10 küsür yıllık eğitim hayatımın çok büyük bir kısmında bana eşlik eden kompozisyon girizgahı. tertemiz a4 kağıdın ilk mısrasına bunu yazınca gerisi geliyordu meretin. ama yine de 50'yi geçemiyordum o ayrı mesele. aah gençlik aahhh.
kandaki alkol oranının felsefe yapmaya yol açmasına neden olduğu dakikaların klişelerinden biridir. bazısı daha da geri gider "dünya eskiden bir toz bulutuydu" benzeri bir girizgah da yapabilir. hızla uzaklaşınız.
düzmantık bir yaklaşımdır. evet insanlar doğar ve ölürler bu şaşmaz bir gerçektir ama yaşadıklarının niteliklerini kendileri belirlerler. yaşam denilen fazla bilinmeyenli denklemin çözüm aşamalarına ne derece katkıda bulundukları, formüller, denklemler ve de işlemler arasında ne kadar kendilerine yer bulabildikleri, yaşamlarını kendine özgü kılar ve mutlak gerçek olan ölümden sonrasında ne şekilde hatırlanacağını belirler.
Doğdu;sevindiler, öldü;üzüldüler.. o, bu ikisi arasında yaşadı; hiç düşünmediler... şeklindeki özdemir asaf vecizesini aklan getiren ''akla getirici'' sözsel edevat.
sonu ile ilgili şu anektodu anlatabileceğim cümledir;4 yaşında bir çocuktan ölümle ilgili alıntı:
"ç- ölüm yanlış yapıyor.
-- nasıl yanlış yapıyor?
ç- insanı bıçaklayarak öldürüyor.
-- ölüm nedir?
ç- bir adam.
-- ne tür bir adam?
ç- ölüm-adam.
-- nereden biliyorsun?
ç- onu gördüm.
-- nerede?!
ç- çimenlerede. çiçek toplarken." *
ölüm ve de onun korkusu hep bizimle.
doğduğumuzda var o da içimizde. ama neden çok acıtıyor yine de...