küçükken pek meşhur olan hatıra defterini yıllar sonra bulup, 15 sene önce herkesin "bana altın kalbinden gümüş bir sayfa ayırdığın için teşekkür eder, kara önlükle * başarılar, beyaz gelinlikle mutluluklar dilerim" şeklinde yazılmış mısraları gülümseyerek okuduğu an.. daha da yaşlandığı an için; (bkz: hatıra defterine yazı yazan kişileri hiç hatırlamamak).
ne zaman ki 0.5 kalemimize uç ararken mahsustan "0.7 ucu olan var mı?" diye sormayı, "yok ya, benimkisi 0.5" diyenlere atlamayı öğrendik, işte o zaman, büyüdük.
baba parası yediğiniz dönemin bittiği, artık gelir vergisi mükellefi olduğunuz dönemdir, esas büyüdüğünüz dönem. ilk ödenen gelir vergisi, evlat acısı gibi çöker insanın içine.
aslında en genel anlamda baktığında kendini kaybeder insan büyüdükçe. olması gerektiği öğretilen şeye dönüştüğünde kaybolur önce içindeki saflık, sonra kendine ve başkalarına en son da sevgiye olan güvenini ve inancını kaybeder . kimsenin kimseyi gerçekten sevmediğini ve herkesin herkese herşeyi yapabileceğini öğrendiğinde ise kaybedecek bir şey kalmamıştır artık, günlük yaşamının gerektirdiklerini yapıp gideceği günü beklemeye başlar.. yaşamın mucizevi olduğu gerçeği,farklılıktır.
zenginlerin, sarışınların ve uzun boyluların hiç de aptal olmadığını; öss'de yüksek puan alanların hiçde doğru orantılı olarak zengin olup köşeyi dönmediğini anladığı andır.