okumak için gittiğin bir şehirde dolabın içindeki buruş tırış gömleği gördüğün an.
okumak için gittiğin bir şehirde lokantada yemek yemeye başladığın an.
okumak için gittiğin bir şehirde okul saati geldiğinde ''hadi kalk oğlum'' diyen bir annenin olmadığını farkettiğin an.
bir zamanlar sana baksın diye eve çağrılan yada seni evine götürüp bakan büyüten anneannenin evine, bu defa ona bakmak için bavulu toplayıp onda kalmaya başladığın, yaşlı ellerini tutup başucunda oturduğun, gözünü kırpamadığın zaman.
hayatın tam ortasında sibek gibi bir başına kaldığın andır.
ne arkana dönüp bakabilirsin ne de ileriyi görebilirsin ya hani, şimdiye sıkışıp kalmışsındır işte o an bu an.!
senin dişinle tırnağınla yaptıklarını elin gerizekalılarının gelip elinin tersiyle ittiği andır.
hayatında olmuş bitmiş tüm saçmalıklara rağmen hala ayakta olduğunu anladığın andır.
ailenle yaşanmış tüm acı şeyler aklına geldiğinde kimseden utanmadan ağlayabildiğin andır.
annenin hem de misafir gelecegi gün bütün yemek islerini sana birakmasiyla afalladigin an."ben senin gibiyken kucagimda sen kocamandin, sen bi kek yapamiyon daha!" diye azarlamasiyla saatlerce mal gibi dolasmana sebep olan an. **
okula devam etmenin de etkisiyle 21 yasinda kendini hala 17 yasindaymis da lisedeymis gibi hissederken, yolda liselileri gorup aslinda onlara hasretle bakip yanindakilere "bunlarinki de hayat mi? üniversitede basliyor hayat, lise ancak iskence, su formalara bak..." derken, icinden avaz avaz "o formayi istiyorum, o kravati daa" diye haykirdigin an.
Bir de tam bunun üstüne ayni gün liseden bir arkadasinla karsilasip, yanindaki 3 yasina gelmis cocugunu gorup icinden kocaman bir "ohaaa" cektigin an. o inanamama ani... bir yandan onlarin hata yaptigini, cok erken oldugunu düsünürken derinlerde bir seylere gec kalma korkusunu hissettigin an...
babamın dediklerine bakılırsa, kafamı duvarlara vuracagim anlardan biridir bu anlar.
sık sık "büyüyünce hak vereceksin bana, ama çok geç olacak, kafanı duvarlara vuracaksın" diyor da..
üniversiteyi kazanmışsındır.
ailen eşyaları arabadan indirmene yardımcı olur bambaşka bi şehirde.
eşyaların eve/yurda/aparta taşınması bittiğinde vedalaşmak için aşağı inilir.
eller öpülür. herkesin sesi buğuludur. arabaya binerler.
sen o bambaşka bir şehirde yalnızsındır artık. hayatla teke tek kalmışsındır.
işte büyüdüğünü anladığın an senin sallamak için kaldığırdığın elde,
babanın bastığı kornada, yaktığı sinyal lambasında,
annenin ise damla damla dökülmeye çalışan gözyaşında saklıdır..
biz faytona ne zaman bindik, en son ne zaman
şapkası sünnet gözleri cennet hocam, o zaman
biz sinemaya ne zaman gittik en son, ne zaman
elimizde yastık cebimizde fıstık hocam, o zaman
biz bu denize ne zaman girdik, en son ne zaman
martıların kanadına bindik hocam, o zaman
biz ne zaman büyüdük, en son ne zaman
çocuklara yasaklar koyduk, ne zaman ne zaman
biz ne zaman öldük, işte o zaman
adam olduk sevdalanmayı unuttuk hocam
biz hayatı ne zaman sevdik, ne zaman
çocuktuk sevdalandık hocam, o zaman. *