günah olmasını geç. sakın aklınizdan geçirmeyin zaten yavaş yavaş gidiyorsunuz ve şunu unutmayın en güzel anda en kötü anda fazla sörmez geçicidir hayatı akışına bırakın. hele hele kürt iseniz aman yapmayın etmeyin varlığıniz birilerine batıyor yaşamak güzeldir ne aceleniz var. *
dünyada büyük cesaret gerektiren iştir. hem ölmek istiyosan bunun için emek harcamalısın yok haytatan sıkıldım insanlar kötü gibi boktan sebeplerle ölüceksen öl zaten doğman hata olmuştur.
kafanı kaldırıp gökyüzüne baktığında binlerce yıldızdan sadece bir tanesidir intihar. en parlayan, en dikkat çekici o olduğu için insanlar da onu en sona saklar. zannedildiği gibi ilk tercih değildir. yapılabilrse intihar fikrini görmezden gelmeli. yani insan, kendi hayatına son verme gibi bir fırsatsızlığın olduğunu unutmalı.
hayat hiç kimseye o seçimi hatırlatmasın elbette ama, hayat acısıyla ve tatlısıyla olduğu gibi çekip gitmesiyle de bir bütündür.
intihar kararı saniyelik bir karardır. çünkü insan uzun uzun dolmuştur acılara karldıramayacağını anladığında. 5. katta odapencerisinde şahsım tarafından verilen ve gerçekleştirilemeyen olaydır.
bunu ileride bir gün yapacağını bile bile yaşamaya devam etmekten ağırı yoktur sanırım.
küçük olaylar birikmeye başlar yavaş yavaş ve eğer yeteri kadar bağlantı kurabilme yeteneğin varsa bu küçük olayların hayatın ta kendisi olduğunu anlarsın.
işte dostlar büyümek böyle bir şeydir: nasıl ki uzaktan bakınca o yıldızlar arasında yaşadığımız dünya küçük bir nokta kadar anlamsızsa içinde egolarımızın, menfaat ilişkilerimizin, küçük burjuva keyiflerimizin olduğu hayatlarımız da basit bir noktadan ibarettir..büyümek uzaktan bakmaktır ve ne kadar anlamsız olduğunu fark etmektir. bunu fark ettiği halde tiksinmeyenlere gıpta edersin ama artık çok geçtir, yataktan kalkmak gitgide zorlar seni..uzun masalardaki dost sohbetleri, en sevilen tablolar, karşı cins senin mutlu olmak zorunda olduğun için yapılması gereken birer görev haline gelir. mutlu olmak için yapılması gereken ilk iş mutlu gibi davranmaktır derler ama olmaz, ilerlemez..
''ilkokulda bir bahar günü annen işten erken çıkarak seni okuldan normal saatinden önce alır ve beraber kuğulu parkta dondurma almaya giderken aklından geçen tek şey leyla'nın yanlışlıkla elini tutması olur. yatarken bile onu düşünürsün ama 20'li yaşların sonlarında sarhoşluğundan faydalanıp seviştiğiniz hatunla boşalmanın verdiği yorgunlukla düşüp uyumak üzereyken bir anlamı yoktur yaşadığının..oysa leyla'nın elleri ve ardından gülümsemesi..ben veya biz ne olmuştuk böyle...ne zaman tüketmiştik''
sabahları diyorum çok zor oluyor her şeyin muhakkemesini yapmak ama yapmadan da duramıyor insan. bir süre sonra sadece bağlantıları düşünüyorsun uzun uzun hatta kalkma saatini yarım saat erkene alıp kendine zaman ayırıyorsun bunun için..ve gelinen o boktan nokta ''kalkmalısın, giyinmelisin, gülmelisin, işini kaybedersen aç kalırsın, kalkmalısın, düşünerek yapamazsın..ve en son vuruş ''zamanla geçecek''
geçmedi işte bir süre sonra akşam yatarken o sabahları bunu yaşamamak için bir daha hiç uyanmamak istersin..
intihar benim için gece kafamı yastığa koyduğumda istemsizce ettiğim duanın pratiğe geçirilmesidir.
çünkü o acının ve devamında gelen sorgulamaların gerçekliği tüm gün yüzüne gülmek ve işle ilgili espiriler yapmak zorunda kaldığın dangalaklar sürüsünden daha gerçektir.
ama en çok aile üzer hatta tutunacak tek onlardır. kim 20 yıl önce beraber dondurma yemek için işten erken çıktığı yavrusunun yokluğuna dayanabilir ki..bunu onlara yapmaya hakkım var mıydı ?
bu kurulan bağlantılar aileme karşı olan empatimden daha gerçek olduğu zaman
işte o zaman gideceğim...
o zamana kadar bu sabahları yaşamak zorundayım.