şüpheye düşüp elinden yapacak bir şeyin gelmemesi. beklemek... umut ederek, umutsuzca, çaresizce, kendini unutarak beklemek... üzülme ihtimalini göze alarak beklemek... çırpınmak ama kendi kendini yiyip bitirmek...
KKS diye adlandırdığımız ve herkesin belirli aralıklarla yaşadığı (kimse yalan söylemesin şimdi. ben hiç yaşamadın diyen hakkaten sallıyodur)Kalın Kaka Sendromu anlarıdır. tuvalette çaresizsinizdir, tekbaşınasınızdır ve kimseden yardım alamazsınız. (bkz: kalın kaka sendromu)
okulun bittiğini düşündüğün sırada ilişik kesmeye gittiğin öğrenci işlerinin almayı unuttuğunuz bi dersin olduğunu hatırlatması,böyle bi dersiniz olduğunu yeni öğrenmeniz ve işin en acıklı kısmı ise mezun olduğunuza kendinizi inandırdığınız için eşyaları satıp dağattığınız öğrenci evini düşünüp kaldığınız yamuk ruh halidir.
aşık olduğunuz adamın, aşık olduğu kızı anlattığı andır.. pencereden dışarı bakarsınız ama ne görürsünüz bilmem.. o size baktıkça çaresizliğinizi görür ama anlatır yine de..
ailenizden birinin*kanser olduğunu öğrenmek, onu hastane hastane taşırken gözlerinizin önünde eriyip gittiğini görmek, tüm çabaların boşa gitmesi ile sonunda acılar içinde can vermesini izlemektir.
ne eğitim, ne para, ne pul, ne teknoloji, ne sevgi, ne bilmem ne... hiçbirinin fayda etmediği durumdur
hatta eğer ölmeden bikaç saat önce "oğlum, birşeyler yap" dediyse, acizliğin en dibine vurmaktır. sözün ve hatta duyguların dahi bittiği yerdir.