sokakta sıkarak tüplü çikolata yemediğinizi,
kaydıraktan kayarken babanızın sizi tutmak için beklemediğini,
parka gitmekten daha önemli işleriniz olduğunu,
heidi, şirine, ninja kaplumbağa, minikkuş, edi-büdü, kırpık ve süperman in aslında gerçek olmadığını,
zeki müren'in zekim üren olmadığını,
sevinç ve üzüntülerinizin değiştiğini,
iş stresi yaşadığınızı, sorumluluklarınızın arrtığıni anladığınız,
hayatı tüm çıplaklığıyla gördüğünüz andır.
(bkz: oysa çikolata her yaşta yenilebilir) *
renkli gözlü, sarışın, dümdüz saçlı, zeki, güzel, çalışkan ve zengin olan arkadaşa gıpta ve kıskançlık karışımı ile bakarken; her insanın "ayrı" olduğunu farkedip akabinde kendi özelliğini bulup, artık o insanın maddi manevi hiçbirşeyiyle ilgilenmediğini anladığınız andır..
artık "saçı ne kadar güzel" gibi gelmez size..
sizsinizdir önemli olan..
bir saç tutamı değil..
sokaktaki çocukların topunu alıp sektirirken eskiden "abi versene topu yaaa", "vaaay abi nasıl yapıosun o hareketi" repliklerinde "abi" kelimesinin yerini "amca" kelimesinin almasıyla anlaşılan durum.
evlenen arkadaş sayısının artması, tanıdık birinin düğününe giderken "adam" yerine koyulduğundan "ne taksam" diye düşünmeye başlamak... salıncakta sallanırken ayakların yerde çukur açacak kadar sürtünmesi...
çocukluğunu hatırlayıp güldüklerine artık gülemediğinin ağladıklarının artık gülünç geldiğinin farkına vardığı andır.. tek başına kimseye belli etmeksizin ağladığı andır.