çok uzun zaman sonra, bir araya gelinir, mükemmel bir 2 gün geçirilir. ve 2 gün sonrasında o uğurlanır. eve dönüldüğünde buzdolabının üzerinde bir not farkedilir:
"özlemişim be... 06.08.2011"
sonra o notu her gördüğünde gülümseyip mırıldanır insan:
yolda yürürken önünüzdeki kişinin kucağında bulunan ve kafası size dönük olan bebeğin size gülümsemesi belki de sizde bir anlık bir tebessüm oluşturacak en küçük şeydir.
metroya binmek için akbil basıp boş sesi geldikten sonra arkamdaki gencin benim için akbil basıp buyrun geçin hanımefendi diyerek uzaklaşması. o an anlayamadım bile akbil bastığını, geçin falan deyince arkamda sıra oluştu zannedip panik olmuştum hatta.
bir teşekkür etseydim, parasını verseydim, hemen gitmeseydin..
sevgilinle barışmış durumda olmak, gözündeki bir cisimin çıkmasıyla o yeri dolduran mutluluk... ama insanı deli eden şeylerden de bir örnek vermek istiyorum o da; hasta olmadığına şükrettikten sonra hasta olmak.
insanın küçüklük anılarını dün gibi hatırlıyor oluşu, sevgilinin sizin gözlerinizin içine bakarak gülümesemesi, hastahanede görülen yanında refakatçisi olan tekerlekli sandalyeye bağımlı teyzenin elinden öpüp sağlık ve sıhhat dilemeniz sonucunda gözlerinin içi gülerek sizi süzmesi ve ardından teşekkür etmesi.
bir şeker makinesine gidersin, hani şu para atarsın da kumandası vardır onla şeker yakalamaya çalışırsın. Sonra bir şekeri gözüne kestirirsin. belki 3 4 defa denersin ama alamazsın, pes etmiş bir şekilde gider yerine oturursun. sonra küçük bir çocuk o tam da gözüne diktiğin portakallı şekeri getirir sana. O küçücük şekerin yarattığı mutluluğu hiç unutamam...