Ne şekilde ettiğine göre değişir.Gerçek intihar kendini asma,kafaya sıkma,zehir içme(kuvvetli olanlardan),en az 100 m yükseklikten aşağıya atlama,tren raylarına atlamaktır.
Diğer intiharlar mesela bilek kesme,hap içerek intihar etmeye çalışmak,şişeye oturarak ölmeyi beklemek vs.dir.
Gerçek intihara başvuranlar yaşamak istemeyenlerdir.Kurtarılmak istemezler.Bunlara saygı duyarım.
Ancak diğer intihar türlerine bakarsanız kişi ölmek değil dikkat çekmek istiyor.Yani içinden kurtarılmak istiyor.Bu türdeki intiharlara sadece belirli şartlara göre saygı duyarım. (bkz: tecavüz)
Şu ara bulunduğum durum.Zaten tüm gün ya uyuyorum ya ağlıyorum hiç olmazsa ölür sonsuz uykuya yatarım daha iiyi.Kaldı ki bu küçük bedenim ölmekten korkmamıştır hiç.Ölümün sevdiklerinden kendisini ayırmaktan korkmuştur.En çok en mutlu olduğu zamanlarda tam huzuru bulduğunda birden öleceğini hissetmekten korkmuştur.Düşünsene hep hayalini kurduğun yaşamda çok mutlusun ama doktor diyor kansersin zaten ben de bu talih varken o da gelse başıma şaşmam da.ölümden korkmuyorum zamansız gelmesinden hazır değilken gelmesinden korkuyorum ki hissediyorum hazırım ama ailem sadece onları öldükten sonra hayal edemiyorum o kadar giderken onları da götürsem aslında olabilir.
bir kişide son seçenek olmalı. ama intihar etmeyi düşünürken arkanızda bırakacağınız tüm zorlukların yakın çevrenizdeki insanları etkileyeceğini unutmayın.
kimi zaman talihsizliktir. mesela sen benliğindeki varoluşsal kırılmalara dayanamayıp yaşamına son veriyorsun. arkandan 4 tane komşu teyze "kendini intaar etti" diyor.
Gerçekten yapacakların dile getirmedikleri bir kurtuluş. Onlar daha alegorik veya metaforik oluyor. Bildin hemi?
Hemingway falan diyom.
Plath?
Ruh ikizi Marmara?
Caraco?
Hiç mi yok?
Oldu teşekkürler.
Her ne olursa olsun yapılmaması gereken eylemdir. ahkam kesmek olabilir bu. Sen ne bilirsin de diyebilirsiniz. benim yaşadıklarımı yaşamadın ki de diyebilirsiniz. hepsinde haklısınız. daha önceden yazarlar ne ister başlıkları altında mutluluk demiştim. herkes için mutluluk. aslında çok şey söylemek mümkün ama şimdi bunları bu saatte yazıya dökmek güç. bir gün bundan da çok erken saatlerde telefon çaldı. sanırım yanlışlıkla aradı diye düşündüm. çünkü akıllı telefonlarda işte dokundum, dokunmadım vs arama yapmış olabilir diye düşündüm. ama bu saatte de önemli olmasaydı aramazdı, vardır bir şey diye açtım. arayan beş yıl önce bir kayıt esnasında tanıştığımız bir kişiydi. daha sonra ortak kişi ve yerler olunca ara ara görüşüyorduk. açtım artık ne diyeyim ağlamaklı mı donuk mu bir sesle oğlunu kaybettiklerini cenazesini defnedeceklerini söylüyordu. o esnada aklıma bir hastalık veya kaza olabileceği geldi. ama daha sonra öğrendim ki intiharmış. daha önceden birkaç girişimde bulunmuş. bunları daha sonra öğrendim. neyse cenaze merasimine gittik. adam yıkılmıştı, bir yıl önce de ailevi bir sorun daha yaşamıştı. bir yılda iki büyük olay. yani buraya çok şey yazılabilir. eşinden ayrılmıştı, bir çocuğu engelli onunla ilgileniyordu, ailesini bir arada tutmaya çalıyordu, böyle olmamalıydı vb birçok şey yazılabilirdi. ama bilemiyorum, kimseye de akıl verecek, nutuk çekecek değilim. o kişi de benim yaşamış olduğum olaylardan dolayı kendi çocuğu arasında bağlantı kuruyor sakın diyordu hep sakın, kendine iyi bak, sakın bir şey yapma diye. düşünmedim mi düşündüm. acı şeylerdi, şoklar, depresyonlar, ilaçlar vs vs. neyse cenazeden sonra eve gittik. yakınları vardı .taziye için gelenler. tuttu beni olayın gerçekleştiği odaya götürdü. Hani filmlerde pencereden esen rüzgâr perdeyi havalandırır ya öyle bir hava, kötü bir hava hissettim odada. olay sanki gözümün önünde bir kez daha oluyordu. o içerideki kasvet boğuyordu beni. o dönemler suskunluk dönemlerimdi, sustum, sustum. hep o babanın yaşadıkları içimdedir. dedim ya ben de düşünmedim mi düşündüm. dedim ya akıl verecek değilim. şimdi o gitti. giderek sorunların biteceğini düşündü ama ya arkada kalanlar. bitmiyor işte. hani boğazınızdan aşağı doğru sıcak bir şey devamlı akar ya, hani boğazınızda bir yumru saplanır ya. işte o orada duruyor. ukalalık yapmak istemem. dedim ya mutlu olsun herkes. bu dünyaya kazık çakmaya gelmedik, nasıl olsa bir gün göçüp gideceğiz. şairin dediği gibi kubbede hoş bir sada bırakabilirsek ne mutlu. kur'an da geçen bir bölüm var. biz kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemedik diye. bazen diyorum sessiz geveze demek ki bunları da yaşayacakmışız diye. ve yaşadığımız her olay bir şeyler katıyor bize. kavruluyorsunuz hayatın içinde. eğer bir acı öldürmüyorsa sizi daha da dayanıklı kılıyor. böyle bir şey düşündüğünüz zaman yardım isteyin, açın kendinizi, seyahate çıkın, doğada bulunun. birçok güzel şey yapın ama nolur intiharı düşünmeyin. belki eden çözüm olarak görüyor ama geride kalanlar için o içinden çıkılmaz sarmal tekrar başlıyor. onları da düşünün ve bu acıları onlara yaşatmayın derim.
her ne olursa olsun. hadi deyin, bir kez daha tutunun hayata. hadi, yalnız değilsiniz.
yorgunlugun verdigi ruhsal acinin siniri astigi durum ile kendisini yipranmis ruhta ihtiva eden birikilmislik.
tanim vermek cok zor. sevdiklerini aileni dusununce vazgeciyorsun tek doz ilacim
--spoiler--
kimse duymadan ölmeliyim
ağzımın kenarında
bir parça kan bulunmalı
beni tanımayanlar
mutlak birini seviyordu demeliler
tanıyanlarsa 'zavallı' demeli
çok sefalet çekti
fakat hakiki sebep
bunlardan hiçbiri olmamalı.
--spoiler--