önlüğünün üzerine soluk bir hırka giyerek okula gitmek için kimbilir kaç kilometre yol tepmeye gönüllü bir köy bebesinin içine kar dolan lastik ayakkabısını temizlemeye çalışırken -ki görüntüsüne baktığınız, yada ayaz mı ayaz bir aralık günü kapkara yüzüyle üzerinde bir ceketten başka birşeyi olmadığı halde karton kutuya tezgah açmış bişiler satmaya çalışan ufaklıkla karşılaştığınız zaman..
bir kadınla başa çıkamazken iki kadınla uğraşmak zorunda kalmasıdır. kaçmak çözüm olmakla beraber, kaçış yolları zaten tıkanmıştır...
(bkz: ben bunu gördüm)
televizyonda süper bir maç varken*tüm televizyonlarin kullanıma kapalı olması. odandaki televizyonda 3 yaşındaki kardeşin superman izliyordur. arka odadaki televizyon müsaittir ama orada da anneanne uyuyordur. zaten 20.30 da yatmıştır kendisi. salonda ise uydu vardır ntv şifrelidir.**
etrafınızı kazların* sarması sonucu kendinizi* uzaylı gibi hissettiğiniz andır efendim bu anlar. Ayrıca önyargılı ve bilgisiz insanlara laf anlatmak daha doğrusu anlatamamak en çaresiz anlardır. Ölüm, ayrılık bu anların en başındadır tabii. bir de yüzüne bakamaya dahi dayanamadığın adamla (bkz: ilgi görmeye alışmış bünye)karşılıklı oturmak zorunda olmak ve onun tüm zekasız geyiklerine katlanmakta usandırır insanı.
genelde korku anlarında ya yaradana sığınırız ya da anne diye başlarız sızlanmaya *, e tanrı her zaman yanımızda olduğuna göre annenin yokluğunda herhalde kendimizi çaresiz hissederiz.
(bkz: ağlarsa anan ağlar gerisi yalan ağlar)
elinden gelenin en iyisini yaptığın halde inandığın ya da umduğun sonucu alamamak. öyle anlar vardır ki hiçbir şey senin kontrolünde değildir. işte asıl çaresizlik budur. genellikle kişiyi gözyaşlarına boğar. sanırım ölüm/sevdiğin bir kişinin ölmesi bunun en acı örneği.
atılan çığlıklar da boşlukta kalır. ses yankı bile yapmaz.
Hiç bir şey yapamayacağını bildiğin anlardır! ya giden sevgilinin arkasından,ya kırılan çok sevdiğin bir şeyinin ardından,ya giden bir otobüsün ardından baktığın anlardır! o an sadece tanrıdan güç istersin ama yinede gücü kullanamayacağını bilirsin, oturursun ve ağlarsın!
karşısındaki kişinin "ben arkadaş olarak düşünmüştüm" dediği anlar,
sevdiği kişiyi başkasıyla oynaşırken gördüğü anlar,
maçın bitmesine 10 dakika kalmışken takımının 3-0 geride olduğu anlar, radiohead dinlediği anlar,
doğal afetlerin olduğu anlar,
ego otobüsünde tek başına ayakta olduğu anlar, heroes dizisinin her bölüm sonunun geldiği anlar,
sigarasız kaldığı anlar,
gibi bir çok örneğin sayılabileceği, hoş bir ankete sahip başlıktır. bu da tanımdır tabi.
Size; sizden hiç bir şekilde karşılık beklemeden, hiç bıkıp usanmadan sevgi ve şefkat gösteren, kafasını bacağınıza koyup uyuklayan, elinizi yalayıp sizin gittiğiniz yolları hiç yorulmadan takip eden, boncuk gözlü, yumuşacık tüylü, 'köpek' denen bebeksi yaratığa bakmanıza izin vermeyen aileniz sebebiyle, siyah ve nemli gözlerini size dikmiş, sizden ilgi beklerken onu azat etmek ve bir daha görememek zorunda kaldığınız anlar.
Daha yaşayacak çok zaman var diye düşünülürken,çok basit bir rahatsızlık sonucu gidilen doktorda,tetkikler sonucu insanın kanser olduğunu öğrendiği andır.Dahada acı olan bunu aileye nasıl izah edileceğidir.
kisi, havaalaninda yalniz yalniz dolasip yol alacagi yeni diyarlari dusunurken ucaga yolcularin gecmesi icin baglanan körüğü* yilana, ucagi da yilanin yuttugu kusa benzettigi andir. bu kadar mi caresiz hissediyosun olum kendini dersin, bu kadar mi kapana kisilmis..