hayır iyiydi yani.. o naylon salak külotlu çoraplarla mutluyduk. casper filan izliyorduk. Ecevit'in konuşmasını dinlerdik. sonra nolduysa o çoraplar olmaz oldu. sevimsiz insanoğlu evladı büyümeye başladı. şu zavallı topraklarda yaşayacağı hayata adım adım zalimce ilerledi. önce okullarla savaştı. sonra sınavlarla sonra mülakatlarla.. sonra faturalarla merhaba diyorsun hayata. kaçak elektrik bedelini takip ediyorsun mesela. sonra bir gün market broşürlerinden deterjan kovalarken buluyorsun kendini. ''5.kg ariel bilmem ne markette 8 ekimde indirimde!!'' hemen alarm kuruyorsun o güne. (8 ekim deterjan unutma) bu ay almayı planladığın ceketi almıyor başka bir eksiği kapatıp aman napalım diyiveriyorsun.. özetle büyümek sıkıcı, bu ülkede büyümek daha sıkıcı. son beş yılıma baktığımda ciddi bir maddi manevi sıkıntı çekmemişken bile mutsuz ve beth buldum kendimi. büyüme kadın büyüme adam.. hep çocuk kal lan.
Kişinin Uzak ya da yakın Çevresinde gelişen tüm olayların muhattabı olduğunu fark ettiği an. Ana haberler, siyasi ya da dini ideolojiler, gelişen sosyal ilişkilerin hepsi artık kişiye bir şey ifade eder, dolayısıyla onu konunun muhattabı kılar. Bu durumda da kişi sürekli bir tepki zinciri oluşturmak zorunda kalır. En basitinden bir düşünceyi bilinçli olarak boş vermek bile bir tepkidir. işte küçüklükte pek öyle olmuyor, zaten farkında değilsin senin için olmayan bir şeye neyin tepkisini vereceksin.
Küçükken "sen küçüksün karışma" denilen tüm meseleler için de şu an beynim aynısını yapabilse keşke. "sen dur karışma" dese de Duyarlılığım körelse. işte o zaman uyuyayım diye açtığım şarkının sesini duyabilirim belki.
Pazar akşamları değil de, haftanın herhangi bir gününde banyo yapmak artık sizin bileceğiniz iş olmuştur.
banyo yapmaya değil duş almaya girdiğiniz anlardır.
P.s. başlığı onlarca kez okudum gözlerimin sağlam olduğunu gördüm. Çünkü son okuyuşumda da ısrarla "büyüdüğün anlaşıldığı anlar" diyor. Peki ya "büyüdüğünün anlaşıldığı anlar" ne oluyor? Kavram karmaşasının babası olmalı bu.