internette gezerken charlie chaplin videosuna denk gelmek. çocukken izleyip "bu adamlar samıt mı anne, neden konuş muyolar?" diye sorduğumu hatırlarım...
doğduğun şehirden uzaktaysan yıllar ettiyse aileni görmeyeli; bazen çocuğunun elini tutmuş bir anne görmek bile götürür seni 5 yaşındaki sümüklü hallerine.
gayet de minik fil jumbo gibi çatır çatır şeker niyetine, tatlı niyetine, "içim kıyıldı anne; açım ben, ne yesem?" diyerekten yediğim bir şeydi bebek asprini.
hatta kerameti abisinden* menkul kuzenimle oturup bir kutuyu kapı arkasında yediydik de, ananem bu bedenen çok, fikren az gelişmiş iki yaratığa (bebek aspirini değil) aspirin dayağı atmıştı. hatta coraspin dayağı.
binaenaleyh şimdi nerede görsem o minik pembe tabletleri çocukluğuma dönüyorum. yapamadılar şunun şekerini, meyve suyunu, sakızını falan. girişimci ruhunuza sıçayım.
ilki capri sundır. evet. tropikal olanı vardı bi. keşke zamanında zulalasaymışım.
bir de böyle turuncu amabalajı olan portakallı bi bisküvi vardı. google dan arattım ama ismini bulamadım, çildiriciğim. o da hey gidi günler dedirttirir. bitti benimki.
düdüt: evet aldığım istihbarata göre, o portakallı bisküvinin bizzat adı zaten portakallıymış. *.