yıl 2006, 8. sınıftayım.*
msn'in tam zirve zamanları. arkadaşımla geyik olsun diye birlikte bir hesap açmıştık galiba. tam emin değilim, tanıdık tanımadık birsürü insanın olduğu bir msn hesabı vardı. tesadüfen bir çocukla konuşmaya başladık. aynı şehirdenmişiz vs. muhabbet baya ilerledi.* kendi adresime ekledim konuşmaya devam ettik. baya baya kanka olduk zamanla. bir gece ailesiyle yaşadığı kötü şeyleri anlatmıştı. ağlamıştım saatlerce. neyse. bir arkadaşıma hediyesini ulaştırmam için buluşmuştuk ilk defa. anlatacak hiçbir garip olay yok hikayede, normal arkadaşım gibiydi. hediyeyi aldım, ayaküstü biraz muhabbet ettik ayrıldık. sonra bir kere daha arkadaşın doğumgününde görüşmüştük yine ayaküstü. sanırım bu kadar. her gün saatlerce konuşmaya devam ediyorduk ama.
ne zaman nasıl koptuk hatırlamıyorum. benden 2 yaş büyüktü sanırım. teknik lisede bilgisayar bölümü okuyordu galiba. soyadını hatırlayamadığımdan sonradan aradıysam da bulamadım.
turgay olm buralardaysan ses et kankim be, eski günleri yad edelim!
saçma sapan bir chat uygulamasında ki onu bile can sıkıntısından kızları trollemek adına açtığım bir chat uygulamasından tanıştığım bir kızla tam 4 saatlik onun ise 2 saatlik bir yol gelip ortada buluşacağımızı düşündüğümüz bir şehirde buluşmamız, hayatımın buluşması olması. daha ilk buluşmadan sevişmemiz. ona aşık olmam. tam 2 ay boyunca bu aşkla aptallaşmam. hayatımın geri kalanını onunla geçireceğime inanmam. onun için bizim için her şeyi göze almak. tüm bunlar uzun süre önce bitti. bitiyorlar gençler. kimse sizin en saf duygularınıza layık olamıyor maalesef. sözüm o ki internetten tanıştığınız biri için yada başka biri için kendinizden ödün vermeyin. inanın bana aynı çaba ve inançla yeni buluşlara imza atarsınız.
Buluşma yerine yaklaşınca bi heyecanlanıyo insan. Gözler etrafta onu arıyo falan. Hiç unutmam kadıköyde ki eminönü iskelesinin oradaydım ben geldim diyorum bende diyo bakıyorum etrafa yok meğer saklanmış beni izliyomuş. Öyle böyle 1 seneyi beraber geçirdikten sonra 2 senedir de ayrıyız o 2 sene benim için nasıl geçti az çok tahmin edersiniz.. uzun zaman önce söylediğine göre her oradan geçtiğinde beni arıyomuş gözleri bende hep onu arıyorum işte ama hayat.. onun gözlerinin artık beni aradığını pek sanmıyorum.
(Belki bunu okuyan birilerininde tam o iskelede anıları vardır, aynı yöne bakıp hüzünlendiğimiz birileri..)
1.5 yıl önce haziran ayında saçma sapan bir internet sitesinde tanışırsın. uzak dersin uzak durmaya çalışırsın duramazsin. ve gelir buluşursun elin ayağın birbirine dolaşır konuşacak konu bulamazsin. ama o sanki yıllardır tanışıyormuş hissi verir ya enteresan. Belki okuyosundur sayın bayım. Ben o ilk buluşmadaki gibi hala heyecanliyim sen yazdıkça ilk günkü gibi umutsuz bir o kadar istekliyim. Elimi uzatsam orda elimi uzatsam sanki yok gibisin. Özlüyorum...
Kız çok heyecanlı oluyor. sesi titriyor inanır mısın? Kendimden şüpheleniyorum o an, katil havası veriyor muyum diye. Neyse, sonra ayrılıyoruz. Mesaj atıyor, diyorum ki ayrıldıktan sonra mesaj atmanın manası yok. Hem ayrılalım diyorsun, hem ayrıldıktan sonra mesaj atıp özür diliyorsun. Özür dileyeceksen neden ayrılıyorsun, ayrılıyorsan neden özür diliyorsun. Bunlar da işin gariplikleri tabi.
Sevin, sevilin, Nefret etmeyin birbirinizden. Beni de sevin arada. Unutmayın yani. iyi geceler size de.
Üniversite sınavına tekrar hazırlanmak için psikolojimi ve beni doğru dürüst toplarlayacak biriyle tanıştım. Yaşam koçu gibi bir şey, dünya tatlısı bir kadın. Madem ne istediğini bilmiyorsun istediğin okulların gözünü diktiğin bölümlerinden birilerine mesaj at dedi. Sor, soruştur ne imiş nasıl işlerlermiş dersi vs diye. Ben de facebook gruplarından gözüme alana hakim olduğunu düşünerek kestirdiğim kişilere mesaj attım. kocaeli üniversitesi gazetecilikten de yazdım birine. Soracağımı sordum konu bitti. Sonra baktım muhabbet uzuyor bir şekilde, işte ortak konular, zevkler vs çıkıyor. Numaraların verilmesiyle telefon konuşmaları başlıyor. Bir gün yine telefonda konuşuyoruz şarkı mırıldanmaya başlıyorum odamı toplarken "sesini öperim" diyor -bilmem kaçıncı kıpırtılar-. Telefonun bir ucunda kızarmalar falan derken -hiç unutmam şubatın 1'i- anın fotoğrafını atarken birbirimize, mandalima yiyorum diyorum ve o günden sonra birbirimize mandalimam demeye başlıyoruz. (her ilişkide illaki bir sebze, meyve, çiçek, böcek ismi maalesef ki alet edilir ya biz de böyle ilk leveli atlıyoruz) sonrasında ayın beşi yani doğum gününün ilk dakikalarından itibaren sabah altıya kadar aveanın gözünü sevdiğim bin dakika bonkörlüğüyle biz konuşurken aşık oluyoruz. doğum gününde ağlamalı sevmeli sesimden öpmeli bir konuşma ile başlıyor her şey. Ama hiç görüşmemişiz. Ah ama nasıl bir konuşma ben ilk defa farkında olarak, uyanık, kendimde ve bu kadar şahit olarak aşık olduğumu hissediyorum. Yorgan altında oksijensizlikten öleceğim ama yine de kapatmak istemiyorum o telefonu. -derin bir nefes alayım, of- kapanıyor o telefon öykü dinlerken uyuyakalmamla sonra ayın 12'sinde onun istanbul'a gelmesi üzerine anlaşıyoruz. Nasıl kalp çarpıntısı. yaklaşmıyor asla gün, bitmiyor o bir hafta. sonunda gelip çatan görüşme gününde dersane çıkışıma geliyor ve görür görmez sımsıkı sarılıp başımla kulağımın üst kısmından öpüyor. Başımın içinde küçük bir çınlama.Otobüsle gidiyoruz taksime yan yana oturmuşuz ama nasıl heyecan! kahveci mustafa amca'ya gidiyoruz tost yiyoruz kaşarlı yanında da çay. Ağzımın kenarındaki kırıntıları alıp yiyor, ben tahmin etmediğimden de fazla mutluyum. sonra hazzo pulo pasajında birbirimize bileklik alıp beatles'a gidiyoruz. eller kenetli. kalbim orda atıyor. sonra oturuyoruz cam kenarına içeri girip. birasının kapağını alıyorum. -eşya toplayıcısıyım evet.- fotoğraflar çekip sohbet ediyoruz. beklediğimden farklı değil, tam da bildiğim ve gösterdiği gibi. daha birçok ayrıntıyla çok güzel geçiyor gün. ama o gün nasıl bitti hatırlamıyorum. hatırlamaya çalıştıkça güzel taraflarını, iyice silikleşiyor. keşke her şey ilk buluşmadaki gibi samimi, diri ve taze kalabilse. hayatımı değiştiren bu internetten tanışmanın hayatımı zehir ettiği kısmı, hala bunu yazarken çenemi titretiyor.
Dün bir kez da ha gerçekleştirdiğim eylem olmuştur.
Fakat yaşanan olaylar açısından çok değişik bir tecrübe kazanmama da vesile olmuştur.
4-5 gün evvel şu meşhur telefon uygulamasından birisini gördüm. Yanımda arkadaşım vardı bak lan dedim ne güzel kız.
Neyse daha dün eşleştik kızla.
Kıza hemen 4-5 gün öncesini anlattım. Öyle beğendim, böyle beğendim vs. birkaç muhabbet daha ettikten sonra telefon numarasını aldım ve yine dün akşam için bir şeyler içmeye davet ettim.
Kabul etti, akşam olduk bir barda buluştuk.
Ben soruyorum o anlatıyor, ben sormuyorum anlatmaya devam ediyor.
ben bir şeyler anlatırken kısa kısa anlatmaya başladım çünkü lafımı kesiyor.
3 biraların dibine doğru, bana ya sen hep eski sevgililerini neden anlatıyorsun dedi. Fark etmediğim bir durum olduğu için şaşırdım haliyle. Nedir yani unutamadın mı dedi.
Tek bir kişiyi anlatmadım, öyle sevmiştim böyle aşıktım falan diye de anlatmadım. anlattığım şeyler birine profiterol yedirirken kaşığı burnuna sokmam, başka birinin merdivenlerden düşmesine gülerken benimde düşmem tarzı şeyler.
kendisi sakarlıklardan bahsederken bende bu örnekleri vermiştim. ablamız kendi kendine anlattıkça hararetlendi. iç biranı da kalkalım dedi en son.
hesabı aldım, ödedim kalkmaya yeltendim bunun birasının bitmediğini
fark edip oturdum.
“ya hadi kalkalım allah aşkına” dedi sinirle. çıktık gidiyoruz. neymiş ben sürekli birasına bakmışım bitirsin diye gözünün içine bakmışım yetermiş artık tüm erkekler aynıymış biraz odunluktan vazgeçin artık diyor Ses tonunu arttıra arttıra yolda yürürken.
ben bunu durdurup, en az kendisi kadar tecrübeli ve sabır küpü birisini bulmasını söyleyip sırtına yavaşça, hadi abim der gibi pık pık vurdum, yanından ayrıldım.
internet üzerinden çok kişi ile tanıştım-buluştum. Böyle bir tecrübeyi de dün yaşamış oldum.
Bu arada arkadaş 15 gün önce boşanmış. Ben başımdan aşağı benzin döküp aleve atlamışım zaten.
Birçoğu gibi benimki de saçmalıkla son bulmuştu. 2015'in Eylül ayı, henüz bostona taşınmışım, adam gibi bir yer bilmiyorum, zaten bir çevrem de yok. Dandik mi dandik bir ev buldum, filmlerde olur ya tren geçerken sallanır bütün bina, aynı bu cinsten, garip garip böcekler geziyor evde, param yok, ev dediğim o kapalı kutuyu da zenci bir herifle paylaşıyorum, adamın işi gücü yok, zaten çalışmak gibi bir gayesi de yoktu, bütün gün sağdan soldan topladığı para ile ot içiyordu. Neyse bir gün facebooktan bir mesaj isteği geldi, baktım yunan alfabesi ile bir isim, okuyamıyorum da 'naber nasılsın' falan demiş. Bilenler bilir, abd'de tanımadığın insana mesaj göndermek pek de hoş karşılanmaz, dedim kesin Fake biri beni işletmeye çalışıyor. Neyse gittim bizim zenciye (adı Marcus bu arada) biri dedim mesaj atmış, biri beni mi işletiyor acaba. Konuş bakalım diyor o da, iki mesajlaştık, kız dedi ki nerdesin buluşalım mı. Yok diyorum arkadaş kesin beni bir köşede indirecekler, kız bir de evine çağırıyor, yani hayatta inanmam bir vaziyet oluştu. Neyse kız lokasyon attı falan, ben şehri bilmiyorum ama bana oldukça uzak, metronun en son durağında inip, ordan bir daha otobüse binicem de gitmek 2 saate yakın sürüyor diyor Google maps tabii. Marcus'a gösteriyorum, çocuk diyor ki o bölge yaşanılası bir yer değil, kesin Fake bu falan, iyi dedim ben de kıza lokasyon attım, sen gel dedim. Biliyorum ya, nasılsa gelmeyecek. Bir yarım saat geçti kız cevap verdi geliyorum diye ama görsen benim içim öyle rahat ki evde takılıyorum, açmışım bir bira, umrumda değil yani. Biraz daha zaman geçti, kız bir daha yazdı, beni metrodan alsana evi bulamayabilirim dedi. Kafama ilk kez dank etti; kız geliyordu. Ben bir telaş oldum, ne yapacağım diyorum, mecbur gittim artık kuytu bir yer buldum metroyu gören, bildiğin resimdeki kız çat diye karşıma çıkmaz mı, ne yapacağımı şaşmış haldeyim, baya geldi yani kız, utana sıkıla (bir yandan da Marcus'a sövüyorum) gittim, ne içersin deme gafletinde bulundum, bir markete girdik sonrasında ve kız baya 36lı budweiser aldırdı ya da geçirdi nasıl demek isterseniz, eve gittik. Kız sadece içiyor. Konuşmuyor, yüzünde bir mimik dahi yok, güzel kız ama herhangi bir tavrı yok; evde unutmuş. Böyle bir yarım saat, şaka değil bak bu, biz sustuk. Bekliyorum ki bir açıklama yapsın, desin ki burdan buldum seni şundan dolayı geldim ama tık yok. En son dedim ben sorayım bari, nasılsın falan diye. Kız öyle bir durdu, yüzüme baktı, intihar edeceğim ben dedi. O anki korkumu hayal edin artık. Ben ne diyeceğimi bilemedim, içimden de düşünüyorum, kız burda ölse, ne açıklama yapacağım, ilk uçakla geri gönderirler beni ülkeye, ulan onu geçtim evdekilere ne diyeceğim. Dur yapma etme derken, kız ot var mı diye sordu. Dedim yok ama bi Marcus'a sorayım, sabah akşam içiyor nasılda hergele. Marcus da sağolsun reddetmedi, paylaştı kızla, kız çektikçe çekiyor, ben ortada öyle kalmışım, kafam hiç olmadığı kadar ayık ve tetikteyim. (bir ara mutfağa gidip bütün kesici/delici aletleri sakladım) kız sonra başladı konuşmaya, nasıl ve nerede bulduysa bir sayfada beni görüyor, istanbul'da yaşıyor ifadesinden türk olduğumu anlıyor ve yazıyor. Yunanlı bu arkadaşın (adı fotini) izmirli bir sevgilisi varmış, biz buluştuğumuzda ayrılalı daha iki hafta oluyordu, bir sabah uyanıyor kızımız, başka bir türk kızından mesaj görüyor, güya çocuk bu ikisini idare ediyormuş aynı anda, el birliği yapıp çocuğu rezil ediyorlar ama bizimki baya aşık ve oldukça ergen, intihar falan diyor işte. Böyle saçma sapan bir muhabbetin ortasına, taa amerikada düşmüş oldum neticede. Gecenin sonunda Fotini eve gitmedi, ilk benimle uyumak istediğini söyledi ama en sevmediğim şey başkasıyla yatağı paylaşmak, kibar bir dille reddetmiş oldum, yere bir yatak yaptım oraya geçtim verdim kendi yatağımı kıza, gece sese uyandım, baktım benim yatak boş, Fotini ve Marcus diğer tarafta çılgın atıyorlar. Herhalde hayatımdaki en garip günlerden biriydi. O izmirli arkadaş bunu okuyacak oluesa, kendisinin bana hayatımdan durduk yere çalınmış bir gün borcu olduğunu hatırlatmak isterim.