etrafındaki insanların birer ikişer gitmeye başlayıp da eskisi kadar gülemediğini farkettiği andır. merak duygusunu yitirdiği, hayret etmeyi unuttuğu zamanlardır. karşıdan karşıya geçerken eli tutlduğu zmanlardaki gibi küçüğünün elini tuttuğu andır. kardeş, kuzen, harhangi bir ufaklığa "dikkat et, terli terli su içme, hızlı koşma, düşersin.." gibisinden cümleler kurduğu andır.
(bkz: insan büyüyünce hayalleri küçülür mü)
normal şekilde kız arkadaşınla konuşurken bir anda annenle baban arasında geçen diyaloglar aklına gelir. zamanında yanlış konuşuyo dediğin herşeyi şimdi sen konuşuyorsundur ve karşındaki hatun aynı şekilde annenin babana cevap verdiği gibi sana cevap veriyordur. işte o zaman anlarsın ki tren kaçmıştır...
küçükken harçlığın sürekli max veya stix tarzı dondurmalara yetmesi. magnum alındığında haftalığın yarısını bitirip magnumun muhteşem tatlı gelmesi, büyüdüğünde ise bi koli magnum alacak kadar paranın olması ama hiçbirinin çocuklukta ki tadı vermemesi. ***
bu arada fena takıldı bu kadayıf lafı ağzıma. canım mı çekiyor ne? bari yemekhanede çıksa da yarın yesem be yoksa kadayıf yemek bana uzak görünüyor. çok canım çekti he.
edit: bu entry yi girdiğim günün ertesi yemekhanede kadayıf çıktı. erdim ben yahu erdim.
kelimeler kifayetsiz kaldı tabldotda kadayıfı gördüğümde, etrafımdakilere rezil olmayayım diye ses yapmadım. içimde fırtınalar koptu, güneşler açtı... ahhh sözlük ahh...ohh ne datlıydı be!
artık eskiden olmayan korkularım var benimde. korku dediysem öyle hafife alma. tam anlamıyla kabus.
şimdilerde uyku pek yok oturduğum adreste. odama, yatağıma uğramaz oldu tene küskün sevgili gibi.
oturduğum adres diyorum. öyle çünkü... ev değil burası artık bana. ömrümün 20 yılından fazlasını verdiğim bu dört duvar aslında ev olmasına evde benim değil.
biz büyüdük çünkü... aile genişledi... dört duvar alamaz oldu içine küçülen hayalleri...
'karanlıkta anneyi beklemeden uyumak' öyle mi?
evet bir zamanlar korkulurdu ne olduğu bilinmeyen uydurma masallardan da uyunamazdı anneler gelmeden.
şimdi ne uydurma masal kaldı ne de yanında uyunacak anne.
hayat gerçek artık. herşeyiyle sahici.
masallar da yok artık hayaller de herşey herkes çıplak. çırılçıplak.
insan anladığı şeyi anlamaması gerektiğini anladığı anda anlıyor büyüdüğünü...
Yıllar geçer, o an gelir. Artık dünya toz pembe değildir, senin etrafında da dönmüyordur üstelik. En büyük derdinin istediğin oyuncağı alamamak, sokağa çıkamamak, oyunun en güzel yerinde eve çağırılmak olduğu anlardan çok uzaktasındır. Çok daha büyük sorumlulukların, elle tutulur, gözle görülür dertlerin vardır belki de... Hani çocuklar hep büyümek ister de, büyükler "Çocuk olmak gibisi var mı ya?" der de bir şey anlamazsın ya, işte o lafın değerini anladığın andır.
Düne göre büyümek: her an yaşanan bir durumdur.
Rölatif olarak büyümek: atlatılan bir önceki sorumluluğun bir üst kademesiyle karşılaştığını sezmektir
fiziki olarak büyümek: erkeklerde cinsel sıvının, kadınlarda ölü yumurtaların ilk atıldığı anı çözmektir
siyasi olarak büyümek: bir fikir sahibi olmak veya tüm fikirleri reddetmektir
ekonomik olarak büyümek: kapitalistler (birey) için bitmeyen, diğerleri için eşik değeri bulunan gerçektir
duygusal olarak büyümek: tüm büyüme türlerindeki başarılarıyla gurur duymak, başarısızlıklarıyla utanmadan yüzleşebilmektir.
canım annemden gelen terlik fırlatımlarını ve çeşitli şiddetteki çimdiklemelerini kahkahalarla karşılayamadığım anlardır. çünkü ne çimdik var ne de terlik taarruzu. mylastdaysasachild a ithafen.