlenmesi gereken filmlerden birisi. müziklerini geçersek müzikler bi harika eddie wedder'in içinde bulunduğu hangi proje güzel olmazki dedirten filmdir. son olarak bu film bittiğinde gözümden yaş gelmedi değil.
izlediğim en iyi film miydi, bilemiyorum. ama en etkilendiğim filmdi... film izlemeyi seven biriyim, haftada 3-4 film izlerim mümkün oldukça. bu da bana çok film keşfetmemi sağlar. fakat bugüne kadar bu kadar etkilendiğim bir film olmadığı gibi bu kadar etkileneceğimi düşünmedim de hiç. film sonlara doğru yavaş yavaş gelirken bir taraftan "nolur hemen son olsun sonunda ailesine kavuşsun, nolur o nehirden geçmeyi başarsın" diye kendimi yerken bir taraftanda "nolur daha bitmesin" dedim. uzun zamandan beri bir film için "nolur bitmesin" tabirini dün gece izlediğim bu film için kullandım. beni vuran noktasıysa film bittikten sonra gösterdikleri fotoğraftı. gerçekle o kadar iç içe bir film yapmışlar ki, gözyaşlarımı tutamadım. hiç etkilenmediğim kadar etkilendim. normalde dün gece sabaha kadar oturmayı planlıyordum, film bittiğinde saat 02:30'du. hiç bir şey düşünemedim. kapattım ve yattım. şu an bile tamamen kendime gelebilmiş değilim.
hepsinden önce gerçek bir hikayeden alıntı olması beni 2 kat etkiledi, 2 kat ürpertti diyebilirim. yani bundan 20 sene önce gerçekten benim bulunduğum dünya üzerinde, benim baktığım gökyüzüne bakan bir insan gerçekten yapmış bunları.
sonuç olarak uzun süre psikoloji veya dram filmi izleyemem.
2 seneye yakın sonrası edit: an itibariyle 2.ye izledim. "izlediğim en iyi film miydi, bilemiyorum" tabirini değiştiriyorum, 2 senede üstüne 100lerce film daha koymama rağmen şüphesiz izlediğim en iyi filmdi. değişmedi.
çadırı sırta yükleyip dağa taşa vurası geliyo insanın. filmin verdiği mesaj güzel, tabi anlayana. sıkıcı şehir hayatı ve monoton kolej günlerinden bıkmış, uzun ve sıkıcı bir hayattansa kısa fakat dilediğince yaşamayı seçmiş bir gencin hikayesi. filmin yaşanmış bir hikayeden esinlenmesi filmi dahada cazip kılan bir neden. içinde doğa tutkusu olan her insanın izlemesi gereken bir film. okadar olmasada arada çıkıp bi oksijen almak lazım tabi.
christopher'ın barda kendini gördüğü sahne sanırım en etkileyici andır. toplumun ve sistemin sizi sıradanlaştırıp tek tip haline getirmeye çalışmasına isyandır. ergen vs. diyenlere tek lafım ise kendi minik huzurunuzu kaçırmadığınız sürece ufak maaşlarınızla elit kesimi zengin edecek ve dünya daha iyi bir yer olmayacak artık bunu anlayın.
not: gerçek hikaye olmadığını bilmeyenlerin tabansız sistem eleştirisi yapması doğaldır.
birçok yorum var iyi ve kötü, evet çekim iyi değil belki ama konuya odaklanmak gerek. şahsen bu film beni fazlasıyla düşündürdü, derinden de etkiledi. herşeyin bize fazlasıyla diretildiği bu toplumda, özgürlüğünün peşinden giden bir maceracının hikayesiydi. anne ve babasını eleştirerek kendi içinde onların davranışlarını yargılayan ve tramvalarla büyümüş bir genç. bir düşünsenize aslına bakarsak alexander'ın geçirdiği tramvaları biz de geçirmiyor muyuz? dayatmalar, ikiyüzlülükler, her zaman bir üste çıkmak için üstündekini ezme çabası, hırs... toplumdaki ahlaksızlık hayal gücümüzün çok daha ötesinde aslında.
diyeceğim o ki özgürlüğün savunulduğu bu dünyada aslında hiçbirimiz özgür değiliz. toplum bizi nasıl yaşatmak istiyorsa öyle yaşıyoruz, bunun da ismi özgürlük olmuş.
film pek tabii vasatın üstü fakat kahramanımızın mükemmel olarak gösterilmesi bende hayal kırıklığı yarattı. film tamamen hayatın içinde geçiyor fakat cris sanki süper kahramanmış gibi gösteriliyor. her karşılaştığı insanda iz bırakıyor falan. bunlar hollywood'un sevilmeyen noktaları.
sırt çantanızı alarak yollara düşme isteği uyandıran film. özellikle macera sevenler izlesin. kısa bir aşkta var filmde. platonik,çok saf. geyik sahnesi de ayrı trajiktir.
efsane filmdir. insanı bir sürede olsa maddiyattan soyutlar. ayrıca eddie vedder'in film yaptığı için soundtrack filmi izlediğim günden beri yatarken dinlediğim müzikler arasındadır acaip rahatlatır,huzur verir hele long nights yok mu long nights...
insanın gerek içsel muhasebesinde gerekse hayatı yorumlamasında çok sağlam etki bırakan, Jon Krakauerin gerçek hayattan alıp kitap haline getirdiği, sean penn in senaristliğini ve yapımcılığı üstlenerek filme döktüğü, eddie vedder in müzikleriyle zaten yoğun olan konuyu bir üste taşıdığı mükemmel ötesi film. izleyin ama izlettirmeyin, bırakın insanlar böyle bir keşfi kendileri yaşasınlar, yoğun olan anlam katlansın.